GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
26 Kasım 2014 Çarşamba

Cici partiler!

Türkiye’de kaç siyasi parti olduğunu araştırdım. Vikipedia’nın İçişleri Bakanlığı verileri üzerinden güncellediği listeye göre Eylül 2014 itibariyle Türkiye’deki parti sayısı 84...
Ama sıkı durun...
Liste her geçen gün kabarıyor. İdris Bal’ın Demokratik Gelişim Partisi...
Emine Ülker Tarhan’ın ANA Partisi...
İdris Naim Şahin’in MİLAD’ı...
Etti mi size 87...
Vikipedia’nın listesindeki 9 parti 2014’de kurulmuş görünüyor.
Son kurulanlarla birlikte bu rakam 12.
Tabi ki tombalacıların Güven Partisi de var bu listede Gezi Partisi de Kadın Partisi de...
Genel Başkanı İzmirli olan tek parti çevreci-aktivist avukat Arif Ali Cangı’nın Yeşiller ve Sol Gelecek’i...
Şu an mecliste 8 parti temsil ediliyor.
4’ünün tek bir sandalyesi var.
*
Gördüğünüz gibi milletçe parti kurmayı seviyoruz.
Sıkı durun... 1889’dan 1922’ye kadar Osmanlı’da tam 33 parti kurulmuş.
İttihat ve Terakki’den Müstakil Sosyalist Fırkası’na kadar...
Padişahlıkta 33 parti kuran milletin ‘Cumhuriyet’te’ 88 parti kurmasını da çok görmemek lazım aslında.
Tabi ki demokrasinin olmazsa olmaz şartı siyasi partilerdir. Çok moda olan tabirle ‘milli irade’ söz edeceksek bunun tecelli etmesinin tek yolu sandık yani siyasi partilerdir.
Ama onun da tabi ki bir sınırı olmalıdır.
Turşu kurar gibi yahut şirket kurar gibi parti kurmanın değil millete kuranlara bile bir faydası olacağını sanmıyorum. Gelelim en cici partilere...
30 Mart ve 10 Ağustos’taki sandık sonuçlarına binaen kurulanlara...
Umut olabilirler mi?
Sonuç alabilirler mi?
İlk olarak ‘yeni bir partiye ihtiyaç var mı?’ sorusundan başlarsak;
Bu soruyu sokakta sorduğunuzda yarı yarıya ‘evet, var’ cevabı alıyorsunuz.
Yapılan araştırmalarda bu tabloyu teyit ediyor.
Açıklanan son anketlerde ‘kararsızların oranı’ yüzde 25-30 aralığında görünüyor. Yani ülkenin ana muhalefet partisini geçmişler. Bir anlamda ‘ana muhalefet’ olmuşlar.
Siyasi hayatımızda ‘Yeni bir parti şart’ diyenler neredeyse nüfusun/seçmenin yarısına denk düşüyor.
Tüm bu istatistiki verilerden ‘parti kurmanın’ tam da zamanı sonucunu çıkarmak mümkün.
Peki, sorun ne o zaman?
Bir gazeteciye düşen özellikle de benim gibi siyaseti 15 yıldır yakından izleyen bir gazeteciye düşen bu konuda da şeytanın avukatlığına soyunmaktır.
Bu partileri kim kuruyor?
Arkasında kim var?
Kurulan ya da kurulacak partilerin arkasında ‘halk’ varsa sorun yok.
Ülkenin içinden geçtiği konjonktürde arkasında halk olan bir parti ilk seçimde ‘iktidara’ ortak olur zaten... 3 Kasım 2002’de henüz bir yaşındaki bir parti olan AK Parti nasıl iktidara geldiyse... Henüz 6 aylık Genç Parti yüzde 7-8’i nasıl aldıysa...
Giderek siyasal çaresizliğe mahkum olduğumuz, ülke siyasetinin 2,5 partiye sıkıştığı bu ortamda şartlar pek çok açıdan 2002’yi çağrıştırmaya başladı.
Ülkece siyasal ve sosyal çalkantıların üstesinden gelmeye çalışırken ekonomik çalkantıların da ufukta belirmesi her an her şeyin olabileceği bir tablonun habercisi...
Yorulmuş ve yormuş bir iktidar var. Yılmış bir muhalefet var.
Ama seçmenin kitleler halinde meyledeceği yeni bir adres yok.
Kusura bakmasınlar...
88 değil 8 bin 888 parti kursalar kar etmez.
Televizyonda da söyledim. Hiçbirinden elektrik alamadım bu yeni partilerin...
Ne olmalı, nasıl olmalı...
Emine Hanım, İdris Beyler...
Keşke ‘Bu ülke nereye gidiyor’ endişesiyle bir araya gelebilmiş olsalardı.
Egolarını yenip ülke için gerekirse birileri iki adım geride dursalardı.
2002’nin AK Parti modeliyle ‘eğilimler koalisyonu’ kurabilselerdi...
Sosyal demokrat, milliyetçi, muhafazakar... Son yıllardaki bölünmüşlüğe inat ‘bir arada’ durabilselerdi.
Daha iyi ve de doğru olmaz mıydı?
İktidara yahut muhalefete... Kime kızmış olursa olsun.
Bu ülkenin geleceği için endişe edenlerin bir olmak, iri olmak dışında çözümleri var mı?

Tek başlarına, cılız bir hareket olarak kalarak sadece kendilerine kötülük etmiyorlar.
Sadece kendi geleceklerini karartmıyorlar.
Bundan sonra bu yola çıkacakların da umutlarıyla oynuyorlar.
Olası alternatif hareketlerin de yolunu tıkıyorlar.
Ve şeytanın avukatlığını yaparak soruyorum...
Yıllarca sadece kendi partisini değil öteki partileri de yönetmeyi becermiş olan Erdoğan, başkanlık yolunda ne istiyor?
En az 330 vekil... Mümkünse 378...
Ee ne yapmak lazım?
TBMM’ye iki partiyi sokmak lazım mümkünse... 2002’de olduğu gibi...
Hatırlarsanız AK Parti 2002’de yüzde 34,5’le 363 vekil çıkardı. Neredeye anayasayı halk oylamasına gerek kalmadan değiştirecek bir çoğunluğa ulaştı.
Peki, 40 yıl Erdoğan’la omuz omuza bir yol yürüyen İdris Naim Şahin’in Millet ve Adalet Partisi (MİLAD) daha çok kimden oy çalar?
Başka ne yapmak lazım...
CHP’yi de mümkün mertebe aşağılarda tutmak.
Peki, Emine Hanım’ın ANADOLU’su kimi tırtıklar?
Ulusalcılar, merkez sağın AKP’lileşmeyen Batı’daki mirası...
Peki, Kütahyalı İdris Bey’in partisi...
Her an CHP’ye kayma ihtimali olan ‘paralel’ oyları bir noktada toplar mı?

Peki, tablo üç aşağı beş yukarı böyle olursa 330’un üzerine çıkılır mı?
Çıkılır, çıkılır...
Başka sorum yok!