GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
İhsan Özbelge ÖZDURAN
YAZARLAR
21 Ocak 2021 Perşembe

“Meritokrasi” mi desek acaba?

Liyakat: Muhtevası derin bu kelimeyi; layık olma, yaraşma, yaraşırlık, uygunluk ve de yeterlilik, yetenek şeklinde izah eder TDK..

Doğu  kökenli  liyakat kelimesinin, batı dillerindeki karşılığını arayacak olursak; Latince‘de “kazanmak, hak etmek” anlamındaki “Meritokrasi” kelimesi çıkar karşımıza...

Lügatlar, böyle söyleye dursun...

Liyakat kelimesi kulağıma her çalındığında; yabancıların diline yerleşmiş  “more talent less ego” cümlesi gelir nedense  aklıma...
Daha fazla yetenek, daha az ego....

Sonra, sıkça kullandığımız “kifayetsiz muhteris” sözünü irdelemekle uğraşır zihnim...

“Habbeyi kubbe yapmak” meselesine takılır kalırım...

İyi çekiş gücü olmayan bir lokomotifin arkasındaki yük vagonlarının dağılışı gibidir adeta gördüklerim...

Sahi neydi, liyakat sahibi olmak? 

Hayatımızın her alanında; bu kelime ile ne çok sözler söyledik, ne uzun cümleler kurduk biz.

Lakin; kelimelerin içi boşaltıldıkça azalır olmuştu, cümlelerin özgül ağırlığı...

Dillere pelesenk ettiğimiz “liyakat sahibi olmak” deyiminin önemine vakıf bir topluluk olmaktan çok mu uzaklaşmıştık biz yoksa ...

Son zamanlarda sıkça duyduğumuz, duymaktan yorulduğumuz, ağızlarda sakız ederek çürüttüğümüz, anlamını zayıflattığımız bir kelime mi olmuştu liyakat ?
 
Çok uzaklardan cevap verir bize, tüm kadim öğretiler...

Hatırlatıverir, anlamını unuttuğumuz, değeri büyük bütün kavramları...

Yüzyıllar öncesinden seslenirken, ne güzel anlatır; divan şairi Talibî...
“Çeşm-i insaf gibi kamile mizan olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz”


(Kâmil insan için, insaf gözüyle bakmak kadar doğru tartan bir terazi kendi kusurlarının ve noksanlarının farkına varmak gibi bir idrak yetisi bulunmaz... ) diyerek...

“Bir avuç unun varsa; ver erbabı yoğursun” diyen atasözümüz...

Her işi ehline teslim et diyerek sıkı sıkı tembihler yaparken; bir avuç unun dahi zayi olmaması gerektiğini öğütler, gelecek kuşaklara...

Devlet’in çeşitli makamlarında; yeterlilerin, erdemli ve üstün yetenekli  kişilerin görev alması gerektiğini vurgulayan, gayet net  bir izahattır M. Kemâl Atatürk’ün kendi kaleminden düşen notlar...

“Benim için tek bir hedef vardır: Cumhuriyet hedefi!...
Bu hedefe ulaşmak için belirli yolda yürüyen arkadaşların başarılı olması için, girişilen doğru yolda, namus yolunda çalışmak ve faal olmak lazımdır. Benim gözümde başka hiçbir şey yoktur, ben yalnızca liyakat âşığıyım. İşi hep ehline verdim, ehliyetsizi devlet görevinde tutmadım. Devletin çeşitli makamlarına liyakatli, yetenekli, uzak görüşlü, namuslu elemanlar, müdürler, memurlar atanmasını tavsiye ettim”
diyen sözleri  bir aydınlanma meşalesi gibidir...

Bu meşalenin aydınlığında pırıl pırıl bir geleceğe yol almak...
 
Aidiyet duygusu, disiplin ve liyakatı şiar edinen bireylerden oluşmuş bir toplum olmak pek alâ mümkün...

Bugünden yarına...

Ya; olup bitene, yitip gidene lakayt kalmak...

Ya da, layığımızı  bulmak...

Liyakatin anlamını; sözlük sayfalarından çıkarıp, mesul olduğumuz görev ve sorumluluklarımızın bilincine dahil edebilmemiz dileği ile…