GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
22 Eylül 2024 Pazar

Latife Hanım çam devirince!

Bugün Pazar…

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla…

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bir kez daha…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…

Bunu yaparken de…

O günlerin anılarını bugünlere taşıyan herkesi…

Saygıyla analım…

***

Önce…

Eskilerden evlilere bir öğüt:

Her izdivacın bir “altın” kuralları vardır…

Ancak bi’tanesi…

Altın kadar kıymetlidir…

Açılımı da şöyledir:

“Birbirinizi kırıp-dökmeyeceksiniz…”

Birbirinize sinirlenip, abidik-gubidik şeyler yapmayacaksınız…

***

Aslında bu hikaye…

Atatürk’ün en yakınındaki “kalemşör”lerden biri olan…

Falih Rıfkı Hatay’ın…

“Gaf” başlığı ile kaleme aldığı yazısından…

Yazar bizzat anlatıyor o geceyi…

***

Bir akşam yine eski köşkte toplanmıştık…

Birkaç hanım misafir de vardı…

Biri de Latife Hanım’dı…

Misafirlerine tek tek ne içmek istediklerini soruyor ve…

Garsona emir veriyordu…

Sıra Şükrü Saraçoğlu’na geldi… (Burada bir parantez açalım… Saraçoğlu, İzmir’in Ödemiş İlçesi’ndendi… Mülkiye mezunuydu, Ödemiş’te belediye başkanlığı yapmıştı… 1923’te İzmir mebusu olarak TBMM’ye girmişti… 1938 – 1942 arasında Dışişleri Bakanlığı, 1942-1946 arasında Başbakanlık, 1948-1950 arasında da TBMM Başkanlığı yaptı…) Saraçoğlu pek içki içmezdi…

Birden, “Ben şampanya isterim…” demez mi?

***

Konukların mutluluğunu her şeyin üstünde tutan Atatürk…

Garsona, “Beyefendiye şampanya getiriniz” dedi…

Nedense ev sahipliğini fazlaca üstüne alan Latife Hanım…

Garsona “Getirme, hatır için söylemiştir…” gibilerinden işaret çakıyor…

***

İçkiler geliyor, ancak…

Saraçoğlu, “Şampanyamı isterim…” diye tekrarlıyordu…

Tatlı sohbetlerine başlamak için acele eden Atatürk…

“Canım beyefendinin şampanyasını getirseniz ya…” diye…

Garsona biraz sertçe bağırdı…

Latife Hanım, yanında oturduğu Saraçoğlu’na…

Kimseye işittirmeyecek bir ses tonuyla…

“Eskiden beri hep şampanya mı içerdiniz?”

Demesin mi?

Demesi bir şey değil; pek hassas olan Atatürk bunu duymasın mı?

Saraçoğlu bir (*) saraçın oğluydu…

Atatürk de nihayet bir gümrükçünün evladı!

Kıpkırmızı kesilen Atatürk…

Latife Hanım’a elinde olmadan şöyle seslendi:

“Hanımefendi; siz bu centilmenlerle bir mecliste bulunmaya layık değilsiniz…”

***

Bu sözden alınan Latife Hanım, ayağa kalktı ve çekildi…

Salon buz gibi olmuştu…

Atatürk yüzünü asmış, kimse ses çıkarmıyordu…

Ölüm sessizliği denen şeydi bu…

İşte o sırada…

Atatürk’ün silah arkadaşı Nuri Conker’in…

Şarkı söylemek için boğazını hazırlıyormuş gibi öksürdüğü işitildi… Hepimiz O’na baktık…

Pek ciddi bir şekilde, “La hayre fi hine ve la büdde min hünne…” dedi…

Atatürk, başını kaldırdı; “Nedir o?” diye sordu…

Conker, hiçbir şey olmamış gibi, “Yani efendim, Onlardan hayır yoktur; fakat lüzumludurlar… Hanımefendilerimiz için söylenmiştir…” deyiverdi…

Hanımefendiler bile kahkahalarla güldüler…

Sinirlendiren bulutlar dağılmıştı…

Nokta…

(*) Saraç: Koşum ve eyer takımları yapan veya satan ya da deri, muşambadan bavul, çanta yapan kimse…

Sonsöz: “İyi bir kadın erkeği etkiler, zeki bir kadın ilgi uyandırır, güzel bir kadın büyüler, anlayışlı bir kadın ise, O erkeğe sahip olur… / Anonim…”