GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mahmut YILMAZ
YAZARLAR
20 Haziran 2015 Cumartesi

Okunmamış kitabın eleştirisi

Ahmet Sever’ in son günlerdeki revaçta kitabı Abdullah Gül ile 12 yıl kitabını almak istedim. Madem herkes okuyor benimde okumam lazım gibi bir hisse kapılmadım dersem yalan olur.
Açıkçası içimden gelmedi.
Ben, biz, kısaca hepimiz o kitabın içindeydik aslında.
Yeni ne olabilirdi ki? Bilinmedik neyi bildirebilirdi ki merak edeyim.
Kitabın eleştirilerini okuyorum. Şu ana kadar bana yeni olan, “Ha öyle mi olmuş, vay canına” dedirtecek bir cümleye bir bilgiye rastlamadım.
Kitapçının kapısından da bu nedenle dönmüştüm zaten.
Abdullah Gül, hep Erdoğan’ın yedeği olarak ortalarda bulundu.
Erdoğan yasaklı olduğu için Başbakan oldu.
Erdoğan’ın talimatlarına kayıtsız şartsız evet diyecek yapısı nedeniyle Dışişleri Bakanı oldu.
Yine Erdoğan henüz kendisi için krallık şartlarını oluşturamadığı için zamana ihtiyacı olduğundan Cumhurbaşkanı oldu.
Ne yapacağına ne olacağına hep Erdoğan karar verdi.
Erdoğan şimdi de kenara çekilmesine karar verdi.
Hepsi bu.
Hangi göreve vazgeçilmezliği nedeniyle geldi.
Hiçbiri.
Böyle bir yapıdan bir kahraman çıkarmaya çalışmak fırsat elde iken ve dahi hazır gündemde iken belkilerden medet ummaya çalışmaktan başka bir şey değildir.
Emeğe saygısızlık etmek istemem. Ama kitabın kahramanının kayda değer emeği yok.
Yazıyı yazarken aklıma geldi. Köylünün evine misafir gelmiş. Köylü misafirlerin yanında oğluna “sürüyü suya götürdün mü?” demiş. Oğlan, bozuntuya vermemiş. Götürdüm demiş. Biraz sonra “sürünün yemini verdin mi?” diye tekrar sorunca, oğlanın tepesi atmış; Eeeh baba..sürü deyip durma, “koyun yatıyor keçi ayakta” demiş.
Bu ikili için şunu söyleyebiliriz. Erdoğan istedi Gül yaptı. Gerisi hikaye.
AKP’nin çıkardığı bütün antidemokratik yasaların altında Gül’ün imzası var. CMK 250 maddesi ile insanların ocaklarının batırılmasının altında Gül’ün imzası var.
Gezide ölenlerin, sokağa çıkamayanların, işinden olanların günahkarları sadece bir kişiye yüklenemeyecek kadar büyük.
Oturup kalkıp Cumhuriyete dua etsinler.
O Cumhuriyet sayesinde devletin en tepelerine çıktılar.
Ve o Cumhuriyetin verdiği yetkiyle halk, Cumhuriyetin devamına karar verdi ve siz bir daha umutlanma şansı yakaladınız.
Eğer 7 Haziran olmasaydı. O kitabın yazılmasını aklınızdan bile geçiremezdiniz.
Geçirseniz bile Silivri’de yeriniz ayrılırdı.
Nereden mi biliyorum? Hanefi Avcı’dan, Ahmet Şık’tan, Nedim Şener’den biliyorum….
 
12-13 yılı anlatan iki şiirim.
Ey okuyucu okudunuz bunları biliyorum ama idare edin görüyorsunuz durumu……
 
HAN’İ HARAP
 
Yiyin efendiler yiyin mısra-ı manzumeniz
Bilinir bu çağda da, pek nezihtir yeriniz
 
Lakin şöhretli kılan değildir kalitesi
Çünkü değişmemiştir hala mantalitesi
 
Bundan müteessirim sözleriniz çok ağır
İte versen kudurur yaralanırdı sığır
 
Duydular efendiler pekte etki etmedi
İsimler değişti ya soygun yine bitmedi
 
Sizdeki hırsızların en büyüğü arsızı
Bizde ancak olurdu basit sokak hırsızı
 
Serzenişim bunadır haksızlık etmişsiniz
Bir hırka kuru ekmek yaşayıp gitmişsiniz
 
Azılı yiyicisiniz doldururdu bir kiler
Buna gülüp geçerler devirde bizimkiler
 
Öyle rüşvet irtikâp sıradan işler bizde
Büyükler küçükleri her zaman dişler bizde
 
Devri zamanınızın hazineyi varlığı
Şu iki bin dokuzda ancak mahdum harçlığı
 
Şimdi diyeceksiniz ne güzel var ki vermiş
Yok efendim nerede çalıp ta çırpıvermiş
 
Duyarım der gibisin ders alan çıkmadı mı
Halkım hala soyulur usanıp bıkmadı mı?
 
Halkımız iyi fakat her şeyi bağlar dine
Kim cennet vaat ederse oy topluyor kendine
 
Kıyaslarsak bu günü devri edebiyatla
Bu gün yazarçizerler geçinirler biatla
 
Haksızlık etmeyelim hiç yok değil namuslu
Lakin sesleri çıkmaz çok edepli çok uslu
 
Hal mesele böyledir bilesin diye yazdım
Seyredip aşiyandan gülesin diye yazdım
 
 
ÇAPULİSTAN
Karanlık çökmüşte kara bulutlar
Gezip duruyorlar çapulistanda
Aydınlık yolunda taze umutlar
Ezip duruyorlar çapulistanda
 
Kazançları vergi paraları pul
Zengini biatte muktedire kul
Sokakları dolu aç sefil çapul
Kızıp duruyorlar çapulistanda
 
Sanıldı sessizlik olur bereket
Bundandır bedende yoktur hareket
Önlerine engel konuldu ket ket
Sızıp duruyorlar çapulistanda
 
Bir ağaç devrildi cana dayandı
Uyuyan çapullar birden uyandı
İşte o saatte muktedir yandı
Azıp duruyorlar çapulistanda
 
Şaşırdı ne oldu nasıl olur ki
Üç beş çapul nasıl cana gelir ki
Beni hele beni düşman bilir ki
Süzüp duruyorlar çapulistanda
 
Öyle ya tapardı topraklar taşlar
Hadi dese ezip geçer kindaşlar
Besleme kalemler besi yandaşlar
Yazıp duruyorlar çapulistanda
 
Çapul düştü tencereye tavaya
Özgürlük adına girdi havaya
Vali kuvvetleri sürdü sahaya
Gazıp duruyorlar çapulistanda
 
Taraftar elinde coplar palalar
Emir geldi meydanlara dalalar
Gözleri çıkarıp canlar alalar
Bozup duruyorlar çapulistanda
 
Çok gördüler en çapulun büstünü
Görmediler amacını kastını
Bir kalemde eylemcinin üstünü
Çizip duruyorlar çapulistanda
 
Çapul bu tatmıştı eylem tadını
Susmadı sürdürdü tüm inadını
Durdu duran adam koydu adını
Çözüp duruyorlar çapulistanda
 
Bitirmez bir türlü azarlarını
Coştukça coşturur yazarlarını
Gencecik insanlar mezarlarını

Kazıp duruyorlar çapulistanda