GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
3 Mart 2022 Perşembe

Zirveden ölümün eşiğine!

Altı yıl önceydi…

O günlerde…

Henüz 30’lu yaşlarının ilk basamağındaydı…

Simsiyah saçları, iri zeytin karası gözleri ve…

Allah vergisi olağanüstü sesiyle…

Şu sırada…

Savaşın acımasız kıskacındaki Ukrayna’nın…

En sevilen şarkıcılarından biriydi…

Aslında…

Kırım Tatarı’ydı…

Atalarımızın kan bağı vardı aralarında…

Ülkesinde çok seviliyordu…

O günlerin…

En sükse yapan uluslararası şöhret arenası ise…

Eurovision Şarkı Yarışması’ydı…

Kendisini oldum olası bir “Batı Ülkesi” olarak gören Ukrayna…

İsveç'in başkenti Stockholm’da gerçekleşecek…

2016 Eurovisionu’na…

İşte, o esmer güzeli kızı yollamaya karar verdi…

Adı Jamala’ydı…

Sahnede kıpır kıpırdı…

Her şey o denli “titiz ve gizli” hazırlandı ki…

Yarışma şarkısının adı bile…

Kimseleri şaşırtmamıştı…

Oysa…

“1944” adını taşıyan parça…

Aslında…

Bomba’dan farksızdı…

Nakaratları Türkçe olan bir ağıt olarak tarihe geçti…

O ağlatan ağıt…

1944 Kırım Tatar Sürgünü’nün acı dolu öyküsünü haykırıyordu…

Taaa 78 yıl önce…

***

Şarkının Rusya cephesinde olay yaratacağı belliydi…

Ne hikmetse…

Fazla “parazit” olmadı…

Ne zaman ki…

Ukrayna adına yarışan Jamala…

(Aslında Türkçe karşılığı düpedüz “Cemile” olan sanatçı…)

İngilizce seslendirdiği şarkının…

Kırım Türkçesi nakaratları canlı yayında hemen dikkat çekiyordu…

“Yaşlığıma toyalmadım... / Men bu yerde yaşalmadım… / Yaşlığıma toyalmadım… / Men bu yerde yaşalmadım…” (Tam karşılığı: Gençliğime doyamadım… / Ben bu yerde yaşayamadım… / Gençliğime doyamadım… Ben bu yerde yaşayamadım…)

Esmer güzeli kız, Avrupa Arenası’nda tabanca gibi patladı…

Şarkının İngilizce bölümü…

Sanki, bugün…

Rusya ile Ukrayna arasında harlayan ateşin ilk kıvılcımları gibiydi…

Okuyun, bana hak vereceksiniz:

“Yabancılar geldiğinde… Evlerinize gelecekler… Hepinizi öldürecekler… Ve diyecekler ki… Biz suçlu değiliz…”

Sonra, dünyaya sesleniş var, tıpkı bugünkü gibi:

“Aklınız nerede… İnsanlık ağlıyor… Tanrı olduğunuzu sanıyorsunuz… Ama herkes bir gün ölür… Ruhumu geri almayın… Kalbiniz nerede? / İnsanlık ayağa kalk…”

***

Bu kadar da “tıpkının aynısı” olabilir mi?

Olmaz, diyeceksiniz ama…

Yaşıyoruz işte…

***

Diyeceksiniz ki, 78 yıl önce ne yapmıştı Rusya?

Şunları yapmıştı…

Sovyetler Birliği…

Nazilerle işbirliği yapmakla suçladığı Kırım Tatarlarını…

Orta Asya'ya sürmeye karar verdi…

Oysa…

Aynı Sovyetler, 1920’lerde…

Kırım Tatarlarını "özerk yerli nüfus" olarak tanımıştı…

Bir süre sonra…

Sovyet rejimi Tatarlar üzerinde baskı kurmaya başladı…

Zorunlu sürgün 18 Mayıs 1944 sabahı başladı ve üç gün sürdü…

72 saat içinde…

Tatar nüfusunun neredeyse tamamı sürgüne gönderildi…

Kırımlı Tatarların sürülmesinin resmi gerekçesi…

“Vatan hainliği, Sovyet halkını imha etme girişimi ve Nazi işgalcileriyle işbirliği” olarak gösterildi…

Tatarlar 70 trenle doğuya sürüldü…

O sürgünde…

Çoğu çocuk ve yaşlı sekiz bin insan yaşamını öldü…

Diyeceksiniz ki…

O sürgün “soykırım” anlamına mı geliyor?

Cevap, tek kelimedir: “Evet”

***

Dönüyoruz başa…

Esmer güzeli…

Eurovision birincisi Ukraynalı Jamala…

Önceki gece…

Filmlerdeki gibi heyecan kasırgası bir “harekat” ile…

Çocuklarıyla birlikte…

Azrail’in nefesini enselerinde hissederek…

İstanbul’a kaçtı…

Romanya sınırına kadar…

Kendi çabalarıyla gelmişlerdi…

Kocası, Ruslar’la savaşmak için vatanında kalmıştı…

Türkiye’den giden ekip…

Onları kanatlarının altına alıp, İstanbul’a getirdi…

Sanatçı Jamala…

Dedelerinin yaşadıklarını…

A’dan Z’ye aynen yaşıyordu…

Rus mezaliminden kurtulmak için…

İki yavrusuyla birlikte Türkiye’ye sığınmayı başarmıştı ama…

Ailesinin bir kısmını Ukrayna’da bıraktığı için…

Sevinemiyordu…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etti…

Kiev’de…

Yaşlıların, kadınların ve çocukların…

Hayatta kalmaya çalıştığını anlattı…

Gözünden yaşlar süzülürken…

Kalbinin sesiyle noktayı koydu:

“Türkiye’ye mülteci olarak ayak basacağım hiç aklıma gelmezdi!”

Nokta…

Sonsöz: “Her zorluğun sonunda bir ışık vardır… Eğer elleriniz diken yaralarıyla kan revan içinde kabldıysa, güle dokunmanıza çok az kalmış demektir… / Hz. Mevlana…”