GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
31 Ağustos 2024 Cumartesi

Ekolojik Yaşam ve Kendini Bulma Sanatı

Pandemiden önce yavaş yavaş başlamıştı, son üç yılda kentten kıra, köye dönüşün hızı iyice yükseldi. Çevremde özellikle İstanbul’u, Ankara’yı terk edip kendine köyde yeni yaşam arayan o kadar çok insan var ki.

O kadar da kolay değil bu yolculuk tabii ki. Köye dönerken şehir alışkanlıklarından vazgeçmek, bu sürecin en zorlu ve karmaşık yönlerinden biri. Şehirlerde yaşamın sunduğu kolaylıklar, teknolojiye erişim, sosyal etkinlikler ve 24 saat hizmet veren olanaklar, köy hayatında bulunmuyor. Köyde yaşamak, bazı alışkanlıkların değiştirilmesini veya terk edilmesini gerektirebiliyor.

Şehirde birçok hizmete ve ürüne anında ulaşmak mümkün.  Şehir hayatında teknoloji her an elimizin altında. Hızlı internet, akıllı cihazlar ve sürekli çevrimiçi olma durumu köyde aynı seviyede mümkün değil. Bu sene Balıklıova’da pek az kaldım, bulunduğum sürede internet hızının düşük olması veya elektrik kesintileri gibi durumlar nedeniyle teknolojik alışkanlıklarımı sürdüremedim. Kentte sinemalar, tiyatrolar, restoranlar ve kafeler gibi sosyal aktiviteler her an ulaşılabilir durumda. Köyde TV ve internette ne bulursanız o var.

Ama köyün güzelliği bir başka. Şehir yaşamı, sürekli tüketim üzerine kurulu. Köyde ise daha sade bir yaşam sürmek, hatta başta ekmek, kendi yiyeceğini üretmek ve tüketimi minimize etmek çok hoş… Becerebilene tabii ki. Köye dönen insanlar, doğayla daha yakın bir ilişki içinde, bu da stresin azalması, daha sağlıklı bir yaşam tarzı ve mental iyilik hali sağlıyor. Bahçede kendi sebze-meyvenizi yetiştirmek, kümes kurmak hem ekonomik açıdan hem de ruhsal açıdan doyurucu. Şehirdeki yoğun ve tüketici hayat tarzından uzaklaşmak, sadeleşmeye ve minimalizme geçişi kolaylaştırıyor.

Şairin dediği gibi “küskündünüz barıştınız mı doğayla!” demek için köy mükemmel… 

Aklı olan, parası olan bir an önce doğayla barışmaya koşuyor.

***

Bu yazıda bu girişi yapmanın nedeni bir solukta okuyup bitirdiğim değerli dostum, slow food hareketinden yoldaşım Mustafa Alper Ülgen’in “Ekolojik Yaşam ve Kendini Bulma Sanatı” adlı Literatür Hayat’tan çıkan kitabı.

Mustafa kendi hikayesini pek güzel anlatmış. Beğenmemek elde mi?

Kitap “Bir Mühendisin Şantiye Düşleri” ile başlıyor, Babaannem Bir Koyun, Ben Bir Kuzu, Kedirgen Peşinde, Akyaka’nın Soğuk Azmak Suları, Söke Dalyanı ve Kefaller ve de Bir Ot Masalı bu bölümün başlıkları. Bir Ot Masalı tahmin edeceğiniz gibi sevgili dostumuz Tijen İnaltong’un müthiş kitabı.

Çok erken kaybettiğimiz Viktor Ananias’ın hepimizin yaşamında etkisi var. Çok şey öğrendik Viktor’dan. “Bir tohum, dünyadaki bereketin simgesidir, barındırdığı yaşam potansiyeli sonsuzdur” demiş Viktor dostumuz. Mustafa da kitabının 2. Bölüm başlığını “Buğday Derneği ve Ekolojik Yaşama Giriş” diye atmış. Şişli Bomonti’de Organik Pazar, Kaz Dağları’nda Bayram, Dayanışma Evi ve Viktor Ananias ile Tanışma, Şehirde Ekolojik Yaşam Mümkün mü?, “Başka Bir Yaşam Mümkün” için İlk Fikirler ve Ekoköy Düşleri bu bölümün mevzuları. Bu bölümdeki “Şehirde Ekolojik Yaşam Mümkün mü?” bölümü köye dönmek isteyenlerin sıkı okuması gereken bir bölüm.

3. Bölümde Mustafa ekolojik yaşam yolunda attığı ilk adımları anlatıyor. Özellikle köy yaşamına dönüş veya ekolojik yaşam tarzına geçiş süreçleri hakkında bilgi veriyor.

4. Bölüm, “Ekoköy Yolunda Ayrışmalar ve Yeni Oluşumlar” başlığını taşıyor. Mustafa ile beraber geziyoruz Anadolu’da: Kayalı Ekoköyü Girişimi, Bayramiç Yeniköy Ekoköyü Doğuyor, Ekolojik Barınaklar Yapıyoruz, Kendi Gıdamızı Üretme Yolunda Tahıllar, Yeniköy’de Nüfus Artıyor, Sebze Bahçesi ve Gıda Ormanı için Fidan Üretimi, Çevre ile İlişkiler.

5. Bölümün başlığı ve alt cümleleri ile yepyeni bir hayattan hikayeler sunuyor. Bayramiç Yeniköy’de Yaşam: Ta-Tu-Ta ve İlk Gönüllüler, Ekoköyde Günlük Yaşam , Eko Mimari Atölyeleri, Türkiye Permakültür Buluşması, Yoga ile Tanışma, Saz Çavdarının Peşinde, Keçi Boynuzu Çekirdekleri ve Babam, Anadolu Jam, Tohum Takas Etkinlikleri.

6. Bölüm hepimizin derdine tercüman olmuş: Havama, Suyuma, Toprağıma Dokunma! Kırsala Geçişte Ekonomik Olarak Kendine Yeterlilik ve Sürdürülebilirlik, Bayramiç Yeniköy Ekolojik Yaşam ve Tohum Derneği, Altın Madencileri, Kaz Dağları’nda Ekoloji Mücadelesi ile sona eriyor.

Mustafa’nın müthiş hikayesinden öğreniyoruz ki, şehirden köye taşınma kararı vermesinin ardından, sadece kendi ekmeğini yapabilmek ve tavuklarına yem sağlamak için başladığı buğday ekimi, bugün her yıl yüzlerce dönüm araziye 37 çeşit yerel buğdayın ekilmesiyle biyoçeşitliliğe katkıda bulunuyor. Yerel buğday çeşitlerini üreten ve yerel tatlar konusunda çalışan Ülgen, aynı zamanda Kaz Dağları’ndaki maden talanına karşı mücadele eden bir doğa savunucusu. Ekolojik Yaşam ve Kendini Bulma Sanatı-Doğaya Dönüş, kent yaşamından bunalan insanlara, ait oldukları yuvayı bulmaları ve bu yuvanın doğayla uyum, kolektif yaşam ve ekonomi ile birlikte nasıl sürdürülebilir olabileceğini, bir doğa savunucusunun gerçek deneyimleri üzerinden anlatıyor.

“...Eko, Yunancada ev demektir. Ev yuvadır. Her canlı kendine bir yuva arar, kurar ama tüm canlılar için asıl yuva, üzerinde yaşadığımız yeryuvarlağıdır”

Mustafa Alper Ülgen’in anlatısı boyunca bunun neden böyle olduğunu tam olarak anlıyoruz.

***

Mustafa, şöyle diyor kitabın son bölümünde: “Düzenlediğimiz kamplar sayesinde yoga hayatıma kalıcı olarak girmişti. Artık her sabah yoga yapmadan güne başlamıyordum. Yoga felsefesinin temel prensipleriyle ekolojik yaşamın birbirine çok uyumlu olduğunu söyleyebilirim. Ekoköy vizyonumuzdaki "şiddetsizlik, dayanışma, kişisel bütünlük, duygusal olgunluk, doğrudan iletişim, bilgi paylaşımı, adanmışlık, sorumluluk, yaratıcılık, doğadaki diğer canlıları gözetmek" gibi ilkeler 3000 yıldır süre gelen yoga temel prensipleri ile örtüşüyordu.”

Kendini bulma sanatı ve Yoga üzerine ayrıca yazmam gerek.

Değerli kardeşim Mustafa’yı ve bu kitabı yayımlayan Litatür Kitabevi’ni tebrik ediyorum.