GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
5 Mayıs 2014 Pazartesi

“Böyle gelmiş böyle gitmez!” diye diye…

Yalanın, budalalığın, ikiyüzlülüğün, hırsızlığın, cehaletin rutin olduğu bir siyasal düzende çıkış arıyoruz. Hiçbir söz ve eylem bu dramatik sosyal gerçekliğin üstüne çıkamıyor. Değersizliğin prim yaptığı bir düzende yaşıyoruz.
 
Gözlerimizin içine baka baka yalan söyleyen biri, halkın oylarından aldığı güce yaslanarak kendini savunuyor; “Halk beni seçti!..
Sanki halk onu seçti diye, yalanın, cehaletin, budalalılığın, hırsızlığın, yolsuzluğun yaptığı tahribat bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacak…
Seçilmek, aklanmaya yetmiyor. Bu yolu deneyen seçilmişlerin sonu, er veya geç, hüsran oldu.
 
Yerel seçimlerde, seçmenlerin %45’i AKP’ye “evet” dedi. Ne değişti? İktidarın koyduğu yasaklar sürüyor, insan hakları ihlalleri sürüyor, yoksullar daha da yoksullaşıyor, ekonomide işler eskisi gibi tıkırında değil, ayrışan toplumda öfke ve nefret yükseliyor, yargıya güven kalmadı, basın özgürlüğü kısıtlamaları dünyanın gündeminde, ‘savaş çıkartmak amacıyla saldırı planlamak’ suçlaması sürüyor, polis baskınlarında ele geçen paraların akıbeti meçhul, failleri salıverildiler gitti…
Oysa AKP, demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri savunarak ve yasaklara karşı çıkarak iktidara gelmişti…
Şimdi, Erdoğan, savunduğu her şeyi ayakları altına alarak ve yasakları hiç olmadığı kadar yaygınlaştırarak iktidarını sürdürüyor.
 
Seçmenlerin %45’i, yalana, yolsuzluğa, hukuksuzluğa rağmen AKP’ye “evet” dediğinde ortaya çıkan durum nedir?
Ortaya çıkan durum vahimdir; İktidar, kendisine karşı olan herkesi, suçluların telaşı içinde, her yola başvurarak susturmaya hazırlanıyor. İnsan hakları daha fazla ihlal edilecek, özgürlükler daha çok sınırlanacak.
 
Ahlaki değerlerdeki erozyonu, dizilerdeki oyuncuların etek boyuna bağlayacak kadar ahlaksızlaştığınızda, yapacak pek bir şey kalmamıştır.
 
Seçmenlerin verdiği oya kuşkusuz herkes saygı gösterecek. Fakat çoğunluğun oyuna dayanarak iktidarın yolsuzlukların üstünü örtmesi ve kendisine oy vermeyenlerin hayat alanlarına müdahale etmesi, demokrasilerde kabul edilebilir bir durum değildir. Ne ki Türkiye’de bu durum kabul görüyor. Demokratik olmayan yönetim biçimlerinde görülen çoğunluğun tahakkümü, ülkede olanca ağırlığıyla kendini hissettiriyor.
Ülkede bir ihtimal olarak demokrasiye dönüş, 1960’tan, 1971’den, 1980’den bile daha uzaktır.
 
Vesayetçi ve ceberut devlet, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, Demokles’in kılıcı gibi tepemizde asılı… İkibin öncesinde ne ise, ikibin sonrasında da o…
“Milletin hizmetkârıyız” diye meydanlarda haykıran Erdoğan, yalan söylüyor. Bakın Gezi eylemleri hakkında çıkan rapora; Devlet bürokrasisi, “az bile yapıldı” görüşünde.
%45’lik bir halk desteği arkasında, devleti yönetenler kendi halkına saldırıyor. Ülkedeki örtülü faşizm her zaman bunu yaptı ve her zaman, arkasındaki destek %40’ın üstündeydi.
 
“Böyle gitmez!” Aynı teraneyi kim bilir kaçıncı defadır tekrarlıyoruz. “Böyle gitmez!” diyerek bir ömür geçirdik; Ama böyle gidiyor…
Ayı devlet, aynı kafalar, aynı hukuksuzluk, aynı yolsuzluklar, aynı çıkar ilişkileri, aynı siyaset, aynı yalanlar… Değişen bir şey yok.
 

Gene de “Böyle gitmez!” demekte yarar var… Bakarsınız gitmeyeceği tutar…