GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
18 Kasım 2014 Salı

Nenelerimiz ve Emine Ülker Tarhan

Atatürk devrimlerinin yerle bir edildiği, her gün daha çok Ortaçağ karanlığına itilen ve erkek egemen bir kültürün hâkim olduğu ülkemizde, yıkılan her Atatürk devrimi, bu devrimlerin temsil ettiği zihniyet kalıplarının da baskı altına alınarak ya yok olmasına ya da gerici yönde dönüştürülmesine sebep oluyor.
Özellikle laiklik ve eğitimde Tevhid-i Tedrisat kanunlarının ayaklar altına alınması neticesinde; nüfusun yarısını temsil eden kadınlarımız ve kızlarımız, zaten ataerkil ve feodal ilişkilerin egemen olduğu toplumumuzda, erkek otorite, baskı ve şiddetine karşı korunamadığı gibi, sosyal hayatta çağdaş ve özgür birey olarak hak ettiği yeri de hala alamadı.
Bugün siyasette, sanatta, sporda, bilimde, eğitimde, üretimde faaliyet gösteren kadınlarımızın sayısı çağdaş, Batı ülkeleri ile kıyaslanamayacak kadar geride.
Oysa Türk kadını, Orta Asya’dan beri, anaerkil bir aile yapısının içinde büyüyen hatunların ve ecelerin torunlarıdır.
Savaşta bile eşinin yanında olan, beylerin, sultanların yönetimine eşit düzeyde katılan, bebeğini doğuran, emziren ve yetiştiren, ekmeğini pişiren, tarlasını eken, davarını güden, ununu eleyen, yününü eğiren, ahaliyi giydiren, kilimini dokuyan, kısacası hayatın her alanında yeterli, yetkili, fedakâr, çalışkan ve bilge nenelerin nesebinden gelir.
Böyle üstün özelliklere sahip bir neslin evlatları olarak, Türk kadınının, teknolojik devrimlerin baş döndüren bir hızla üretim ilişkilerini ve dolayısı ile siyaset biçimlerini de değiştirdiği bir dünyada, sesini daha çok yükselterek, uygarlıkta fark yaratacak gelişmelere öncü ve önder olması gerekmez miydi?
Ancak durum tam tersinedir!
Buna karşılık, Türk kadınının yapacağı çok iş, kat edeceği epey yol vardır.
Dört elle sarılmamız gereken şiarımız; evrensel insan hakları ve Atatürk devrimlerinin aydınlanmasını benimseyen tüm kesimlerle sıkı bir dayanışma içerisinde, mücadele azminden asla vazgeçmemek olmalıdır.
Buna öncülük eden kadınlarımız daha önce olduğu gibi, bundan sonra da olacaktır.
Türk kadını, sahip olduğu güçlü karakter ve liderlik özellikleri ile geçmişte adını tarihe nasıl yazdırdıysa, gelecekte de bunu başarabilecek zekâ ve kabiliyete sahiptir kuşkusuz.
Bu bağlamda, Anadolu Partisi’nin kurucusu Sayın Emine Ülker Tarhan; eğitimi, hayata bakış açısı, insan yanı (Gezi eylemleri sırasındaki desteği ve duruşu hala hafızalardadır), azmi, başarıları ve en önemlisi özgüveni ile benim nazarımda Türk kadını için bir emsaldir, cesaretin simgesidir ve umuttur… 
Sayın Tarhan gibi rol modellerini ve umudumuzu daha da çoğaltmak için; kız çocuklarımıza, nenelerimizin hikâyesini anlatmaya devam etmeliyiz…