GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
18 Aralık 2022 Pazar

Gülen fotosu neden çok az?

Bugün Pazar…

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü…

Bir kez daha…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım…

Bunu yaparken de…

“Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar” kitabının yazarı…

Türkiye’nin en zengin Atatürk arşivlerinden birine sahip olan…

İzmirli araştırmacı Ahmet Gürel’i…

Saygıyla selamlayalım…

***

Bu güzel ülkeyi…

Gençlere emanet ederek…

Aramızdan ayrılışının üstünden 84 yıl geçti…

Neredeyse…

30 bin günden fazla…

O’nu hala…

Hem anıyoruz, hem arıyoruz!

***

Gecenin bir vaktinde…

Kütüphanemi aşağı indirdim, üşenmeden…

Bir kez daha sabahın ilk ışıklarına kadar bir fotoğraf peşindeydim…

Gülen bir Atatürk fotoğrafı aradım, bulamadım…

57 yıla sığan bir ömür…

Bir askeri deha… Bir Önder… Bir Dünya Lideri…

Ama…

Bende hiç gülen fotoğrafı yok, inanır mısınız?

***

Kaderin O’na çizdiği yolda nasıl gülsün ki?

Bırakın gülmeyi…

Tebessüm eden fotoğrafı bile varla-yok arası…

Varlığı ile gurur duyduğum…

İzmirli büyüğüm…

Atatürk yazarı ve koleksiyoner Hanri Benazus anlatmış…

Meselenin doğrusunu:

“Atatürk'ün gülümseyen fotoğrafları görülmez pek... Bu nedenle hep şöyle söylerler, (Gazi içine kapanık, insanlardan uzak…) Bu söylentiden başka bir şey değil… Yanılmıyorsam bende 350 tane gülen fotoğrafı var…”

***

Kısacık ömrünü vatanına adadı

Topu topu 57 yıl yaşayabildi milletiyle el ele…

Mahalle Mektebi’nden başladı…

Harp Akademisi’nden mezun olduğunda tığ gibi bir gençti…

1909’da 31 Mart Vakası’nı yaşadı…

1911’de Arnavutluk İsyanı’nın bastırdı…

Trablusgarp’da binbaşı rütbesi ile Tobruk Muharebesini yönetti…

Trakya’daki başarıları O’nu Sofya ataşeliğine taşıdı…

Dünya…

Çanakkale’nin Geçilemez olduğunu anladığında…

O, artık Albay Mustafa Kemal’di…

11 Mart 1916’de Kolordu Komutanı’ydı…

Diyarbakır cephesinde…

Ruslar ile birleşen Ermenilere karşı savaştı…

Takvimler 1917’yi gösterirken…

Suriye-Filistin Cephesi’nde…

Hem İngilizlere hem de Arap çetelerine aman vermedi…

1919-1923 arasında Şanlı Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazdı…

Milletin makus talihini yenmesinde baş aktör oldu…

Cumhuriyet’i, bu millete armağan etti…

57 yıllık ömründe o kadar yoruldu ki, gülmeyi bile unuttu…

10 Kasım’da bu dünyadan göçüp giderken…

Geride bir elin parmağı kadar gülümseyen fotoğraf bırakabildi…

***

Cumhuriyet’i kurduktan sonra bile…

Rahat edemedi…

Evlendi, ancak 1000 gün sürdürebildi…

Başkaları doya doya güldü; O gülemedi…

***

O günlerden ibretlik bir anı…

Kılıç Ali’nin anılarından… Virgülüne bile dokunmadan:

“Latife Hanım, Gazi Mustafa Kemal’in eşi olduktan sonra bir halk adamının, bir millet şefinin değil de sanki bir hükümdarın eşiymiş gibi kraliçe tavırları göstermesi Gazi’nin hoşuna gitmiyordu… Atatürk, Latife Hanım’ın takip etmek istediği bu yolu hoş görmüyor; artık yavaş yavaş eski sofra hayatına dönmek istiyordu… Oysa Latife Hanım, sanki Gazi’ye eza etmekten hususi bir zevk alır gibi vaziyetler takınıyordu… Mesala bir akşam Gazi çok neşeliydi… Latife Hanım sofrada değildi… Yukarıya çıkmıştı… Bu neşeye tahammül edemediğini gösteren sert bir hareketle yemek salonunu üstündeki odada, bulunduğumuz salondaki avizeyi adeta yere serecek gibi ter ter tepinmeye başladı… Gürültü, davetlilerin dikkatini çekecek bir hal alınca, Gazi sabredemedi… Misafirlerinden utandı ve istemeye istemeye karşısında oturan Salih Bey’e seslenerek:

“Salih, yukarı çık bak, hizmetçilerden bu terbiyesizliği yapan kimdir?” demeye mecbur olmuştu… Bu suretle, bu çirkin hareketin Latife Hanım tarafından değil, hizmetçiler tarafından yapılmakta olduğunu misafirlerine anlatmak istemişti…”

***

Kader güldürmek istemeyince güldürmüyordu işte…

***

Hamiş: Hanri Benazus, Atatürk fotoğraflarıyla ilgili minik bir ayrıntıyı daha seslendiriyor ve diyor ki: “Kimse bilmez, Atatürk'ün kapalı yerde, gece fotoğrafı yoktur... Çünkü hem gözlerinin mavi olmasından hem de Trablusgarp'da savaşırken gözüne şarapnel parçasının gelmiş olmasından dolayı gözleri çok hassastır. O yıllarda şimdiki gibi flaşlar yok, magnezyum çubukları yanardı, harlardı, öyle fotoğraf çekilirdi. Atatürk'ün de gözleri rahatsız olduğu için kapalı alan fotoğrafı çok çok azdır ve gece fotoğrafı hiç yoktur…”

Sonsöz: “Gülmeden ölmemek için, mutluluğa kavuşmayı beklemeden gülünüz… / Anonim…”