GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mahmut YILMAZ
YAZARLAR
25 Haziran 2015 Perşembe

Yasak ağacın meyvesi de zehirlidir

Benimde savunma avukatı olduğum bir davada, mahkeme uyuşturucu madde ile yakalanan sanıkların beraatine, aramayı yapan polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.

DHA bu kararı “Usulsüz arama sanıkları beraat ettirdi, polisleri yaktı” başlığı ile abonelerine servis etti. Aralarında Hürriyet, Sabah, Yeniasır gibi hemen bütün gazeteler ile yine başta Ege de Sonsöz olmak üzere bir çok internet medyası ve görsel basın haberi kullandı.

Bilenler bilir. Kesinlikle mesleğimle, köşe yazarlığını karıştırmam. Hatta mümkünse mesleğimden bahsetmem. İma yoluyla dahi olsa haksız rekabet yapmak endişesi taşırım.

Ancak bu olay kamuya yansıdığı ve bütün detayları ile yazılıp çizildiği için, yanlış algılamaları düzeltmek adına davanın aslında ne olduğunu yazmak gerekmiştir.

Mahkemenin kararı hukuk adına son derece isabetlidir. Burada bir başarı varsa; İddianın, savunmanın, mahkemenin, kısaca yargının başarısıdır.

Herkesin merak ettiği husus şudur. Nasıl oluyor da 2.860 adet uyuşturucu hap yakalatan sanıklar beraat ediyor. Buna karşılık yakalayan polisler hakkında suç duyurusunda bulunuluyor.

Detaylara girmeden önce bir hususun altını çizerek belirteyim; polisler hakkında mahkeme kararı olmadan, yani usulüne uygun arama yapmadıkları için görevi kötüye kullanmak suçlamasıyla suç duyurusunda bulunuldu. Bunun dışında akla gelebilecek her türlü ihtimal, ihtimal dışıdır. Yani delil uydurma, ya da uyuşturucularla alaka asla ve kata bu olayda yoktur. Görev yapılmıştır ancak mahkeme kararı alma detayı ihmal edilmiştir iddiasıyla yargılama yapılacaktır. Polisler açısından durum budur. Polisler hakkında yargılama yapılacağından bu hususta detaya girmek yasal olarak mümkün değildir. Bu nedenle savunma hakkına saygı duyarak daha fazla detaya girmiyoruz.

Diğer yandan uyuşturucuların sanıklara ait olup olmadığı veya hangi sanık veya sanıklara ait olduğu zaten kanıtlanmadığı gibi, aramanın hakim kararı olmadan yapılması nedeniyle böyle bir ispat girişimine gerek dahi olmamıştır.

Bazı yayın kuruluşları mahkemenin kararını “tarihi karar” olarak okuyucularına sundular. Hukukun gelişimi açısından bir adım sayıla bilir. Ancak karar ne ilk, nede hukuku, yani özgürlük adına yasaları zorlayan bir karardır. Anayasanın ve CMK nın yol verdiği bir karardır. Ancak o kadar haksız yargılamalar oldu veya olmakta ki böyle kararlar tarihi olarak görülüyor.

Şöyle yakın tarihimize baktığımızda, Ergenekondu, balyozdu, sarıkızdı, askeri casusluktu, Büyükşehir Belediyesiydi, bütün bu davalar proje mahkemelerin kumpas davalarıydı. Hukuk dışıydılar. Kimisi halen devam etse de hepsinin benzer sonuçlar vereceği açıktır.

Bu davalar öyle haksız ve zalim bir şekilde yürütülmüştür ki, kendimize hukuk nedir diye sorar olduk.

Bu nedenle de yasaların uygulanmasından ibaret davalar tarihi dava olarak algılanır oldu.

Oysa, Anayasa’nın 38. maddesine 2001 yılında 6. fıkra olarak eklenen “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilmez” hükmü yasak delilin mutlak surette kullanılamayacağına amirdir.

Yine yürürlükteki 5271 sayılı yasanın 217. maddesinin 2. fıkrasındaki “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” hükmü, elde edilen delilin hukuka uygunluğunu şart koşmuş yasak delili mutlak surette reddetmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 2005 yılında verdiği kararda, yargıç kararı olmadan yapılan aramanın, gecikmesinde sakınca bulunan hali gösteren bilgi veya belge bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğuna karar vermiştir.

Hukukta, “yasak Ağacın Meyvesi de Zehirlidir” diye bir kural vardır. Yani yasak yöntem kullanılarak elde edilen delilde yasaktır, kullanılmaması gerekir.

Davada bu kural tartışıldı ve meyvenin zehirli olduğuna karar verildi.

Kimilerinin yakalanan maddeye bakarak bu kararı hazmedemediğini biliyorum.

Ama unutmayalım, hukuk kazandıysa herkes kazanmıştır…