GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
7 Ocak 2021 Perşembe

Bak beyim… Sana iki çift lafım var!

Yarım asır geriye gidelim…

Kendimizi 70’li yıllara ışınlayalım…

İşçi sınıfının, patronlarla mücadelesi…

Sendikal hareketler baş döndürüyor…

Türk filmlerinde…

Eskisinden daha fazla…

Zengin kız – fakir oğlan hikayeleri…

Kazara…

Yoksul ailenin kızını seven oğlanın fabrikatör babasından…

Gençlere inanılmaz psikolojik baskı…

İşçi sınıfının…

Ardı arkası kesilmeyen mücadelesi…

Aynı zamanda…

Yavaş yavaş başlayan sağ/sol çatışmaları…

Polislere “Fruko” denildiği günler…

Frukolar’ın beyaz sert plastikten copları var…

Öğrenciye, işçiye…

“Dayak Cennet’ten çıkmadır!” tatbiki dersi veriliyor adeta…

Eylemler, grevler işçi sınıfını alkışlatıyor…

Yeşilçam’da ise…

İnadına…

Sosyal çatışmayı anlatan filmler peynir-ekmek gibi gişe yapıyor…

***

Yıl 1975…

İki Türk filmi aynı yıl vizyona giriyor…

Birincisi, “Hababam Sınıf Sınıfta Kaldı”

İkincisi, “Bizim Aile”

Her iki filmin süper yıldızı ise…

Üç yıl önce 6 Ocak’ta ebediyete uğurladığımız…

Münir Özkul…

***

Özellikle o yıllarda ve dahi o günlerde…

Canlandırdığı karakterlerle…

Vatandaşın özlediği…

Görmek istediği rolleri üstlenen Münir Özkul

Toplumsal hareketlerin “sanal” kahramanı olmuştu…

Aslında…

Bu da bi’çeşit önderlikti…

Senaryo şahane olabilirdi ama…

O karaktere…

Kamera karşısında can vermek…

İzleyicinin, seyrederken…

“Helal olsun, ben de olsam, patrona takır takır o lafları söylerdim!” dedirtecek kadar sahici olmak / olabilmek…

Bambaşka yeteneği peşinden sürüklüyordu…

***

Mesela…

Özel okulların şahlandığı bir dönemdi…

Ortadirek bile…

Giyiminden, kuşamından, boğazından, sigarasından kesip…

Evladını…

Pıtırcık gibi çoğalan kolejlere yolladığı günlerdi…

Devlet liselerinin modası geçmişti sanki…

Tam de öylesi günlerde…

Paragöz bir patronun yönetimindeki kolejde…

Müdür “Kel Mahmut”u canlandıran Münir Özkul

Şöyle seslenmişti bi’keresinde…

Rıfat Ilgaz’ın ölümsüz eseri…

“Hababam Sınıfı”nın haylaz öğrencilerine:

“Okul dört duvar ile çevirili, tepesinde dam olan yer değildir... Okul her yerdir... Sırasında bir orman, sırasında bir dağ başı öğrenimin, bilginin var olduğu her yer okuldur… Yaşamayı, mücadele etmeyi doğa ile savaşmayı öğrenirsiniz… Bilgili olmayı, en önemlisi kendinize karşı saygılı olmayı öğrenirsiniz…”

Farkında mısınız?

Korana ile mücadele sürecinde tüm yurtta öğrenciler…

Neredeyse bir yıldır…

Eğitimlerine evlerinden devam ediyor…

Münir Özkul’un sesinden…

45 yıl önce yazılan senaryo’daki birkaç cümle…

Nasıl da hayatımızın parçası oldu şu sıralarda?

***

“Bizim Aile” de 45 yıl önce çekilmişti…

Şahane bir konusu vardı…

Filmi izlerken bazen gözleriniz nemleniyor arada gülüyordunuz…

Münir Özkul…

Fabrika’da işçi lideri “Yaşar Usta”yı canlandırıyordu…

Her nasılsa…

Yaşar Usta’nın oğullarından biri fabrikatörün kızını sevmişti…

O işadamı Yaşar Usta’nın ailesine…

“Senin oğlun benim kızıma nasıl aşık olur?” diyerek…

Yapmadığını bırakmadı; kan kusturdu…

O güzeller güzeli aileyi evindin, barkından ettirdi…

Yaşar Usta, daha fazla dayanamadı…

O patronun kapısını çaldı ve…

Türkiye’nin “sınıfsal çatışma” halini anlatan…

En can alıcı konuşmayı o fabrikatörün…

Yüzüne yüzüne lafla çarptı:

“Bak beyim, sana iki çift lafım var… Koskoca adamsın… Paran var, pulun var, her şeyin var... Binlerce kişi çalışıyor emrinde... Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak... Ama nasıl yakışmaz? Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören... Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor… Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum… Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim Bey... Sen mi büyüksün? Hayır ben büyüğüm; ben, Yaşar Usta… Şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç bir şey yapamayacaksın... Biz güzel bir aileyiz… Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?”

*** 

Aslında, devrimcidir sanatçılar…

Bu tanımlama…

Dünyanın her köşesinde…

İstisnaları olsa da hala acayip geçerlidir…

***

Bitiriyoruz…

Münir Özkul’un unutulmaz bir “başkaldırı” anısı ile…

12 Eylül 1980 Darbesi sonrası ilk günler…

İstanbul Belediye Başkanlığı’na bir Paşa getirilmişti…

Şehir Tiyatroları’nda “Kanlı Nigar” provaları vardı…

İki subay, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’na geldi…

Münir Özkul’a, “Provayı izleyeceğiz” dediler…

Usta sanatçıyı sıkıntı basmıştı…

Biraz sonra subaylardan biri, “Paşam da paşam…” cümlesinin…

Oyundan çıkarılmasını istedi…

Büyük aktör sinirlendi; “Provayı kesiyorum; bu oyunu oynamayacağım!” dedi…

Ve…

Dediğini de yaptı…

İstifasını yazdı, tiyatrodan ayrıldı…

Bilir misiniz?

12 Eylül Darbesi’ne tepki göstererek…

Memleketin istifa eden tek sanatçısı oydu…

Selam olsun en “baba” devrimciye…

Işıklarda uyusun…

Nokta…

Sonsöz: “Her şeye canını sıkma ey gönül! Ne bu dertler kalıcı ne de bu ömür… / Hz. Mevlana…”