GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
29 Ocak 2015 Perşembe

Fermuar sancısı...

CHP Genel Merkezi’nin milletvekili listelerini fermuar sistemiyle hazırlayacağını açıklaması tartışmaları da beraberinde getirdi.
Ön seçim sözünden çark edilerek eğilim yoklamasına dönüldüğü yetmiyormuş gibi üzerine bir de fermuar sisteminin getirilmesi aday adayları cephesinde yeni hayal kırıklıkları yarattı. PM’den çıkarılan son kararla genel merkez kontenjanını 115 milletvekiline kadar yükselten CHP Genel Merkezi, farklı stratejilerle yahut farklı endişelerle işi yokuşa sürmeye başladı. Başlarda ‘tüm üyelerle hâkim gözetiminde ön seçim’ diyen parti yöneticileri kısa süre sonra ‘örgüt kontrolünde’ eğilim yoklamasından dem vurmaya başladılar.
Oysaki yerel seçimdeki aday belirleme sürecini berbat yöneten adeta eline yüzüne bulaştıran CHP Genel Merkezi’nin ‘ön seçim sözü’ örgütü heyecanlandırmaya yetmişti. Tek tartışma ön seçimin tüm üyelerle yapılması mı doğru yoksa seçilmiş ön seçim delegeleri ile mi idi?
Ne olduysa o aşamada oldu.
Kılıçdaroğlu’nu korkuttular.
‘Örgüt denetiminde eğilim yoklaması’
dediler/dedirttiler.
Ön seçimle aynıymış gibi gözükmekle birlikte aralarında ciddi farklar vardı.
Bir kez eğilim yoklamasında kimlerin oy kullanacağına parti karar veriyordu. Oysa ön seçimde kimlerin oy kullanacağı siyasi partiler kanununda yazıyordu. Parti son genelgesiyle pekâlâ, ‘Şu şu kriterleri taşıyanlar…’ diye bir ibare koyabilir. İnternet üzerinden ‘hastalıklı yapıyı onarmak’ için kaydedilen yeni üyeleri de sistemin içine çekebilirdi. Ön seçimden eğilim yoklamasına dönülmesi örgütün kabaran heyecanını bir parça azaltsa da buna da tamam diyenler hayli fazlaydı. Sonuçta sandığa gidecekler listesi bazı manipülasyonlara açık da olsa on binlerce üye oy kullanacaktı.
Yetmedi bir de genel merkez kontenjanı eklendi sisteme…
Hem de fermuar sistemi marifetiyle…
YSK, CHP Genel Merkezi’nin başvurusuna olumlu yanıt verdi. Partinin yetkili ağızları İzmir’in de aralarında bulunduğu bazı kentlerde bu sistemin uygulanacağını söylediler. Yani listenin 1,3,5. Sıraları yahut 2,4,6. Sıraları merkez yoklamasıyla belirlenebilirdi. Hatta İzmir için konuşulan senaryolardan birinde de 2 seçim bölgesinden birinde eğilim yoklaması yapıp diğerini ‘merkez yoklaması’ ile vardı.
Hal böyle olunca başlangıçta kabaran heyecanın yerini hayal kırıklıkları aldı. Hem örgütün hem de aday adaylarının gazını kaçıran son açıklamalara İzmir’den ilk tepki tanıdık bir simadan geldi.
Vekil adaylığı için uzun süredir hazırlık yapan, son süreçte CHP’li Tire Belediye Başkanı Tayfur Çiçek’in köy mallarını satılığa çıkarması üzerine başlattığı ‘köy malları satılamaz’ isyanıyla akıllara kazınan tecrübeli siyaset adamı Özen, fermuar sistemi nedeniyle adaylık kararını gözden geçirme kararı aldığını açıkladı.
CHP’de 6 yıl Tire İlçe Başkanlığı, bir dönem İl Sekreterliği, 2 dönem de İl Genel Meclis Üyeliği yapan Özen diyor ki, “Tüzükte öngörüldüğü gibi bir ön seçim yapılsa ve Sayın Kılıçdaroğlu da Erdal Bey’in yaptığı gibi kendisi dâhil ön seçime girebilseydi, parti için bu bir fırsata dönüşebilirdi. Aksi takdirde daha önceki (şiddetle eleştirdikleri) yöntemle bugünkü yöntemin çok bir farkı yok.
Gündemlerinde olan eğilim yoklamasının bugün için hiçbir güvenirliliği yok. Çünkü yerel seçimlerde meclis üyeleri için yapılan eğilim yoklamalarının hepsi bozuldu. Listeler değiştirildi. Bu kez de aynı sürecin işleyeceğini düşünüyorum. Kaldı ki fermuar sistemi ve ekstradan genel merkez kotaları yarışın boyutunu iyice daraltmıştır.
Ve de partimizde son dönemde ne yazık ki para egemen bir anlayış gelişti.
Para egemen bu anlayış bir ön seçim maliyetlerini 250-300 bin liraya çeker noktada şu anda... Orta gelir durumuna sahip bir partili olarak bu ortamda yarışmayı içime sindiremiyorum. Adaylık müracaatı en 10 bin lira alınacağından söz ediliyor. Yani asgari ücretin 10 katını adaylık için isteyen bir partide ‘halkçılık ilkesinin’ işlemesinden nasıl söz edebilirsiniz.
Böyle bir ortamda ne köylü, ne işçi sınıfı parlamentoya gidebilir. Bırakın parlamentoya gitmeyi başvuru yapmayı bile akıllarından geçiremezler. Bu manzarayı görünce bir zamanların CHP’sini özlediğimi söylemek zorundayım. Bir tarihte (1997-98) Memiş Yıldırımcan vardı. İşçi emeklisiydi ve İzmir il başkanlığı yapıyordu. Belediye otobüsüyle partiye gidip geliyordu. Bugün ne işçi sınıfının ne köylü sınıfının ne de benim gibi orta düzey gelire sahip partililerin siyaset yapma hakkı ve de şansı kalmadı. Bu tabloyu üzülerek Yunanistan’daki halkçı çıkışları da imrenerek izliyorum.
Önümüzdeki süreçte parti yönetimi noktasında görevlere talip olma hakkımı saklı tutarak, fermuar sistemli sağlıksız eğilim yoklamasında yer almayacağımı örgütümün takdirine sunuyorum.

Yücel Özen haklı galiba…
CHP’yi yöneten ‘halkçı politikacılar’ meseleye biraz da bu açıdan baksalar iyi olacak.