GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
30 Temmuz 2022 Cumartesi

Bir varmış... Bir yokmuş...

Şu soru…

Dünden beri aklımdan çıkmıyor…

Onca yıldan sonra…

Neden dört ay önce…

Tam da doğum gününde…

(1 Nisan 1955)

O’nu yazmak için gece yarısı bilgisayarın başına oturdum?

İçimden ne geçti ki?

40 yıllık dostluğun gölgesinde…

Çok özel bir İlhan İrem anlatayım…” diyebilmek adına…

Parmaklarım kendiliğinden tuşların üzerinde gezinmeye başladı…

67 yaşına bastığı gecenin sabahında…

Yayına girecek…

O’nun şarkıları ilaç niyetine!” başlıklı yazının…

Her satırı…

Acaba…

Bir “veda”nın acıklı sessizliği miydi?

***

Ve…

120 gün sonra önceki gece…

Son dakika” geçiyor TV ekranlarının altından sessizce kayarak:

İlhan İrem vefat etti…”

Saat; 21.30…

O’an…

Çok sevilen “Ayrılık Akşamı” şarkısının sözleri düşüyor…

Ezberimden…

Bilgisayarın tuşları üstüne:

Haykırmak istiyorum… / Konuşamıyorum… / Konuşamıyorum… / Konuşursam, gözyaşlarım beni boğacak… / Biliyorum, duyuyorum, görüyorum… / Konuşamıyorum…”

***

İlhan İrem…

Bu güzel ülkenin görüp görebileceği…

En üretken sanatçıların başında yer alarak...

Tarihe geçecek; yazın bi’kenara…

Unutulmaz şarkılarıyla…

İki nesil büyüttüğünü asla hatırımızdan çıkarmayalım…

Mesela…

Birleşsin Bütün Eller” unutulabilir mi?

Bazen Neşe Bazen Keder” çalarken…

Ya da…

Anlasana” parçası usul usul kalbinize olta attıysa o anda…

Ağlamak gelmedi mi hiç içinizden…

Hele hele…

Sazlıklardan Havalanan”

Hasretim Sana”

Ve de tabii…

Konuşamıyorum” çalarken…

Eliniz, sevdiğinizin elinde…

Nasıl unutulur o günler?

***

Aslen Bursalıydı…

Şahane bir çocukluk geçirdi…

Anneannesini çok seviyordu…

Çünkü, büyükanne O’nu kucağına yatırıyor…

Kulağına şarkılar söylüyordu…

Şarkı söylemeye böyle heves etti…

O anneanne…

Torununun sanatçı olacağına daha günlerde…

Kalpten inanmıştı…

***

Ortaokul’da iyice kendini müziğe verdi…

14 yaşında okul orkestrasının solisti oldu…

Ardından…

Milliyet Gazetesi’nin Liselerarası Müzik Yarışması’nda…

Marmara Bölgesi birinciliğini kaptı…

Babaevi Bursa’ya döndüğünde…

İstanbul aklından çıkmıyordu…

Babasından borç(!) para aldı veeee…

Soluğu “taşı toprağı altın” dedikleri İstanbul’a geldi…

Bir ayağı…

Unkapanı Plakçılar Çarşısı’ndaydı…

Birleşin Bütün Eller” şöhretin kapısını aralayan ilk plak oldu…

Arkasından…

Anlasana” parçası ile ortalığı kırdı, geçirdi…

Sözü, bestesi…

Hepsi kendisine aitti ve henüz…

Sadece 17 yaşındaydı…

***

N’oluyor?” demeye kalmadan…

İki plak geldi ardı ardına…

Yazık Oldu Yarınlara” ve “Boş Ver Boş Ver Arkadaş”

Peynir ekmek gibi satılıyordu…

Gencecik üretken bir delikanlı rekora koşuyordu…

Yedi yılda 10 adet 45’lik plak yaptı…

Hepsi piyasada yok sattı!

Bu bir Türkiye rekoruydu…

Ve O güçlü ses…

Henüz…

20’li yaşların ortasına yeni gelmişti…

***

1979 Eurovision Türkiye’de finaline kaldı…

Gelgelelim, yarışamadan askere alındı…

Çok sevdiğim bir sözü var:

Ben mi geç kaldım, yoksa mevsimler mi solmuş?”

Altı kez “Altın Plak” kucakladı…

Defalarca yılın şarkıcısı seçildi…

Türk Pop Müziği’ne özel bir kulvar açtı…

Çok üretkendi…

Bir gecede şarkı yazıyor…

O plak yüz binler satıyordu…

Bi’anda Türk gençliğinin sevgilisi olmuştu…

***

Bi’önemli ayrıntı daha…

Öyle etkileyici şarkılar üretti ki…

İstanbul Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde…

O emsalsiz parçalar…

Tedavi amaçlı olarak hastalara dinletildi… 

İnanmayan…

Google’daki eski haberlere baksın…

***

30 yıl önce Kaz Dağları’nda tanıştığı…

Hansu Atbiner’le hayatını birleştirdi…

Genç kadın…

Küçükken rüyasında gördüğü sanatçının…

O’na “Ben seni bulamam, sen beni bul” dediğini ve…

Yıllar sonra bir konserde tanıştıklarını anlatmıştı…

***

Böbrek rahatsızlığı nedeniyle…

Uzun süredir diyaliz tedavisi görüyordu…

Geride kalan Perşembe…

Tedavi gördüğü hastanede bu dünyaya veda etti…

Taziye için arayanlara 30 yıllık hayat arkadaşı…

Üç kelime ile…

Acısını dile getirdi:

Eşim melek oldu…”

***

Vasiyeti…

Ağlatan üç maddeden ibaretti:

Tabutumu Türk bayrağına sarın… / Tören Atatürk Kültür Merkezi’nde olsun… / Beni Aşiyan Mezarlığında toprağa emanet edin…”

***

Bitiriyoruz…

Ha’ni, bizim özdeyişlerimiz arasında…

Pek meşhurdur…

Yiğidi öldür, hakkını ver!” derler ya…

Aynen öyle…

Bu öykünün kahramanı…

İlhan İrem’dir…

Hakkını vermek gerekir…

Yarım asırlık müzik yolculuğuna…

25 albüm, 10 adet 45’lik, altı kitap ve…

11 resim sergisi sığdırarak…

Kırılması adeta imkansız bir rekorun sahibi olmuştur!

O, pop müziğimizin klasikleri arasındadır…

Ve, özellikle de…

Duygusallığı…

Naifliği…

Kırılganlığı ile…

Masallarda olduğu gibi...

Bir varmış… Bir yokmuş…” tekerlemesi eşliğinde…

Nesiller boyu hatırlanacaktır…

Işıklarda uyusun…

Nokta…

Hamiş: İlhan İrem’in ardından, belki de en çarpıcı duygular, aynı dönemin yıldızı şarkıcı Yeliz’den geldi: “Atatürk sanatçısı, ülkesinin aşığıydı… Yüreği kocamandı… Koca bir devir kapandı... Ansiklopedinin yarısı gitti…”

Sonsöz: “Tarık Akan kadar yakışıklı değilim ama kızlar beni onun kadar beğeniyor… / İlhan İrem - 45 yıl önce söylemiş…”