GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
25 Mayıs 2018 Cuma

Belki ‘Son Başbakan’ ama…

Başbakan Binali Yıldırım…

Son bir aydır, nereye gitse nerede konuşsa…

Şu “iki kelime”yi çok sık kullanıyor…

“Son Başbakan”

Çünkü 24 Haziran’dan sonra…

Seçim sonuçları ne olursa olsun…

Anayasa gereği…

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”

Devreye girecek…

Yeni sistemde Başbakan yok…

Bakanların çoğu da “dışardan” atanacak…

Söz konusu sistem bi’daha değişir mi?

Değişmez mi?

Bunu zaman gösterecek…

***

Binali Yıldırım uzağı gören bir “Devlet Adamı”dır…

Bir daha “Parlamenter Sistem” gelmeyecek gibi…

Son derece duygusal cümleler kuruyor…

Mesela…

“Son Başbakan olarak sizlere hitap ederken pek çok heyecanı da birlikte yaşıyorum” diyor…

Daha duygusalı da var:

“Son Başbakan olarak, belki gidip dönmemek, gelip de görmemek var… Hakkınızı helal edin…”

TBMM’deki son grup toplantısından:

“Belki partimizin son grup toplantısına katılıyorum… Sizlerle bugünlere gelmekten ve ülkemizin karşı karşıya kaldığı zorlukları birlikte aşmış olmanın rahatlığı içindeyim…”

Sonuncusu ise çok anlamlı:

“Son Başbakan olarak 16 ay daha süreniz var neden erken seçime gidiyorsunuz diyorlar… Ülkemin ve milletimin geleceği benim şahsımın ikbalinden çok daha önemlidir…”

***

Ben, en çok bu “ikbal” kelimesinin üstünde duruyorum…

“İkbal” nedir?

Türk Dil Kurumu’na göre:

“Yüksek bir makama ya da iyi bir duruma erişme”

Binali Bey…

Çok ikbal gördü aslında…

Kendisi söylemişti bana, “Ben bu partinin (AK Parti) tabelasını asan beş kişiden biriyim” diye…

Bu ikbal değil mi?

Kısa adı “İDO” olan “İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmeleri”ni, dünyanın en büyük şirketleri arasına soktu…

Bu ikbal değil mi?

Türkiye Cumhuriyeti’nin “en uzun süreli” Ulaştırma Bakanı unvanı var; kırılması mümkün değil…

Bu ikbal değil mi?

16 yıl içinde üç şehirden (İstanbul, Erzincan ve İzmir) milletvekili oldu…

Bu ikbal değil mi?

2011 genel seçimlerinde İzmir’in vekili oldu; AK Parti 10 milletvekili çıkardı; oy oranı 36.8 fırladı…

Bu ikbal değil mi?

2014 yerel seçimlerinde…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olarak karşımıza çıktı…

AK Parti bu kentte %36 yaptı…

Binali Bey’in topladığı oy bir milyonu buldu…

Bu ikbal değil mi?

7 Haziran 2015 seçimlerinde İzmir listesinde yoktu; AK Parti’nin İzmir’deki oyu %26’ya düştü…

Erdoğan, beş ay sonra tekrarlanan 1 Kasım seçimlerinde…

O’nu yeniden İzmir’e gönderdi; iktidar partisi İzmir’de yüzde 31 oldu…

Bu ikbal değil mi?

Bazıları oldu, bazıları sürüyor, bazılarına başlanmadı ama…

İzmir’e özel “35 İzmir 35 Proje”yi imza attı…

Bu ikbal değil mi?

Hatırlayın… Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra, Yıldırım’ı “Baş Danışman” yaptı…

Bu ikbal değil mi?

Bir nefes alalım…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Davutoğlu’na Başbakan’lık görevini verdi…

Binali Bey, sesini çıkarmadı…

Sonra ne oldu?

Bir yıl sonra, Binali Yıldırım Başbakanlık koltuğundaydı…

Bu ikbal değil mi?

Bakanlığı süresince 17 bin 500 kilometre bölünmüş yol yaptı… Aktif havalimanı sayısı 26'dan 55’e çıktı… Yüksek Hızlı Tren projeleri ve Marmaray'dan sonra Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, İzmit Körfez Geçişi Köprüsü, İstanbul-İzmir Otoyolu ve İstanbul'da Üçüncü Havalimanı projelerine imza attı… THY, dünyanın en büyük havayolu şirketleri arasına girdi… İzmirli olduktan sonra neredeyse memleketi Erzincan’ı unuttu… O, İzmir’i sevdi; İzmirliler de O’nu “siyasetçi” gibi görmeden sevdi; hemşehriliği kabul gördü…

Bunlar ikbal değil mi?

***

Bi’de madalyonun öbür yüzü var…

Hani…

16 yıldır bu kadim kentten yükselen o ses var ya…

“İzmir, İstanbul’dan sonra Devlet Baba’nın kasasına en çok para aktaran kent ama pastadan payına düşeni alamıyor!”

Bu iddianın kısaltılmış hali şu;

“İzmir kepçeyle veriyor, kaşıkla alamıyor!”

Bu görüşe katılan var, katılmayan var…

“Aynen katılıyorum…” deyip de…

İçeriğini pek anlamayan da var…

Ancak…

Türkiye’yi tek parti olarak 16 yıl yöneten AK Parti’nin…

İzmir’de neden “muhalefet”te kaldığını…

Bu eleştiriye sığınarak değerlendirmek hata olur…

Gizemini koruyan hassas soru şu:

“AK Parti neden İzmir’de iktidar olamıyor?”

El cevap:

“İzmir halkının ekseriyeti AK Parti’den korkuyor!”

Nedenleri bir elbise dolabına sığacak kadar çok?

Oraya girmeyelim…

Ama temiz bir cevap hep “eşikte” duruyor:

“Özel hayata müdahale…” korkusu başı çekiyor…

Her şeye rağmen…

Binali Bey…

“Son Başbakan” da olsa…

Son İzmir’e gelişinde…

Açık açık söylemedi mi?

“Son Başbakan da olsam İzmir’den elimi çekmeyeceğim” diye?

Bunu yaparken de hep “samimi” oldu…

Bu nedenledir ki…

İzmir, “Son Başbakan Yıldırım”ı hep…

Gülen yüzü ve tatlı esprileri ile hatırlayacak…

Bi’de…

O meşhur sözü…

“Mesele İzmir ise gerisi teferruat…” ile…

***

Bitiriyorum…

“Son Başbakan”ı uğurlarken…

Bi’parça da “Kader”e dokunalım…

Kader, bütün olayların önceden ve değişmeyecek biçimde düzenlendiğine inanılan doğaüstü güç, ezeli takdirdir…

Aramızdan bazıları buna…

“Yazgı” veya “Mukadderat” da der…

İnsanoğlu kaderini biraz da kendisi belirler…

Kadere inanmasa da…

Kader, yolun tamamını değil; sadece yol ayrımlarını verir…

Güzergah bellidir ama tüm virajlar yolcuya aittir…

Böyleleri ne hayatın hakimidir…

Ne de hayat karşısında çaresizdir…

Eğer bi’parça Binali Yıldırım’ı tanıyorsam…

O da kadere inanan bir “İzmirli”dir…

Unutmamak gerekir ki…

“Son Başbakan”ın yolu…

25 Haziran’dan itibaren…

Yine… Yeni… Yeniden…

“İzmir Milletvekili” olarak…

Bir kez daha bu kadim kente yolu düşecek…

Belki de ardından…

Bu güzel ülkenin…

Cumhurbaşkanı’ndan sonraki en büyük makamı…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin…

İzmirli Başkanı olacak…

Kimbilir, kader bu…

Sonsöz: “Her yürek kendinin kaderidir…”