GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mahmut YILMAZ
YAZARLAR
3 Ekim 2017 Salı

Arka sokaklar

Son zamanlarda toplu taşıma araçlarını kullanmaya başladım.

Artık şehre arabayla girmemeye çalışıyorum. Zorunlu olmadıkça da girmeyeceğim.

İZBAN, metro, otobüsler, olabildiğince zamanlı hareket ediyorlar. Çalışanlar da bayağı saygılı davranıyor. Bu bakımdan ulaşım araçlarının işletilmesine söylenecek pek söz yok.

Ama yollar, alt yapı, giderek korkunç hale geliyor. Bir yere kadar makyajla iş götürülür ama bir yerden sonra, yani yüz yaşlandıkça artık makyajda kabul etmez. Mesela Yeşildere yolunu ne kadar makyaj yaparsanız yapın düzeltemezsiniz. Uçan yol mu kaçan yol mu ne yapılacaksa yapılıp çözüm bulunması lazım.

Bayraklı tarafı zaten bir facia. Bir tane dahi yeni yol yapılmamışken gökdelenlere izin verilmesi öngörüsüzlüğün ötesinde bir şey. Daha birkaç yıl önce yapılan adliyeye gidiş geliş bir zulüm halini aldı. Yakındır bir adliye sarayı yapımı. İçi boş saraylar yaptırmaya meraklıyız ya; Bir tane daha yaptırırız olur biter. İçinde adalet olmasa da olur.

Motorlu taşıtlar vergisine isyan eden ve muhtemelen bu isyanının sonucunu alan halk boş saraylara sesini çıkarmaz, olmayan adalete alkış tutar. Yapılacağı da alkışlar geçeriz.

İzmir’i tanımak istiyorsanız metroya, İZBANA binin. Şehrin kirini, yoksulluğunu bakımsızlığını göreceksiniz pencerelerinden. Alsancak’ın arka sokaklarından biliyordum ama varoş sokaklarını bu kadar perişan bilmiyordum. Bir şehir bulvarlardan ibaret değil. Arka sokaklar kalkınmışsa şehir kalkınmıştır, arka sokaklar temizse şehir temizdir.

Kentsel dönüşüm denen yenilenme hareketi uygulanabilseydi muhtemeldir ki arka sokaklar temiz binalara, geniş caddelere kavuşurdu. Olmadı becerilemedi yapılamadı.

Kuşkusuz muhalif yapısı nedeniyle merkezi yönetimin rağbet etmediği bir şehir İzmir. Ama bu gerekçeye sığınarak yerel yönetimleri aklamak mümkün değil.

Çöp toplamak, otobüs işletmek, emlak vergisi toplamak gibi rutin işler seçilmiş yönetici olmasa da yürütülür. Marifet şehrin çehresini değiştirmektir. İşte o zaman başarılı olunur. Başarılı sayılır.

Arka sokaklara baktığınızda İzmir’in koca bir köy olduğunu görürsünüz. Köylerde hiç olmazsa yeşil vardır, ferahlık vardır. Arka sokaklarda oda yok.

İzmir’in mutsuz muhalif oyları biline ki hiç kimsenin değildir. İzmir şu partinin bu partinin kalesi olmamıştır, olamaz. İzmir demokrasinin, laisizmin kalesidir. Demokrasi, laisizm vadeden bir parti İzmir’i alır götürür. Benden söylemesi. Ve dahi ne demiş atalar; Dost acı söyler.

METAL YORGUNLARI

Adalet ve Kalkınma Partisi ülkedeki adaleti yok ederek ismindeki adaleti; kalkınmayı yok ederek ismindeki kalkınmayı kendi elleri ile kaldırdı. Geriye “Ve Partisi” kaldı.

İşte bu Ve Partisi’nin Genel Başkanı muhtemelen kendisine sunulan raporlardan FETÖ ile ilintisi olduğu tespit edilen Parti Yöneticilerini, Belediye Başkanlarını Metal Yorgunu gerekçesi ile istifaya zorluyor. Akıllıca bir politika izliyor kabul edelim.

 Hem FETÖ bağını ortaya atıp tartışılmasına meydan vermiyor, hem de bu kişilerin içeri atılırım korkusuyla seslerinin kesilmesini sağlıyor.

İstifa edenler partim, davam dedikçe beni gülme tutuyor. Bu kadar sıkıntı arasında yine de gülünecek bir şeyler bulmak gerekir.

Yalnız bu dava meselesini bir türlü anlayamadım. Birisi bana bu davanın ne olduğunu anlatırsa çok sevineceğim.

Demokrasi mi, yok edildi. Hukuk mu, Yok edildi. Din mi , cemaatlere ihale edildi. Em büyüyü ise terör örgütü oldu. Dürüstlük, yolsuzlukların önlenmesi mi, kol saati.

Sahi dava ne?