GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
9 Ocak 2021 Cumartesi

Ay yıldızlı elbise ile sahneye çıkan ilk ve tek şarkıcı!

Kuzey Ege’nin başkenti Balıkesir’den aslında…

Has Egeli olmanın tüm özelliklerini taşıyor, bu yüzden…

Başı dikti, inatçıydı ama aynı zamanda cana yakındı…

Sesi şahaneydi…

Daha ilkokuldayken bile…

Düğünlerde, kınalarda hep O’na şarkı söyletirlerdi…

Çok sevimliydi…

Zeki kızdı; akıl yaşı hep önde gidiyordu…

Tam da o günlerde…

(Neredeyse taaa 55 yıl önce…)

Hürriyet Gazetesi bir “Ses Yarışması” düzenler…

Annesi arka çıkar; babası mecburen izin verir…

Yarışmaya katılır…

Sesiyle ortalığı inletir; alkışları toplar…

Selami Şahin de o yarışmanın genç seslerinden biridir…

Dostlukları o günden kalmadır…

***

17 yaşında gelin oldu…

Müzik yapımcısı Mahmut Tezcan’ı deliler gibi sevmişti…

Annesi, “Baban yaşında olmaz” dese de…

“Vermezseniz kaçarım!” diyen kızına dinletemedi…

Sonunda o ana-baba imza verince…

Bu hikayenin ela gözlü güzel kızı da…

Kendisinden 20 yaş büyük sevdiğiyle nikah masasına oturdu…

O günleri hatırlayınca…

Gözleri buğulanıyor ve diyor ki:

“İki çocuğumun babasıydı… İnanmıyorlardı ama ben Muhmut’u gerçekten çok sevmiştim…”

***

70’li yılların başında, “Önce Yeşilçam” dedi…

18 yaşını tamamlarken…

Yılmaz Güney ile…

“Baba” filminde başrolü paylaştı…

Türkiye artık o Egeli güzel kızı konuşuyordu…

Arkasından…

Billlur sesiyle gelsin…

Plaklar, kasetler, konserler…

***

Sonra, bahar bitti; “kış” geldi…

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi, ülkenin soluğunu kesti…

Gözaltılar… İşkencede sorgular…

Filistin askılarında heba olan gençler…

İhtilal liderlerinin, hiç çekinmeden…

Adaletli olsun diye bir sağdan bir soldan astık…” dedikleri günlerdi…

Türkiye’nin bir an önce fabrika ayarlarına dönmesi gerekiyordu…

***

Müzik yapımcısı Mahmut Tezcan, aniden…

Yeşilçam’a daldı…

Darbenin yaraları sarılırken…

“Türkiyem” adlı bir filmin prodüktörü oluverdi…

Başrole…

İki çocuğunun annesi, o Balıkesirli eşini yerleştirdi…

Aslında, o filmde…

Batı Trakya Türkleri’ne uygulanan…

Baskı politikasının yarattığı dramlar konu ediliyordu…

Yunanistan, uluslararası anlaşmaları çiğneyerek…

O topraklarda yaşayan Türkleri, göçe zorluyordu…

Ağlatan filmin şarkısı “Türkiyem” ise…

Adeta marş olmuştu dudaklarda…

Yapımcı Mahmut Tezcan, ortalığı patlatmıştı…

***

Müşerref (Akay) Tezcan işte böyle doğdu; ünlendi…

Ve, bi’daha hiç unutulmadı…

***

Sonra ne oldu, biliyor musunuz?

Darbe Konseyi’nin emriyle…

Her fırsatta “Ben koyu milliyetçiyim” diyen Müşerref Akay’ın…

“Memleketim” şarkısına…

TRT klip çekti…

Böylece o şarkı Türkiye televizyonlarında yayınlanan…

İlk video klip olarak tarihe geçti…

Hatta…

Bu olay o kadar sulandırıldı ki…

Söz konusu klip…

O darbeden sonraki süreçte…

Ekranda haberler kesilerek bile yayınlandı…

Yetmezmiş gibi…

Kenan Evren'den özel izin alındı…

Müşerref Tezcan…

O şarkının klibinde Türk bayrağından elbise giyebilen…

İlk ve tek şarkıcı olarak tarihe geçti…

(Yasalarımıza göre Türk Bayrağı’ndan elbise ve üniforma yapılamaz…)

***

(O kliple ilgili ince detay… Müşerref Akay, Türkiyem şarkısını söylüyor, panzerler TARİŞ işçilerine doğru ilerliyor… İnsanlar yerde, üzerleri aranıyor...)

 

(Ve o elbiseyle ilgili yaşanmış bir olay… Dönemin 1 milyon satan mizah dergisi GırGır, Müşerref Hanım’ın o ay yıldızlı kıyafetle ve ayağında takunya ile bir karikatürünü kapak yapıyor… Darbe komisyonu dergiyi bir hafta kapatıyor…)

***

Bir röportajında açık açık şöyle diyor:

“Altı yaşından beri iktidar peşindeyim!”

Çok doğru…

Döneminin tüm siyasi liderleri O’nu tanıyor; şarkılarını biliyor…

Demirel, Ecevit ve Özal ailelerini ziyaret ediyor…

Bilenler; hatırlayacak…

Yıl 1977…

İstanbul’un neredeyse tüm boş duvarlarında…

“Tek Yol Devrim”

“Kahrolsun Faşizm”

“Komünistler Moskova’ya…" gibi sloganlar var…

Sonra, vatandaş bi’sabah uyanıyor; bi’de ne görsün:

Aynı yağlı boyalarla her yere “Müşerref Tezcan” yazılmış…

Türkiye’de bi’sanatçı için yapılmış ilk promosyondur o, bilesiniz…

***

Gelelim, çok acı veren ve yıllarca süren bir “işkence” yöntemine…

***

Darbeciler, gözaltına alıp içeri tıktıkları herkese…

Günün 24 saati…

“Türkiyem” şarkısını dinlettiler…

Üstelik…

Hiç ara vermeden, kulakları sağır edercesine tonda…

Ve günlenden bi’gün şöyle vaka yaşanıyor…

Müşerref Tezcan’ı…

Konser için Kartal Cezaevi’ne götürmeye kalkıyorlar…

Sol örgütler ayaklanıyor…

Güzel sanatçıyı örgüt temsilcileriyle buluşturuyorlar…

O atmosferde…

Müşerref Hanım, sormaz mı; “Benden neden nefret ediyorsunuz?” diye?

Solcu temsilcileri lafı sakınmıyor:

“Biz 24 saat senin şarkınla yattık, senin şarkınla kalktık… Bu nedenle senden nefret ediyoruz…”

Müşerref Tezcan’ın gözleri yaşarıyor…

Cezaevindekilere…

“Ben de şarkımın manevi işkence amacıyla kullanılmasına üzüldüm… Özür dilerim!” diyerek, ayrılıyor gençlerin yanından…

***

Yine şaşırtan bi’şiden bahsedelim; noktayı koymadan önce…

Anadolu Müzik’in sahibi Cem Yılmaz…

(Günümüzün güldürü ustası, sanatçı Cem Yılmaz’la karıştırmayalım…)

80 sonrası girdiği Metris Cezaevi'nde…

İşkence sırasında dinletilen “Türkiyem” şarkısını…

Bir daha duymamaya yemin etmişti…

O Cem Yılmaz var ya…

Daha da fazlasını yaptı…

Şarkının haklarını satın aldı, kimseye söyletmiyor...

***

Bitiriyoruz…

Manken Şenay Akay’ın halası Müşerref Tezcan

Bugün 68 yaşında…

Mahmut Tezcan’dan iki evladı var…

Sonra üç evlilik daha yaptı…

Sekiz yıldır, kendi deyimi ile “kafasını dinliyor”

Ne film çeviriyor, ne de plak yapıyor…

En son…

“Bir Zamanlar Çukurova” dizisinden teklif geldi…

O’na bile “okey” demedi…

Kalbinde yarattığı dünyada yaşamaktan mutlu…

Şarkı söylüyor tabii…

Ama…

Evde, yemek yaparken…

Nokta…

Sonsöz: “Üç sözden fazla değil; tüm ömrüm şu üç söz: Hamdım, piştim, yandım… / Hz. Mevlana…”