GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
10 Aralık 2018 Pazartesi

Macron dersleri…

Küreselleşme sürecinde yaşanan değişim ve dönüşümün getirdiği koşullar, sistemi çok fazla zorladı. Sistem dengeye geri dönemediği için, dağılıyor endişesi giderek yaygınlaşıyor.

Uluslararası sistemde ortaya çıkan ve giderek derinleşen büyük krizin öncülleri, sosyal ve siyasal alanda yeni oluşumların, yeni yolların habercisi...

Yeni sosyoloji ve yeni kamusallık kavramsal düzeyde tartışılıyor. Siyaset kendini yeniden kuruyor. Örgütlenme modelleri değişiyor, yatay örgütlenme öne çıkıyor.

Fransa’da Macron’un iktidara gelişi, söz konusu değişim ve dönüşüm arzusunun ifadesiydi.

Macron, cumhurbaşkanlığı seçiminde, 47 milyon küsur seçmenin 20 milyon küsurunun oyuyla cumhurbaşkanı seçilmişti. Genel seçimlerde ise, Macron’un çiçeği burnunda Cumhuriyetçi Yürüyüş Partisi, 47 milyon küsur seçmenin 7 milyon 800 bin kadarının oyunu aldı ve mecliste 577 koltuktan 308’ini kazanarak ezici bir çoğunluk sağlamıştı.

Mayıs 2017’de iktidara geldiğinde, reformist Macron’un Rothschild ailesinin adamı olduğu söyleniyordu. Bugün ise, De Gaulle’cü olduğu söyleniyor. Ve Avrupa ordusu fikrini savunuyor.

Macron, sosyal devletin sorumluluk alanını daraltmak istiyordu, zenginlerin vergi yükünü hafifletmek istiyordu, küreselleşmenin gerektirdiklerini kapitalistlerin arzusu doğrultusunda gerçekleştiriyordu…

Ve 2019’un sonbaharında, “Küreselleşme” başlığı altında dayatılan orta sınıfı yoksullaştıran neo liberal program, yoksulları, dezavantajlı bütün grupları bir araya getirdi.

Bu bir araya geliş sonucunda, Fransa’da “Sarı Yelekliler” hareketi doğdu; Yatay toplumun hiyerarşi tanımayan eylemcileri, Paris’i birbirine katıyor.

İdeolojik kaygılardan azade, yoksullaşan gruplar ile sürgit yoksul yaşayan gruplar, bir başka ifade biçimiyle, kentin yeni sosyolojisi “kent yoksulları” başkaldırıyor.

Avrupa’da kimi sol partilerin karşı çıktığı Sarı Yelekliler hareketine Trump’ın sempatiyle bakması, değişik yorumlara yol açıyor. Bu paradoksal durumun yanıltıcı olma ihtimali çok fazla. Perde arkasında yapılan hesaplar çok farklı olabilir.

Trump alkış tutuyor, bazı sol partiler karşı çıkıyor diye, yoksulların başkaldırısına sırt çevirmek, tarihi bir yanılgı olabilir. Kent yoksullarının mücadele azmini kıracak, umutlarını yok edecek tutumlardan kaçınmak gerektiğine inanıyorum.

1789’da Bastille’de başlayan halk ihtilali, kapitalistleri, halkı hesaba katmadan hareket edemez duruma getirmişti.

Bu defa, kent yoksullarının Champs Elysées’de Arc de Triomphe’u işgaliyle başlayan süreç, yeni Dünya düzeninde, yoksullar ile varsıllar arasında bir hesaplaşmanın işaret fişeği olabilir…

Kesin ret ve kabulleri bir tarafa bırakmak ve bu meseleyi konuşmaya başlamak lazım.