GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
29 Mart 2023 Çarşamba

Güvenmek ya da güvenmemek!

Sonuçlarını da daha sonra uzun uzun tartışacağımız bir seçime doğru gidiyoruz.

Sosyal medyanın, özellikle de TikTok’un seçim üzerindeki önemi tartışılıyor bir süredir.

Galiba meseleye iletişim sosyolojisi açısından bakmak gerek. Modern dünya insanı şüphe ile yaklaşıyor her bilgiye. Nesnel olsun olmasın gıda, sağlık ve çevre konularında yazdığımız, söylediğimiz her şeye şüphe ile yaklaşan ama TikTok’ta gördüğüne inanan bir neslin gelmiş olmasını ben gelecek için çok tehlikeli buluyorum.

Bunlar ilk olarak aşı karşıtı olarak karşımıza çıkmışlardı. Bunlara GDO’lu ürünlerin zararlı olduğunu söyleriz, inanmazlar.

Aşıların güvenli olduğunu söyleriz, inanmazlar.

Nükleer santrallerin yarattığı radyoaktif risklerden veya küresel ısınmanın hızla bizi yok edebileceğini söyleriz, yine inanmazlar.

Ama sosyal medyada, TikTok’ta gördüklerine inanırlar!

Bazen “cahili cühela” deyip geçiyorum ama ülkenin geleceği söz konusu olduğunda farklı davranmak gerek tabii ki.

Elbette toplumsal kurumların ortaya koyduğu bilgilere karşı bir şüphe ve güvensizlik eğilimini yaratan da siyasiler.

Güven sözcüğünün eski dildeki karşılığı “itimat” …  Bir kişi ya da sistemin güvenirliğine duyulan itimat haline bugün güven diyoruz. İtimat, kişinin dürüstlüğüne, sevgisine ya da teknik bilginin doğruluğuna duyulan inanca işaret ediyor. Güvensizlik de, bir kişi veya şey hakkında güven duymama durumu. Politikacılar hakkında doğan güvensizlik hissi bu kişinin davranışları, geçmişte yaptıkları, dürüstlüğü, yetenekleri veya güvenilirliği ile ilgili… Güvensizlik duygusu, birçok farklı nedenle ortaya çıkıyor.

Bunların ilişkileri de güvensizlik üzerine kurulu. Aslında güvensizlik tek başına bir his olarak tarif etmek eksik bir tanımlama. İnsanı içten içe kemiren güvensizlik yaşantısının içinde kaygı, öfke, değersizlik, üzüntü gibi pek çok duygu var ve bence son dönemde oylarını TikTok üzerinden verecekleri iddia edilen insanlarda bunların hepsi var.

Çağdaş iletişim sosyologları “risklerle kuşatılmış bir toplum yapısı” diye tanımlıyorlar bu durumu. Risk toplumu olarak adlandırılan bu yaklaşıma göre, günümüz toplumlarını risk kavramı biçimlendirmektedir. Bu riskler ise, basitçe, belirsizlikleri; belirsizlikler ise güvensizlik ve korku eğilimlerini yaratmaktadır. Öyleyse en kolay inandığına inan! 

Son zamanlarda kurgusal bir biçim olan astroloji gibi sözde bilimlerin hakikat iddiası ile öne çıktığını görüyoruz. Sözdebilim, bilimsel olduğu iddiası taşıyan ancak bilimsel kabul edilmeyen alanları ifade eden bir kavram. Kurgusal bir biçim olarak sözdebilim, belirsizliklerin söz konusu olduğu bir toplumsal bağlamda kesinlik ve hakikat arayışına yönelik olarak ortaya çıkmaktadır. Bir diğer kurgusal biçim olan komplo teorileri ise, basitçe, olayların “gizli” yönlerine ilişkin olarak ortaya konulan alternatif açıklamalar olarak tanımlanabilir. Komplo teorileri, bu yönüyle bir şüphe ve güvensizlik içermekte; radikal bir hakikat iddiası ortaya koymaktadır.

Her türlü komplo teorisine inanmaya hazır, kendine güvensiz, bilime zerre kadar saygı duymayan insanların bir kısmı bu seçimde ilk kez oy kullanacak.

Beni merak ederseniz: İnsanlara kolay güvenmeyen, güvendiğim bir insana güvenini kaybettikten sonra yeniden asla güvenmeyen bir insan olarak oy tercihlerimi de bu sözcük belirleyecek: Güven!