GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
16 Temmuz 2015 Perşembe

İslamcılık ne değildir?

Ne değildir”le başlarsak;

*İslamcılık, Müslümanlık değildir; ama Müslümanlığın dışında da değildir. Bir Müslüman, İslamcı olmak zorunda değildir.

*İslamcılık, ilmi bir ekol değildir; ama ilimsiz savunulabilecek bir görüş de değildir. Müslüman bilim adamı, İlahiyat dışındaki araştırma konularında Kur’an’ı kaynaklardan biri olarak gösteriyorsa bu kişinin iddiası ne olursa olsun gerçekte İslamcıdır.

*İslamcı, düşündüğünü kitap, dergi ve gazete aracılığıyla yazıya dökmedikçe kâmil bir İslamcı sayılmaz.

*İslamcılık, günah işlememek için çok çaba göstermek değildir. İslamcının ibadet ve ahlakında, helal ve haramlarında eksiği olabilir ama siyasal mücadelenin dışında olamaz! 

*İslamcılık; varlığını klasik İslam kaynaklarına ve Batının yükselen değerleri arasında yer alan laiklik, demokrasi, cumhuriyet, parlamenter sistem, anayasal düzen, kadın hakları, liberalizim, sivil toplum, hukukun üstünlüğü, eşitlik, bireysel özgürlükler, adalet gibi yeni siyasal kavramları olumlamasına borçludur.

*İslamcılar, Batıda geliştirilen fen bilimleri ve mühendislik ürünü teknolojileri reddedemez.

*İslamcıların Batıya alternatif bir ekonomik modeli yoktur.

*Herhangi bir medreseli, klasik ilimlerde ne kadar iyi olursa olsun, modern sorunlara ilişkin pozitif bir gündemi yoksa bu kişi örnek bir Müslüman olabilir ama İslamcı değildir.

*Bir tarikat şeyhi de modern konulara ilişkin olumlayıcı bir tavrı yoksa o da İslamcı değildir.

*Müslümanların modern gündemi olmayan muhalefetleri de İslamcı değildir… 
 
Bunlar İslamcılığın olmazsa olmazlarıdır.
 
İslamcılığın ne olduğuna gelince;

*İslamcılık; kurulu düzene karşı yürütülen siyasal bir muhalefettir.

*Batılı kavramları ve İslam’dan vazgeçilmezi konu edinir.

*Sıradan Müslümanın yaşam pratiklerini sarsabilecek bir muhalefet yapabilir ama yeni bir hayat ve yeni bir düzen inşa edemez.

*Tepkisel bir harekettir.

*İbadeti ve ahlakı konu edinir ama pratiklerinde zaaf gösterebilir. Bunu dert de edinmez.

*Mason ve gizli servis üyesi olabilir. İçlerinde bol miktarda ajan ve provokatör barındırabilir.

*Yazıları ve konuşmalarıyla aksiyon halindedir.

*Pratik hayatta bir değer yaratamadığı için de Batı tarafından himaye edilir.

*Batının fen bilimlerini ve teknolojisini vazgeçilmez görür.

*İçlerinde çok azı romantiktir.

*İktidara gelmeleri çok zordur; geldiklerinde de kamu bütçesini ganimet gibi yağmalarken zorlanmaz.

*Halkı uyarır ama halka hesap vermez.

*Allah’ı nasıl ikna edeceğini de iyi bilir!
 
İslamcılığın 1865’ten bugüne 150 yıllık bir geçmişi var. Geride bıraktıklarını yukarıda bir bir özetlemeye çalıştık.

Olumsuz yönleri fazla olan bir İslamcı tanımlaması yaparak bazılarını üzmüş olabiliriz.

Ama gerçek bu! 

Örneğin, İslamcıların rahatlıkla Mason ve gizli servis üyesi olabileceklerini belirttim. Bu tespitim tepki görebilir.

Oysa yazdıklarım içerisinde hepsi yanlış olsa bile bu tespitim gerçektir. Abdülaziz’in muhalifleri gibi II. Abdülhamid’in İslamcı muhalifleri de tıpkı Batıcı ve Milliyetçi muhalifleri gibi hem Mason hem İttihad ve Terakkici hem de Teşkilat-ı Mahsusa üyesidir. İlk dönem İslamcılardan başlayıp son dönem İslamcılarından Mehmet Akif ve Bediüzzaman’a, Eşref Edib’e kadar hepsi hem Mason, hem İttihatçı hem de Teşkilat-ı Mahsusa üyesidir.

Kim ki, İttihad ve Terakki Cemiyetine üye olmak için Mason Locası’na gidip üyelik yemini etmiştir, o da bal gibi Masondur. Cami dururken Locaya giden adama bizim kitabımızda Mason denir.
Belki de, dönemin İslamcılarının gözünde masonluk kötü bir şey değildi.

Masonluğu abartan bizim gibi zavallılardır!