GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
6 Ağustos 2016 Cumartesi

Gülen'den FETÖ'ye!

ABD, 1970’lerin başında Türkiye’yi müttefiki olarak uyarır: “Yakında İran’da bir İslâm Devrimi olacak. Buna karşı önleminizi alın!” diye. Dönemin MİT müsteşarı Fuat Doğu Paşa, aklı erenleri çağırır, konuyu müzakere eder. Lakin bu konu üzerinde düşünen ve akıl veren bir kişi bulamaz. O tarihlerde gazete ve dergiler dünyadaki sağ-sol çatışmalarını, ABD-SSCB ve Çin siyasetini yazmaktadır. İran başucumuzdadır ama ne olup bittiğinden kimsenin haberi yoktur.

Sonunda haberi veren ABD, çözümü de gösterir:

Türkiye’nin İran’a komşu Doğu ve G.Doğu halkı dindardır. Bölge mollaların ve tarikatların etkisindedir. Halkın çoğu etnik olarak Kürt’tür. İran İslâm devriminden etkilenme potansiyeli en yüksek bölge de burasıdır.

Türkiye’nin etnik ve kültürel farklılığından dolayı ABD’nin sunduğu çözüm, iki başlıkta toplanmıştır:

1-Kürtçülük o kadar abartılacak ki, Doğu ve G.Doğu’da halk Müslüman olduğunu unutacak, mollaların ve tarikatların etkisinden kurtulacak ki devrimin etkisi kırılabilsin! Devrimin büyük dalgasını kırmak kolay olmayacaktır. Biraz tolerans gösterilip Kürtlerin devlet kurma hayali görmelerine de göz yumulacaktır…

2-Türkiye’nin geri kalan kısmında da Osmanlı’dan beri İran’a mesafeli Şiilik karşıtı tarikatlar, cemaatler ve üstatlar desteklenecektir. Yeteri kadar cemaat, tarikat ve üstat yoksa “icat” edilecektir…

Anlatılanlar kulağa hoş gelmektedir ama bir sorun vardır, küçük bir sorun! Bu önlemleri uygulayacak yeterli “para” yoktur.

ABD madem müttefikimizdir, aklı verdiğine göre parayı da verecektir.

Müttefikimiz biraz şaşırtıcı olsa da parayı nerelerden bulabileceğimizi de gösterir!

T.C.’nin yüz yıla yaklaşan bir “irtica” korkusu vardır. İran’daki gelişmeler “irtica”yı içinden çıkılamaz hale getirebilir...

***

12 Martçılar Öcalan gibi en az yirmi lider potansiyeli olan kişiyi piyasaya “Kürtçülük” yapmaları için sürerler. Sorunlar çıktığında da korunur ve kollanırlar…

Benzer süreç İslâmcılar arasında da yaşanır. İşte Fethullah Gülen o dönemde lider olabilecek ve halkı İran İslâm Devrimi’nin etkilerinden koruyabilecek önemli Hocalardan biri olarak belirlenir.

İran’ı izlemeye alan T.C., gelişmelerin ABD’nin bilgilendirdiği gibi olduğunu ve devrimin kaçınılmaz bir noktaya geldiğini görür.

Tehlike büyüktür!

Eski Türkiye bu devrimin etkilerini kıracak önlemlerden yoksundur. Devlete çeki düzen vermek gerekecektir. Gençler sağ-sol kavgalarında enerjisini tüketirken devlet de yeni bölge ve dünya siyasetine göre kendisini yenileme hazırlıklarına koyulur.

Müttefiklerden başka haberler de gelmektedir, duy da inanma cinsinden!

Henüz yıl 1970’tir. ABD dünya ekonomisinin geleceğini tartışmaktadır. Çünkü SSCB, Doğu Avrupa ve Çin gibi büyük ülkelerin ekonomileri, ABD ve Batı Avrupa’ya ağır maliyetler ödetmektedir. Bunun sürdürülebilir tarafı kalmamıştır. Bu düzen değişecek ve yeni bir dünya düzenine geçilecektir.

Turgut Özal bu tarihlerde keşfedilmiştir. Devlet Planlama Teşkilatı’nda başarılı işler yapmıştır. 12 Mart’tan sonra ABD’li dostları kulağına bir şeyler fısıldar. Bunun üzerine ABD’nin yakında başlatacağı yeni ekonomiyi öğrenmeye karar verir. Dünya Bankası’na gider. Dersine iyi çalışır. Döner Türkiye ekonomisi üzerine ilginç yorumlar yapmaya başlar. Diğer taraftan da MSP’de milletvekili olmak ister.

Hoca; Özal kardeşleri tanımaktadır. Niyetlerini de az çok bilmektedir. “Yumuşak demir” gibi büyük güçlerin mıknatısına kolay kapılmaktadırlar. Sonunda Hoca ikna edilir ve Türkiye’nin kuluçka merkezi İzmir’den aday gösterilir.

Özal MSP’den seçilebilecek noktaya gelir. Bu kez de MSP tabanı eşinin davranışlarını gerekçe göstererek oy vermez ve Özal, kazanabileceği seçimi kaybeder!

Türkiye 12 Eylül’e yaklaştığında İran’da devrim olmuştur. Doğu ve G.Doğu’da da İslâm’dan olabildiğine uzak Marksist-Leninist ve Nasyonal Sosyalist Kürtçülük mayası tutmuştur. Olası Kürt liderler içinde Abdullah Öcalan en uyumlu ve yetenekli olanıdır, diğerleri bir şekilde tasfiye edilir. 

Sıra ekonomiye gelmiştir. ABD, hakikaten müttefiktir. Bizde de cahillik varsa adeta kurtarıcıdır. Hükümet değişikliği olur, Demirel başbakan, Özal ise Başbakanlık Müsteşarı olur. Ekonomiden sorumlu en önemli kişidir.

24 Ocak kararları açıklanır! Bütün ezberler bozulur. Yeni ekonomik politika eski Türkiye’ye karşıdır. İlginç gelişmeler olur.

12 Eylül 1980’de bir darbe olur. Bu darbe siyaset için tam bir “darbe” olsa da ekonominin patronu Özal için ise Türkiye dikensiz bir bahçe olur.

12 Eylül olduğunda, 12 Mart’ta ön görülen gelişmelerin hepsi gerçek olur. Müttefikimizin anlattıklarının hepsi hakikattir!

Bize önerdiği Kürtçülük, Ilımlı İslâm ve açık (konvertibl) ekonomi ödevleri de eksiksiz yapılmıştır.

Merak edilen bir konu vardır, o da

Bu işin sonunun nereye varacağıdır!” (Devamı var)