GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
11 Ekim 2015 Pazar

İçim kurşun gibi ağır

Gece uyumak mümkün mü? Sabaha doğru uyudum mu, uyandım mı, gerçek mi, yoksa rüya mı, içim kurşun gibi ağır… Barış yürüyüşü, terör, canlı bomba, Suruç, Diyarbakır, bilye, seçim, siyaset, suçlama, kınama, lanetleme, demokrasi, para, hırs, güç ve ölen 96 masum insan, 250 ye yakın yaralı, kan gölü… ve laf, laf, laf… Peki yaşamını kaybedenler? Onlar gitti…

Nereye gidiyoruz? Bu ülkede artık kardeş kardeşe düşman, kırk yıldır “dostum” dediklerimiz bir anda düşman kesiliyor, öldürebilen öldürüyor, dün Ankara’da olanlar gibi, öldüremeyen laflarıyla hançeri kalbimize saplıyor… Arka plandaki hesap ise her zaman ya para ya güç ya da kıskançlık, “ben neden onun gerisinde kaldım, o zaman onun canını okurum, hayatı ona zindan ederim” duygusu… canımızı okuyorlar da…

Tadı kalmadı bu ülkede yaşamanın. Haber dinlemek demek her gün kavgada ölenleri veya kavga edenleri dinlemek demek. Dün Ankara’nın göbeğindeki 2 patlama ve yüze yakın ölüm kalbimize hançer gibi saplandı, Güneydoğuda her gün ölen gencecik Mehmetçikler, polisler, terörist, PKK’lı dediklerimizi de bir ana doğurmuş, onların da canı var… Nereye koşuyoruz?
Tadı kalmadı bu ülkede yaşamanın, çalışmanın, çocuk büyütmenin… Tadı kalmadı dostlukların… Bu hoyratlık tüm ülkeyi teslim aldı. En yukarıdan en aşağıya… Terör ve ölüm noktasından, günlük yaşantımızda da her an bir hoyratlık içinde ne yöne gideceğimizi şaşırmış durumdayız. Sürekli dağılıp toparlanmayla, neye uğradığımızı anlamakla, anlamlandırmaya çalışmakla geçiyor yaşamımız…

Nedir bu fesatlıklar? Saldırganlıklar? Kendiyle barışık olmayıp, bir kişinin ilk sorumluluğu olan evlatlarını doğru düzgün yetiştirmenin peşini kovalamak yerine başkalarına dedikodu ile saldırmak, başarılı, iyi evlatlar yetiştirmiş, topluma katkıda bulunmuş kişilerin mutluluğunu tırpanlamaya çalışmak? İşiyle meşgul olmak, işini en iyi şekilde yapmak yerine, başkasının arkasından konuşmak, onunla uğraşmak, onu aşağı çekmeye çalışmak…

Üniversitemize Harvard mezunu üç kişi başvurdu ve alınmadı. Neden acaba? Bilgileri az mı görüldü? Neden bizim millet başarılı kişilerden korkar, onları sevmez, onlara düşman olur? Bu nedenle beyin göçü yaşıyoruz, alanlarında başarılı olan Türkler genelde bu nedenle ABD’de ve batıda yaşıyor. Ülkemizdeki kıskançlıkla baş edemediklerinden…

Çevreme bakıyorum, insanlar o kadar yalnız ki, o kadar dostsuz ki konuşabilmek, dertleşebilmek için psikiatristlerin yolunu aşındırıyor. Oysa biraz insan değeri bilseler, dostlukların kıymetini bilseler, bir gülümsemenin, hasta bir arkadaşa bir “nasılsın” nın, bir teşekkürün, bir “affedersin”in, “özür dilerim”in açtığı kapıları fark etseler, dostlarla dertleşecekler, yardımlaşacaklar, huzur ve mutluluk bulacaklar. Ancak, egolar, kıskançlıklar öne çıkıyor, dostlukları sürdüremiyorlar…         

İçim kurşun gibi ağır… Bu ülkede uyku bile bize fazla. Dün Ankara’daki Barış mitinginde yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabır, ülkeme başsağlığı dilerken, ülkeme bir an önce barış ve huzurun gelmesini diliyorum.

Ve yine de gençliğimden beri bitmeyen hayalim, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…” ile her güne yeniden başlıyorum…