GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
25 Nisan 2020 Cumartesi

Bir daha öyle kral gelmedi

40 yıldan fazla oluyor...

İstanbul Bebek’teki evinin balkonunda...

Güneşleniyordu...

Bi’ara uyku bastırdı...

Gözlerini açtığında midesi bulanıyordu...

Güneş çarpması sonucu beyin kanaması geçirmişti...

Anında hastaneye yetiştirdiler ama...

Kurtaramadılar...

Üç gün sonra hayata veda etti...

O sırada tam 50 yaşındaydı...

***

Ne ilginçtir ki...

Vefatından bir kaç ay önce tamamladığı...

Son filminin adı, “Ölüm Benimdir” olmuştu...

***

O Türk Sineması’nın gerçek kralıydı...

Yaşasaydı...

Şu sıralarda 90 yaşını kutlayacaktı...

***

İzmir’de gözlerini dünyaya açtı...

Karataş Semti’nde...

Tam Karataş Ortaokulu’nun karşısındaki iki katlı, cumbalı Rum evinde yaşayan...

Selanik’ten İzmir’e göç etmiş...

Ermeni asıllı “Işıyan Ailesi”nin...

Altı çocuğunun en küçüğüydü...

Babası ayakkabı ustasıydı...

Ailede “tekne kazıntısı” idi ama...

Babasının Veysel Çıkmazı’ndaki dükkanına...

Her gün sefertasıyla kar-kuş demeden yemek götürürdü...

***

Evin direği genç yaşta ölünce...

“Işıyan Ailesi”...

İstanbul’a taşınmaya karar verdi...

Herkes evin en küçüğünün üstüne titriyordu...

Sonuna kadar okuttular...

Resim sanatında çok yetenekliydi...

Güzel Sanatlar Akademisi’nin “yüksek resim” bölümünden mezun oldu...

Para kazanmak için her işe “varım” dedi...

İstanbul Darphanesi’nde ressam olarak çalıştı...

Dergilerin ısmarladığı renkli illüstrasyonlara imza attı...

Hatta...

Paşabahçe Fabrikası’nda “kırık şişe koordinatörlüğü” bile yaptı...

***

Çok yakışıklı bir genç adam olmuştu...

O sırada...

Takvimler, 1950’li yılları eskitmeye başlamıştı...

Yıldız Dergisi, “Artist Yarışması” açmıştı...

Akademideki arkadaşları O’nu...

Hollywood’un ölümsüz aktörü...

Clark Gable’a benzetiyordu...

Bastırdılar, “Kafadan kazanırsın” dediler...

Ve, n’etekim kazandı...

Kızlar’da ise...

Birincilik tacını Belgin Doruk taktı...

***

Hemen kamera karşısına geçti...

Doğuştan yetenekliydi...

Üçüncü filmi “Kanun Namına” ile zirveye oturdu...

Bi’daha da “kral koltuğu”nu bırakmadı...

***

Şöhret herkesin başını döndürdüğü gibi...

O’na da olmayacak bi’şi yaptırdı...

Kendini o kadar beğeniyordu ki...

Şansını Hollywood’da denemeye kalktı...

Dünya çapında bir aktör olmak istiyordu...

Yakışıklıydı, yetenekliydi ama...

İngilizce bilmiyordu...

Sekiz ay sonra geri döndü...

Hüsrana uğramıştı...

Yine de...

Şansı yaver gidiyordu...

ABD’den döner dönmez...

Gişe rekorları kıran “Küçük Hanımefendi” serisine başladı...

Belgin Doruk’la muhteşem ikili oldular...

Seyirci onları birbirine çok yakıştırıyordu...

***

Yeşilçam’da mert, tuttuğunu koparan, bıçkın mahalle delikanlısı karakterine hayat vererek...

26 yıl boyunca 200 filmde oynadı...

Bu filmlerin tamamında...

Adı, afişlerin en tepesine yazıldı...

Bir kez olsun “ikinci adam” rolü oynamadı...

***

Kısacık yaşamı boyunca...

Ne magazin gazetelerine malzeme oldu ne de...

Çapkınlıkta, kaçamakta adı anıldı...

O’nun lügatında “skandal” kelimesi hiç olmadı...

Evden sete, setten eve bir hayat yaşadı...

***

Tek kusuru vardı; eli pek sıkıydı...

Kendisi için “cimri” diyenlere...

“Para kolay kazanılmıyor” diye karşılık verirdi...

***

Yeşilçam’ın seks batağında çırpındığı günlerde...

Diğer starlar gibi...

O da “şarkıcı” modasına uydu!

Aslında...

Sesinin iyi olmadığını...

O da iyi biliyordu...

Ama...

Sahnede inanılmaz bir karizmatik duruşu vardı...

Haklı olarak...

Filmlerden beslendiği alkışların devam etmesini istiyordu...

Münir Nurettin Selçuk’tan şan dersi aldı...

Ve, ilk kez İzmir Fuarı’nda...

Zeki Müren’in alt kadrosunda sahneye çıktı...

Zeki Müren, baktı seste sıkıntı var...

Sinemanın ünlü aktörüne...

Ağır şarkılar yerine...

İstanbul türkülerinden oluşan repertuar hazırladı ve durumu kurtardı...

***

Siyaset’le hiç ilgilenmedi ama...

Türk Sineması’nın geleceğinden endişeliydi...

Projelerini anlatmak için...

Vefat ettiği yıl...

Başbakan Süleyman Demirel’den randevu istedi...

“Baba”, ünlü aktörü hiç bekletmedi...

Demirel’in yanında dönemin Kültür Bakanı Barlas Küntay vardı... O ziyaretten sonra yakışıklı sanatçı için şöyle demişti:

“Çok etkileyici bir adam... Böylesine milliyetçi bir artist az bulunur... Onu dinlerken kendimden geçtim...”

***

Okuduklarınız...

Türk Sineması’nda hala yeri doldurulamayan...

“Taçsız Kral” lakaplı...

Aktör, yapımcı, yönetmen, senarist, ses sanatçısı ve ressam...

Ayhan Işık’ın hikayesidir...

Ve de... 

Acıklı bir finali vardır...

Özetleyelim...

***

Yeşilçam’da...

Ayhan Işık gibi onlarca Ermeni asıllı sanatçı vardı...

Kenan Pars (Kirkor Cezveciyan), Danyal Topatan (Danyel Bayrıyan), Vahi Öz (Vahe Özinyan), Sami Hazinses (Samuel Agop Uluçyan), Adile Naşit (Adele Özcan)...

Ayhan Işık, İstanbul’a gidince “Işıyan” soyadını bıraktı...

Ermeni kimliğini gizlemeye özen gösterdi...

Ama...

En çok Nubar Terziyan’ı sevdi...

Nubar Terziyan...

Yeşilçam’da Ermeni kimliğini gizlemeyen tek aktördü...

Ayhan Işık, bu tonton aktöre “amca”, Nubar Bey de O’na “oğlum” derdi...

Ayhan Işık’ın ani ölümü Nubar Terziyan’ı yıkmıştı...

Ertesi gün, Ayhan Işık için gazetelere şöyle bir ilan verdi:

“Oğlum Ayhan, dünya fani ölüm herkese nasip ama sen ölmedin... Zira geride bıraktığın bizlerin ve milyonların kalbinde yaşıyorsun... Ne mutlu sana... Amcan Nubar Terziyan...”

Gazetelerde çıkan bu vefat ilanı...

Ayhan Işık’ın ailesini çok rahatsız etti...

Oğullarının Ermeni kimliğinin ortaya çıkmasıydı rahatsızlığın nedeni...

Onla da gezetelere hemen bir karşı ilan verdiler:

“Önemli düzeltme... Amcan Nubar Terziyan imzasıyla çoktan ilanla, sevgili varlığımız Ayhan Işık’ın hiç bir ilgisi yoktur... Görülen lüzum üzerine üzüntüyle duyururuz... İmza: Ailesi...”
Nubar Terziyan’nın bi’daha hiç yüzü gülmedi; derin bir acı yaşadı...

***

Bitiriyoruz...

Aradan 40 yıl geçti...

O tarihlerde...

Ayhan Işık, Türk Sineması’nın ilk büyük kaybıydı...

Hangimiz O’nun filmlerinde mutlu bir delikanlılık geçirmedi ki?

Ne yazık ki...

Türk Sineması’nın...

40 yıldır “ışığı” sönük!

Nokta...

Sonsöz: “Bazılarının yeri neden doldurulamıyor acaba? / Anonim...”