GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
28 Ocak 2021 Perşembe

Su gibi “aziz” olmak!

Su…

Doğadaki mevcudiyetinin düşünmeye sevk edici derin anlamı ile; dünyanın ve insan vücudun dörtte üçünü teşkil eden hayat iksiri... 

Kimyasal ve fiziksel formüller ile, yapısı ve özellikleri bilimsel olarak açıklanabilen bir element…

Ancak; bilim ve teknolojinin sunisini üretemediği, taklidini yapamadığı , yerine hiçbir şekilde bir başka alternatif konulamayan yegane hayat unsuru.. 

Orman yangınları, çölleşme, iklim krizi, susuzluk ve kuraklıkla yüz yüze geldiğimiz, sağlıkla ve varlıkla sınandığımız zor zamanlardan geçiyoruz... 

***

Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Tunç Soyer; İzmir’in susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını, doluluk oranı yüzde 35’e düşen Tahtalı barajında ancak 300 günlük kadar su rezervimizin olduğunu belirtiyor ve halkı su tasarrufuna davet ediyordu.. 

Bizler, insanoğlu olarak; neyi eksiltip, neyi tüketiyorsak onunla sınanıyoruz... 

Ne çok eksildik, ne çok eksilttik.. 
Ne çok tükettik.. 
Tükettikçe tükendik.. 
Farketmedik!           

***

“Artmadan yetmez” derdi babaannem İhsan hanım... 

“ İdare etmeyen, müdane eder...”

İzmir’in kadim semtlerinden Basmane’de, doğup büyüdüğüm evin bodrum katında bulunan sarnıcın dolup taşması ile evde yükselen “savak taştı, savağın altına bir kazan koyun” şeklinde bağıran babaannemin verdiği ültimatomlara, çocuk aklımla ne çok kızardım. 

Oysa; eski İzmir’in yerleşim yerlerine dağıtım yapan, şebeke suyu olarak evlerde kullanılan Osmanağa suyu; hesapsız, kitapsız biteviye akardı... 

Velhasılı her şeyin sular gibi bol, sular gibi saf ve su’dan ucuz olduğu zamanlardı.. 

Sayaç okuması olmaksızın, yılda bir defaya mahsus yapılan tek ödeme ile “tapulu su” diye adlandırılan; bu suyun varlığında ve bolluğunda bile “suda iktisat” evimizin en önemli teması idi.. 

Her yağmur yağdığında dolması için bahçeye sıralanan kazanlara ve evdeki su telaşına bir türlü anlam veremezdim.. 

1960 yıllarının ortasında Osmanağa suyu evlerden kesilip, yeni bağlanan şebeke ile aylık fatura ödemesine geçilen Halkapınar suyunun tüketilmesinde de aynı kararlılıkla yapılan “su tasarrufu” konulu muhabbetler, aynı usullerle yıllarca aynı minvalde devam edegeldi.. 

Bu; evimizde adeta değiştirilemez bir kuraldı...

Bu sefer de, oluklardan akan yağmur suları yine bodrumdaki sarnıçta birikir, zamanın teknolojisi bir düzenekle üst katlara çıkan bu sularla bahçede şırıldayan süs havuzu dolar, rengarenk çiçekler sulanır, her taraf yıkanır, paklanırdı.. 

Belleğimde yer eden, her türlü tasarruf dersini ve tedbirlerini sular seller gibi ezberleten bu konuşmaların; su’dan muhabbetler olmadığının anlaşıldığı zor zamanlar geldi çattı ... 

Yaşadıkça... Daha çok algılayabiliyor ve daha çok sorgulayabiliyorum.

Günümüzde, torunlarımıza aktaracağımız genel anlamda bir tasarruf bilincini tekrar geliştirebilir miyiz ?

Ve yine; günümüz yaşam tarzı ile su tasarrufunu gerçekleştirebilmeyi mümkün kılan projeler üretebilir miyiz ? 

Bu soruların, geleceği şekillendirecek cevaplarını bulabilmek  için hep birlikte düşünmeye ne çok ihtiyacımız var. 

Her yağmur sonrası, metrekareye düşen su miktarı ile ilgili verilerin paylaşıldığı haberlerde  evimizdeki “su sarnıcı öğretisinin” hikmetinin büyüklüğü gelir aklıma... 

Örneğin: Son üç günde yağan yağmurlarda; metrekareye ortalama 250 kg civarında yağmur yağdığı yönünde okuduğum bir haberden yola çıkarak; 

Bugün, orta ölçekli bir fabrikanın 3 bin metrekare kapalı alanının olduğu kabulü ile:
3000 x 250= 750.000 kg = 750 ton yağmur suyunun  tasarruf hanesine yazılmış olduğunu; ve  böyle bir tasarruf anlayışının yıllara mahsup edildiğinde ise susuzluğun bir  “kader” olmadığını düşünmeden edemedim... 

Yenilenebilir enerji kapsamında bir çok konut ve fabrika tarafından kabul gören  güneş enerjisi panelleri ile sağlanan enerji verimliliğinin , su tasarrufu ile aynı  minvalde düşünülmesi gerekmektedir.. 

Sürdürebilir kalkınma amaçları doğrultusunda; şehrimizdeki/ ülkemizdeki tüm organize sanayi bölgelerinde bulunan her bir fabrikanın; hazırlayacakları fizibilitelerle , proje raporları ile ve de fayda / maliyet analizi çalışmaları ile geliştirecekleri su tasarrufu bilincinin, geleceğe yapılacak en büyük katkı olacağı inancındayım.

***

Çocukluğumda beynime kazınan ‘su tasarrufu’ algısını bir fikir teatisi, bir öneri olarak kaleme alırken...

Mevlâna’nın “Su gibi aziz ol” sözlerini torunlarımızın geleceğine yolluyorum...

***

2020 Aralık; EBSO Haber’de yayımlanan bu yazımla, böyle dertleşmiş kalemim...

***

Nitekim…

 Geçtiğimiz günlerde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığından umut dolu bir haber geldi...

23 Ocak 2021 tarihli resmi gazetede yayınlanan bir yönetmelik kararı ile 2.000 m2 den büyük parsellerde bulunan yapılara....  

Yağmur sularını toplamak ve depolamak  zorunluluğu getirileceğinden söz ediliyordu...

Bu sevindirici kararın uygulanması halinde ise..

Yağmur suyu hasadı ile ‘sarnıç ‘ bilinci tekrar canlanacak...

Ve su kaynaklarımızın korunması mümkün olacaktı...

Yeni normal diye adlandırılan; bu değişim , dönüşüm sürecinde..

Belki de ...

Sular yolunu bulacak...

Her şey aslına rücu edecekti.... Umutlandım...

Cahit Külebi’nin dili ile... “Yağ hay mübarek” diyerek...

Bereketli yağmurlar diledim Yaradan’dan...
 

“Yıka taşları toprakları şarıl şarıl,
Tarlalar buğday bekler senden, çocuklar ekmek.

Dünyanın da yüzü yıkanmak gerek,
Yağ hay mübarek.”