GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
1 Nisan 2023 Cumartesi

Böyle düşündüm, böyle yazdım

“Yaşım ilerledikçe ben de eski Muğla’yı her fırsatta anlatmanın bir telaşı var, bunu yazılı basında da gerçekleştirmek için çaba harcıyorum. Neden mi derseniz? Benim çocukluk ve ilk gençlik yıllarım tüm dünyada olduğu gibi Muğla’da da büyük bir değişimin yaşandığı yıllar oldu. Asla bir daha geri dönmeyecek bu yaşanmışlıklar bir an önce yazıya geçsin istiyorum. İstiyorum ki bizim ağzımızdan kayda giren anlatıları, ileride bu dönemin yaşamına ışık tutacak sosyologlar, yerel tarihçiler bir kaynak olarak kullansınlar…”

Bu sözler “Aydınlanmacı bir öğretmenden” beklenebilecek kelimeler.

Bu tatil gününde size değerli dostum Prof. Dr. Tuğrul Dereli’nin babası olarak tanıdığım ama tanıdıkça çok sevdiğim Cumhuriyet öğretmeni Turgut Dereli’ye ait.

Turgut Hoca emekli olduktan sonra da üretkenliğinden vazgeçmeyen kıymetli bir insan. Tuğrul’a son ziyaretine gittiğimde “Böyle Düşündüm Böyle Yazdım” adlı düşün yazıları kitabını armağan etti bana. (Bassaray Yayınları)

Turgut Dereli’nin düşün yazıları birbirinden ilginç ve ilk paragrafta alıntıladığım gibi çağına tanıklık etmeye çalışan girişimler.

Öğretmenimi sosyal medyadan da izliyorum. Kendini sürekli yenileyerek yaşlanmaya meydan okuyan bir aydınlanmacıyı görüyorum.

Turgut Dereli Hocamızın “Yavaşça Ölür Onlar” başlıklı metnini paylaşayım şimdi. Ben de altına imzamı atarım:

Gündelik yaşamın daracık hücresine hapsettiğimiz dünyamız içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Fotokopi makinesinden çıkarılmış gibi birbirinin tıpatıp benzeri yirmi dört saatler… Alışkanlıklarına tutsak olmuş insanlar… Sanıyorlar ki dünya yalnız onların yaşadıkları bir dünya, acaba başka dünyalar, başka türde yaşanan hayatlar var mı?

Yahya Kemal diyor ki: Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi/ Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.

Sabahları televizyonun başına oturup akşamı edenler, bırakın kitap okumayı, bir gazeteye göz atma gereği bile duymayanlar…

Her gün uğradıkları bir kulüpte veya kahvehanede aynı kişilerle akşama kadar hiç değiştirmeyi düşünmedikleri kâğıt oyununu oynayanlar…

Sigara veya içkiye para ayırdıkları halde, olanaksızlıktan söz edip bırakın bir yabancı ülkeyi, şu güzel ülkemizin bir bölgesini bile gezip görmek hevesini yaşamları boyunca hissetmeyenler…

Belirli tutkularına esir olanlar…

Evlerine veya iş yerine giderken her gün aynı yolu kullananlar…

Gardıroplarında her türü varken, her zaman aynı veya yaklaşık renkte elbiseyi seçenler, her gün sırtlarına uydurdukları elbiseye –ayakkabıya takılıp kalanlar…

Var olan arkadaş ve dostlarıyla yetinenler, yeni insanlarla tanışarak, yeni dostlar yeni arkadaş çevreleri edinerek yaşamlarına yeni renkler katmayı aklından bile geçirmeyenler…

Otobüste veya bir restoranda yanına oturan, ıssız bir sokakta karşıdan gelen tanımadığı bir kişiye, tebessüm etmeyi ya da fazladan bir selam vermeyi zül sayanlar…

“Yaşım bilmem kaça geldi,” diyerek bir enstrüman çalmayı, bilgisayar kullanmayı, internete girmeyi, yeni uğraşlar, yeni damak tatları edinmeyi düşünmek bile istemeyenler…

***

Turgut Dereli öğretmenime sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum.