GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
24 Ağustos 2024 Cumartesi

Gerçek efsane!

Yedi Tepeli Kent’in “Adalar Çocuğu”ydu…

Büyükadalı’ydı…

Ortaokul için Heybeli’ye gitti…

Diplomayı Taksim Lisesi’nden aldı…

Çılgınlığa bakar mısınız?

Başından geçen “sekiz evliliğin” ilkini lisedeyken yapmış…

Sonuç?

Okuldan kovulmuş…

Yanakları gamzeli, sert görünüşlü ama sıcak bakan o yakışıklı…

Henüz 22 yaşındayken…

“Adalar Erkek Güzeli” seçilince…

Önü açılıvermiş…

İlk filmi “Lejyon Dönüşü”nde ikinci erkek rolü…

Ama…

Aynı yıl çektiği dokuzuncu filminde…

Yani…

Unutulmaz “Fosforlu Cevriye”de gerçek bir başrol!

O filmi…

Nam’ı diğer “Afet-i Devran”…

Güzeller güzeli Neriman Köksal’la paylaştı ve…

Kelimenin tam anlamıyla…

Gişelerle birlikte Yeşilçam’ı patlattı ve resmen “efsane” oldu…

Yeşilçam’ın yapımcıları peşinden koşmaya başladı…

Çünkü…

Kadınlar O’na bayılıyordu…

Şöhret basamaklarını…

Neredeyse beşer beşer tırmanırken…

Sinema seyircisi…

O yakışıklı aktöre çoktan bir unvan bulmuştu:

“Dudaklarıyla dövüşen, yumruklarıyla sevişen yakışıklı!”

***

Yaşasaydı…

20 gün sonra (16 Eylül) 96’ncı yaşına “merhaba” diyecekti…

Olmadı; ömrü yetmedi…

Yine de hızlı yaşadı; güzel yaşadı…

Her yaştan hayranlarını imrendirdi!

***

Siz O’nu, asıl 65 yıl önce çevirdiği…

“Fosforlu Cevriye”yi…

Bugün bile seyretseniz…

Allah vergisi aktörlük gücüne şaşırır…

Ayakta alkışlardınız…

Hayata tutunmak için…

Erkeksi bir kadın kimliğini öne çıkararak…

“Sokak kızı Cevriye”yi canlandıran…

Afet-i devran Neriman’ın (Neriman Köksal)

Biricik sevdiği kıtipiyoz (kötü adam) Çetin’i…

Rakipsiz yapan ise…

Nefes kesen “öpüşme” sahneleriydi…

O’nun şöhretini…

***

Türk Sineması’nda özel bir “rekor”un sahibiydi…

En bereketli filmleri yaptı…

Güzel kazandı, güzel yaşadı…

Aynı kadınla iki kez olmak üzere “8 defa nikah masası”na oturdu…

Beş çocuğu oldu…

Hiçbir aktöre nasip olmayan bir yaşantısı vardı…

Atıyla, köpekleriyle, uşaklarıyla, villasıyla…

Tam da…

Hollywood biçimi “yıldız hayatı” sürdürdü…

“Yok artık” filan diyeceksiniz ama…

Hepsi gerçek!

En iyisi, sinemacıların ifadesiyle filmi başa saralım…

***

Hiç sulu gözlü aşık esas oğlan rolleri oynamadı!

O, hep…

Polisiye komedi ve macera filmlerinin…

Gözünü budaktan sakınmayan, korkusuz ve çapkın jönüydü…

Türk Sineması’na aksiyon getirdi…

Bond türü filmlerin en tutulan oyuncusu oldu…

***

Özellikle…

Çapkın polis rolü üstüne cuk diye oturmuştu…

Türk filmlerine inanılmaz hareket getirdiğinin farkındaydı…

Nitekim…

“Dudaklarıyla dövüşen, yumruklarıyla sevişen” unvanı…

O günlerden kalmadır…

Yani…

Hem bıçkın hem çapkın olarak ün yaptı…

Polisiye filmlere bayılanlar…

O’nu daha çok Mayk Hammer ya da Murat Davman’a benzetirdi…

Yakışıklı bir Yeşilçam yıldızı düşünün…

Beyaz pardesüsü ile…

Silahı konuşuyor…

Yumrukları konuşuyor ve…

Dudakları konuşuyor…

İsterseniz “Yaman Hafiye” deyin, dilerseniz “Dolandırıcalar Kralı”

Fark etmiyor…

Her rolü “kendisine yakıştırmayı” çok iyi biliyor, hınzır!

***

Yıllar önce…

Hürriyet Gazetesi’nden rahmetli Yener Süsoy’a verdiği röportajda…

Başından “sekiz nikah” geçen adam olarak…

Ne dedi, biliyor musunuz?

“Bu kadar evlilik yapan adama çapkın denir mi Yener'ciğim, hıyarlık benimki... Harama uçkur çözmeden durmadan nikahlandım, var mı benim gibi delikanlı? Alışmışım bir kere, ev hayatını seviyorum... Param var, malım var ama bu her şeyi halletmiyor... Bugüne kadar birisiyle iki kere olmak üzere sekiz kere evlendim... Bende kadına para yedirme hikayesi olmadı, yok öyle şey... Şimdi kalkıp bana kadının ne olduğunu sorma, kadını bilseydim sekiz kere evlenir miydim?”

***

Film çevirirken bile…

Müteahhitlik yaptı…

Çay ocağı işletti…

Atıf Yılmaz’la ortak film şirketi kurdu…

70’lerin ortasında Yeşilçam’da seks filmleri baş tacı olunca…

Şarkıcılık yaptı…

Balık restoranı işletti…

Gece Kulübü açtı…

***

Çok yönlü bir sanatçıydı…

Sadece sinema yıldızı değil, aynı zamanda…

Tiyatro oyuncusu ve yönetmeniydi…

Oyunculuk genlerinde vardı…

Dedesi bir zamanların meşhur jönü Musahipzade Murat Bey’di…

***

En büyük sırrını yıllarca sakladı…

Hürriyet’ten rahmetli Yener Süsoy’la konuşurken…

Yıllarca MİT’e (Milli İstihbarat Teşkilatı) çalıştığını söyledi…

Gazetenin arşivindeki sözleri şöyle:

“Milli Emniyet'le münasebetim askerliğimi yaparken başladı... Sinemaya girdiğimde geçmişte orada görev yaptığımı bilen olmadı... 1951'de Türk Mata Hari'si denilen Adalet Pi adlı çok güzel dans eden esmer güzeli bir kadın İstanbul'a geldi… Bu korkunç kadın, Tepebaşı Cumhuriyet Gazinosu'nun barında çalışıyordu… Rus politikacılar, konsüller her gece 02.00’den sonra hem orada, hem de kadının evinde toplanıyorlarmış... Kadın Tarlabaşı'nda kiraladığı bir evde oturuyordu... Milli Emniyet beni bu kadını takip etmekle görevlendirdi... Sonraki yıllarda başka görevlerim de oldu, onlar benimle toprağa gidecek, sana da anlatamam…”

***

Bitiriyoruz…

Türk Sineması’nın efsane aktörlerinden…

Orhan Günşiray’ın…

Olağanüstü hareketli hayatını özetlemeye çalıştım…

İddia ederim ki…

Yeşilçam’da O’nun dışında hiçbir aktör böylesi hızlı bir hayat yaşamadı…

Ve…

Fenerbahçe Spor Kulübü'nün…

2818 sicil no'lu Yüksek Divan Kurulu üyesi…

Yeşilçam’ın karakter oyuncusu Mahir Günşiray’ın babası…

Orhan Günşiray…

Yeşilçam’a yarım asır hizmet verdi…

Yüzlerce filmde unutulmaz rollerin ışıldayan yıldızı oldu…

16 yıl önce…

27 Ağustos 2008 gecesi…

Kan eksilmesi nedeniyle…

Bir yıldır tedavi gördüğü Çapa’da hayat veda etti…

O’nu hep muzip gülüşü, çenesindeki gamzesiyle…

Yaman bir “hafiye” olarak hatırlayacağız…

Nokta…

Sonsöz: “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir… / Hz. Mevlana…”