GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
12 Aralık 2011 Pazartesi

Deniz Baykal’la 1.5 saat…

9 Eylül 1992’de, 54 yaşında CHP’nin başına geçti. Gazeteler uzun süre ‘genç genel başkan’ diye söz etti ondan.
Parlamento dışı kalınca istifa edip sonra yeniden Kurultay’la döndüğü partisinde, 18 yıl Genel Başkanlık, liderlik yaptı.
10 yıl boyunca genel sekreterliğini yapan Önder Sav ile birlikte, parti içinde rakiplerine göz açtırmadı; genel başkan adayı olarak ortaya çıkanları da ‘ezici güç’le sandıkta ezdi geçti.
Partinin mutlak hakimiydi…
Taa ki tarihler Mayıs 2010’u gösterene kadar…
Türk siyasi tarihi bir ilki onunla yaşadı; hiç beklenmedik anda, beklenmedik biçimde, ‘bir kaset’le CHP’nin başından alaşağı edildi.
İstifa ettiğinde takvimler 10 Mayıs 2010’u gösteriyordu; 72 yaşındaydı…
 
Kapısında ‘gitme’ diye ağlayanların gözyaşlarını silip çevik adımlarla yeni açılan kapıya gitmeleri uzun sürmedi.
O kapı bazılarına açıldı, bazılarına ise ya anında, ya da ağır ağır kapandı.
Kimi de kendiliklerinden tıpkı onun gibi, bir köşeye çekilmeyi seçti.
O köşe için ‘pusuya yattı’ diyenler de oldu; ‘zamanın, ateşi küle çevirmesini bekliyor’ diyenler de…
Ama kesin olan, etrafını çevreleyen halkanın giderek azalıp ‘bir avuç insana’, harenin ortasındaki kalabalıktan yalnızlığa doğru evrilmesiydi…
‘Başrol’ artık onun değildi…
 
Sonra…
Pek çok ama pek çok nedenden, ama en önemlisi ‘yeni’nin bir türlü ‘yeni’ olamayışından sıkılanlar, yeniden arayışa yönelirken…
Öncelikle İzmir’de ‘bir avuç’ karşılayanın yerini, hiç de fena olmayan kalabalıklar almaya başladı.
‘Aman yanında görülmeyelim, çiziliriz’ endişesi; ‘ne olursa olsun, yetti’ efelenmesine bıraktı.
Ve hatta açık ‘açılış’ davetleri, programlar hazırlandı.
Kımıldanmalar, kından çıkan silahlar…
O zaman, bu zaman mıydı? Ateş küle dönüşmüş; eski, eski sandıklardan çıkmış mıydı?
Haydi, seslendirelim:
Deniz Baykal, bir kez daha küllerinden doğuyor muydu?
 
Siyasetten değil ama siyasetin dolambaçlı/vefasız/iki yüzlü/yalan dolan yüzünden hiç haz etmeyen… Lakin, neylersin ki hem meslek, hem de geçmişin idealist yüzü suyu hürmetine siyasetle ilgilenmekten kaçamayan/kaçarken yakalanan biri olarak, iş başa düştü.
Üstelik bu kez, kişisel merakım da vardı. Bir siyasetçinin ‘insan’ olarak iç yolculuğu… Kendiyle hesaplaşması, ona hesap kesenlerle nasıl hesaplaşacağı, o yol haritası için nasıl güç biriktirdiği, kendini nasıl sağalttığı… Ve daha bir dolu soru…
Ama asıl mesele, yeniden yokuş yukarı tırmanmaya hazırlanan yolcu, o yolculuğu anlatmaya gönüllü müydü?
Hayatını deşifreye hazır mıydı?
Siyaset ve zaman, bu soruların cevaplanması için uygun muydu?
Çare, sormaktı.
 
Partilerle ilgili yazıları ‘referans’ alınıp pek çok kez kimi Ege eklerinde ya da köşe yazarlarında tekrarlanan, Egedesonsöz’ün Genel Yayın Yönetmeni Ümit Yaldız, sağ olsun beni yalnız bırakmadı. İyi de oldu. Çünkü deneyimli politikacı, tahmin ettiğim üzre; benim ‘insani’ sorularımın benim kadar meraklısı değildi! (İç dünyasını paylaşmaya hazır değildi diyelim) Bu noktada nazik bir geçiştirme yapıp, ondaki değişimi (ya da değişmeyeni), bizim gözlemleyip yazmamızı doğru buldu.
Hay hay dedik elbet.
O gözlemlerimi, yarın röportajla birlikte sunacağım, aynı zamanda yarın akşam (Salı) 20.30’da Ege TV’de Söz Meclisten İçeri günü biliyorsunuz; biraz da orada atıp tutacağım!
Yarın, Egedesonsöz için sevgili Ümit’le birlikte hazırladığımız Deniz Baykal röportajında hangi sorularınıza yanıt bulacağınıza gelince…
Genel Başkanlığa aday olacak mı?
Önder Sav ile barıştı mı?
AKP’yi niçin ‘müstehzi’ gülüşle dinliyor?
Erdoğan’a Başbakanlığa gidecek siyaset yolunu açtığı için pişman mı?
CHP örgütüne hangi mesajları verdi, ne istedi?
Yeni CHP yönetimini nasıl uyardı?
Hangi İzmirli yazardan hakkını teslim etmesini istedi?