GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
30 Nisan 2014 Çarşamba

Kent yoksulları, demokrasi ve eşitsizliğin ekonomisi

Kapitalist dünya düzeninde, dünyayı yoksulların yönetme ihtimali yoktur. Vitrindeki yoksul görüntülü yöneticiler kimseyi yanıltmasın. Yoksulluğun ekonomi politiğinde mali politikalar yoksulluğu yeniden üretmez; Bu yüzden, zenginler, devlet yönetimini yoksullara bırakmazlar. Bilirler ki yönetime yoksullar gelirse sistem çöker. Zenginler, sosyal haklar, eğitim, sağlık, işsizlik maaşı, yoksulluk yardımı, asgari ücret, tam istihdam, çalışma süreleri gibi en yaşamsal alanlarda kararı hiçbir zaman yoksullara bırakmamıştır.
Disk’in açıkladığı rapordaki istatistiklerin ortaya koyduğu gerçek her zaman olduğu gibi görmezden gelinecek; Ne ki yoksulların, işçilerin, dar gelirlilerin, işsizlerin yaşam koşulları insanlık adına utanç verici düzeydedir.
Ekonomide üretici güçlerin gelişmesi, rant üreten enstrümanların gelişmesinin çok gerisinde kalmaktadır. Bu, eşitsizliğin ekonomisidir ve artan yoksulluğun temel nedenidir.
Yoksulların finans kapitali yoktur. Edinebilecekleri tek kapital, Marks’ın Kapital’i olabilir. Dolayısıyla yoksullara iktidar yolları bu sistemde kapalıdır.
 
Temsil meselesine gelince; Günümüz demokrasilerinde yoksulların siyasal partilerin yönetim kademelerinde yer almaları ve milletvekili veya belediye başkanı seçilmeleri olanaksızdır. Siyasette kariyer, parası ve zamanı olan insanların harcıdır.
Öte yanda, iktidar zümresini oluşturan zenginlerin yoksullukla mücadelede son derece isteksiz oldukları biliniyor. Dolayısıyla yoksulluk hızla artıyor.
 
Yoksullukla mücadele etmek için neo liberalizm önce hibe ekonomisinden medet umdu; yanı sıra, cemaatleşme teşvik edildi, “dinler çağı” ilan edildi, böylece cemaat içinde yoksulluğun mas edilmesi amaçlandı. Sadaka kültürü teşvik edildi.
Ve sonunda görüldü ki yoksulluk bu politikalarla azalmak bir yana, hızla artıyor. Dünya problemi olarak sistemi tehdit etmeye başlayan yoksulluk nedeniyle; yoksullukla mücadele yolları, uluslararası sistemin gündeminin belki de en kritik maddesi oldu.
Bu binyılın başında model değiştirildi; Bir süredir, katılımcılık ve çoğulculuk ilkeleri ile yerel kalkınma modelleri öne çıkarılarak özgürlük temalı demokratik yönetim biçiminde çözüm yolları tartışılıyor.
Peki, umut var mı? Demokratik yönetim biçimleri, küresel dünya düzeninde, yoksulların derdine derman olabilir mi?
Bir nebze de olsa, olabilir… Eğer ki Efendiler durumun vahametinin gerçekten farkına varmışlarsa, para ve iktidar hırsını dizginlemeyi başarırlarsa… Sınırsız sermaye birikiminden vazgeçerlerse…
Olmayacak dua gibi…
 
Yoksulluğu kader olmaktan çıkaracak olan yine yoksullardır. Yeter ki gücünün farkına varsın…
Yoksullar, dünya nüfusunun yaklaşık %70’ini oluşturuyor. Metropolleşme sürecinde, işçi depoları köylerin boşaldığı koşullarda, göçtükleri kentlerde sıkışıp kalan yoksulları artık “kent yoksulları” olarak tanımlıyoruz.
Kent yoksulları, ezilen, sömürülen ve bir posa gibi kenara bırakılanlardır. Belki de yeni bir sosyal sınıf olarak ortaya çıkıyorlar… Efendiler ve gönüllü köleler düzeninde, yeni zamanların devrimci gücü…
 
Bu 1 Mayıs’ta, yoksulların birlik ve dayanışmasının ayak seslerini duymak, en büyük arzumdur.
İnsan hakları, özgürlükler ve yerel kalkınmaya dayalı demokratik yönetim için 1 Mayıs’ta alanlardan yükselecek ses, umutlarımızı yeniden yeşertecek, hayallerimizi yeniden canlandıracak büyük ateşi yakacaktır.
Umutlarımız ve hayallerimiz için alanlardayız.