Dünya kalite yönetiminde “BİZ” vardır, ve adı da takım çalışmasıdır. Başarı da bundan kaynaklanmaktadır. “BEN” demek ağır hastalıktır. Daha çok kendi söylemlerinde, kendi çıkardıkları dergi ve gazetelerinde ve astıkları resimli reklam panolarında öne çıkan “BEN” ağır bir hastalıktır.
Ağızlarından çıkan sözün esiri olamayanlar, tek doğrunun işene gelenler olduğunu kabul edenler ağır hastadır.
İzmir’de yaşayan çok kişi diğer kentleri bile görmemiştir. Başkenti görmenin Marko Polo’luk olduğu bir çağdayız.
Fast Food medyası insanı obez yapmış, sağlığını bozmuştur. Medya haberlerinin olumsuz savaş-ölüm haberleri ve kaos etki pazarlamacıları olmuştur.
Binlerce çeşit yüz maskesi üretilmiştir. İnsanlar aşağılanmıştır. Çünkü hayvanlar günlük avlanır ve yaşar. İnsanlar da konuştukları için aç da olsalar Allah Kerim der. Bunun için Ülkemizde Kader demokrasisi yarın için kurulmuştur.
Yerel yönetimler ise; doğumdan ölüme kadar olan görevlerini seyretmekle yetinirler.
Kendi partisinin veya diğer partilerinin, kendi meclisinde kavgalı, hatta kendi partili meclis üyeleriyle mahkemeliktirler.
Özünü ıskalayan, çifte entelektüel anlayışında olanlar, fay hattında siyaset yapanlar, bana göre samandan yapılmış sahte gülen korkuluklardır. Bu alışkanlıklar içindeki kapitalizm, yok edişlerin ve savaşların adıysa, neden emperyalizme karşı olduğu yalanını söylerler ve hiçbir şeyi reddetmezler?
Doğru ya Nasrettin Hoca eşeğe ters bindi diye güleriz. Ama metroda, trende, otobüste sizleri ters koltuğa bindirdiklerinde içiniz bulanır, belki de kusarsınız.
Bu yazımızda, gökyüzü gazetesinin bulutlu sayfaları kısmındaki aptallara, akıllılara yönelik seri ilanlar sayfasından alıntılar yaptık! Yani uzaydan kentin, halkın, yaşamın ta kendisine baktık. İleriki yazılarımızda yeryüzüne iner yakın plandan da bakarız.