GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
9 Temmuz 2010 Cuma

Akıl, yaşta değil başta’…

Biri 78 yaşında’…
Öbürü 51.
Birçok ortak noktaları var.
Her ikisi de CHP’’nin İzmir İl Başkanlığı koltuğunda oturdu.
Her ikisi de atandıkları koltuklarından son 4 ay içinde istifa edip, geri çekilmek zorunda kaldı.
Aziz Başkan, istifalarından günler önce her ikisinden de siyasi desteğini çekti.
Her ikisi de Fenerbahçeli.
Her ikisi de 2007 seçimlerinde milletvekili adayıydı, biri 6’’ncı, diğeri 8’’inci sıradan ’…
Bunlar bildiğim ortak noktaları’…
Ya farkları’…
Tek ve en önemli fark’…
Biri sustu, diğeri konuşuyor.
Hem de ağzından köpükler saçarak, dehşet verici sözler söyleyerek, kendisini 8 kez İzmir İl Başkanlığı makamında oturtan partisine zarar vererek’…
**
Ekrem Bulgun ile Rıfat Nalbantoğlu’’ndan bahsettiğimi anlamışsınızdır.
Nalbantoğlu, PM üyesi iken Baykal tarafından atandığı İl Başkanlığı koltuğunda bir yerel seçim geçirdi. Tam 28 ilçe belediyesi, Büyükşehir Belediyesi’’nin kazanılmasında, il genel meclisinde yüzde 50’’lik oy oranına ulaşılmasında rol oynadı.
Bulgun gibi CHP disiplininde yetişmemiş, 8 kez il başkanı, bir kez Yüksek Disiplin Kurulu başkanı olmamıştı.
78 kuşağı olarak TKP davasından yargılanmış, DSP ve YTP’’de başladığı siyasetini merhum İsmail Cem’’in emaneti olarak CHP’’de sürdürmüş, iki dönem Parti Meclisi Üyeliği yapmıştı İl Başkanlığı’’ndan önce’…
Zorlu bir kongre döneminde ’‘tavır’’ almak aldı.
Dönemin MYK Üyesi Mehmet Ali Susam, Eski İl Başkanı Kemal Karataş, Baykal’’ın emriyle Ankara’’dan İzmir’’e adeta çadır kuran MYK Üyesi Savcı Sayan, Ankara’’dan İzmir’’e el atan Yılmaz Ateş, Mehmet Sevigen başta olmak üzere ilçe kongrelerini yönetmek, yönlendirmek isteyen kesimlere karşı duruş sergilemiş, Genel Sekreter Önder Sav ekibi ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile aynı noktada durmayı tercih etmişti.
Koskoca genel başkanın yığma/naylon üye yaptığı/yaptırdığı, Genel Sekreter Sav’’ın by-pass edildiği, mahalle seçimlerinin bile MYK tarafından iptal edildiği, ilçe başkanlarının görevden alındığı zorlu sürecin sonunda gülen, Nalbantoğlu’’nun tarafı olmuştu.
**
Ve Nalbantoğlu, 27 Şubat İzmir il kongresinden bir hafta önce yaptığı ilçe başkanları toplantısında 25’’in üzerinde başkan desteğini, aday olmak için çıktığı imza turunda da 600 il delegesinden, 450’’sinin imzasını cebine koymuştu. ’‘Kozmik planlara’’ karşın ’‘Başka aday çıkmaz, çıkamaz’’ dediğimiz noktada, bugünlerde dönüş planı yaptığı konuşulan Eski Genel Başkan Deniz Baykal’’ın darbesi geliyordu.
Bilinen bazı isimlerin dolduruşuna gelen Baykal, ’‘Karışmam, ne yaparsanız yapın’’ dediği İzmir konusunda fikrini değiştirmiş, ’‘bir milletvekilinin’’ cebine koyduğu, ’‘Nalbantoğlu’’nu çekin’’ mektubunu Aziz Başkan’’a ulaştırmıştı.
Genel Sekreter Sav, Genel Sayman Özyürek de Baykal baskısı ile Nalbantoğlu’’ndan desteğini çekmek zorunda kalıyordu aynı günlerde.
TBMM Grup Başkan Vekili Kemal Anadol, Nalbantoğlu ile çıktığı imza turunun Tire ayağında ’‘Baykal telefonuyla’’ apar/topar Ankara’’ya çağrılmış, , tüm bu gelişmelerden sonra İzmir’’deki ’‘demokratik’’ sürecin galibi Nalbantoğlu, tartışmasız aday olduğu kongreden günler önce adaylığını çekmek zorunda kalmıştı.
 
**
Bunun demokratik sürece inen/vurulan bir balta olduğu konusunda hemen herkes hemfikirdi o günlerde.
Buca’’da kıran kırana geçen ve 11 oyla biten, Bornova’’da 22 oyla, Bayraklı’’da 7 oyla sonuçlanan rekabet dolu kongre ortamı, Baykal’’ın son derece gereksiz bir darbesiyle sekteye uğruyor dahası kirleniyor, kirletiliyordu.
Nalbantoğlu adaylıktan çekildi.
Ama aslanlar gibi durdu, durmasını bildi.  
Tek bir satır açıklama yapmadan’…
Yutkundu belki, bir şeyler söylemek istedi.
Ama yutkunduğuyla kaldı’… İçine akıttı gözyaşlarını, kimseye göstermedi.
 
Ve kendisini bugünlere taşıyan/getiren Genel Sekreteri Sav’’ı yok etmek ve muhalifi olarak gördüğü, asla gönülden (Kemal Karataş kadar bile) sevmediği Aziz Başkan’’ın kentte siyaseten var oluşunu engellemek isteyen Baykal’’ın aklına İzmir’’in il başkanlığı gibi önemli bir koltuk için sadece tek bir isim gelmişti.
1969’’un il yöneticisi, 1973’’ün İl Başkanı, 1989’’un YDK Başkanı, 2005’’in il başkanı, Ekrem Bulgun’…
Beş yıl önce Sav’’la birlikte seçtiremedikleri Bulgun’’u arayıp, ’‘Ekrem il başkanı olacaksın’’ dedi telefonun öbür ucundan. O da yaşına başına bakmadan, demokratik süreçte yaşananlara aldırmadan, ’‘peki efendim’’ diyerek atama kararının kongre salonundaki sandıktan çıkmasını izledi sessizce.
Ve devran döndü’…
Kaset skandalıyla istifa eden Baykal’’ın dönüş kararlılığı Genel Sekreter Sav’’a takıldı.
Bilindik bir süreç yaşandı.
Bu süreçte iyi bir sınav veremeyen, örgütüyle ayrı düşen, CHP’’nin kalesi İzmir’’i Kılıçdaroğlu’’na muhalif 4 ilden biri haline getiren, gece yarısı otel lobilerinde yapılan Baykal destekli ikinci liste çalışmalarına katılan Bulgun, gözden düşmüş, dahası kendi kendini bitirmişti.  
Gandi Kemal, partisinin kalesi İzmir’’e uğramıyor, Genel Sekreter Sav, kızının nikahına 200 kişiyi davet ettiği İzmir’’den İl Başkanı Bulgun’’u çağırmıyordu.
İzmir il başkanının telefonunu genel merkezden kimse açmıyor, ’‘geldiğin gibi git’’ mesajı çok net bir şekilde veriliyordu.
Ama yılların kurdu Bulgun direniyordu. Hem de kurultay öncesi gazetelere verdiği, ’‘Baykal’’la geldim, Baykal’’la giderim’’ demecine rağmen.
İddiaya göre de direniş emri Angora’’dan veriliyordu.
Neticede yönetim kurulunun istifasıyla görevden ayrılmaya mecbur kaldı Bulgun.
Ama yaptığı açıklamalar 78 yaşındaki tecrübeye yakışmadı.
Partisinin Genel Sekreter Yardımcısı, belediye başkanları, ilçe başkanlarına karşı yaptığı açıklamalar’…
Özetle, aklın ’‘yaşta değil, başta’’ olduğunu söyleyen atalarımızı bir kez daha haklı çıkardı yaşanan süreç.
78’’lik tecrübe iktidara koşan partisine sözleriyle zarar verirken’…
50’’lilerindeki Nalbantoğlu, adeta kellesinin testere ile alındığı, ağır haksızlığa uğradığı süreci içinde yaşıyor, ’‘Kol kırılır, yen içinde kalır’’ diyenleri haklı çıkarıyordu.
 
Not: ’‘Böyle olur Önder Sav’’ın düğünü’’ başlıklı yazıda, nikahta göremediğim Milletvekili Canan Arıtman’’ın davetli olmadığını sanmıştım. Yanılmışım. Arıtman davetliymiş ancak şehir dışında olması ve rahatsızlığı yüzünden törene katılamamış. Düzeltir, özür dilerim’…