GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
1 Şubat 2023 Çarşamba

Yeniden ‘doğuş’ değil yeniden ‘varoluş’…

Geçen yılın 29 Ağustos’uydu…

Cumhurbaşkanı Erdoğan…

“30 Ağustos Büyük Zafer”in 100’üncü yıl kutlamaları için…

Kütahya’ya gelmişti…

“Türkiye Yüzyılı” sloganını ilk kez orada seslendirdi:

“İçinde bulunduğumuz asrı, Türkiye Yüzyılı haline getirmekte kararlıyız…”

Arkasından Kütahyalılara sordu:

“2023 taarruzuna hazır mıyız?”

Tören yerinde toplananlar hep bir ağızdan karşılık verdi:

“Eveeeet…”

Peki…

“Türkiye Yüzyılı” sloganı neyi anlatıyordu?

O’nu da bizzat…

Sayın Cumhurbaşkanı açıkladı:

“Türkiye Yüzyılı kimlik yerine birlik, kutuplaştırma yerine bütünleştirme siyasetini ikame etmenin (bir başka şeyin yerine kullanmanın) adıdır…”

***

Günlerden, önceki gün!

“Millet İttifakı”nın liderleri…

Yaklaşan genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimi için…

“Altılı Masa”da aldıkları kararlar manzumesiyle birlikte…

Ortak hükümet programını…

“Yarının Türkiyesi” sloganıyla tanıttı…

Artık…

Seçimin “gerçek” tarihine kadar…

İki özel sloganın…

“Türkiye Yüzyılı” ile “Yarının Türkiyesi”

Belli ki…

Sık sık karşımıza çıkacak…                  

Seçmeni etkilemeye çalışacak…

***

Her ikisine de “slogan” diyoruz ama…

Aslında…

İkişer kelimeden oluşan “doktrin” bunlar…

Yani, her biri “öğreti”

Bu öğretiler “iki ittifak” için de yeni bir yüzyılın…

Adeta “ışıklı” penceresi…

***

“Altılı Masa”nın liderleri…

Cumhurbaşkanı adayının kim olduğunu “henüz” seslendirmedi ama…

“Biz iktidar olduğumuzda…” diye başlayan…

Sağlıktan eğitime…

Yargıdan dış politikaya…

İki binin üzerinde maddenin yer aldığı…

“Ortak Mutabakat Metni” açıkladılar…

Bununla da kalmadılar ve…

“Sözümüz sözdür” diyerek altını imzaladılar…

***

Mutabakat metnindeki maddelerin tamamını yorumlamak zor…

Ancak öne çıkan bazıları…

Hem akıllıca hem de “bıyık altından gülümseten” cinsten…

Bi’kaç tanesine bakalım…

***

* İsrafa son verilecek, Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü’ne taşınacak… Saraylar halkın olacak…

* Yoksul aileler desteklenecek… Emekliye refah payı verilecek… Gençler otomobili ucuza alacak…

* Cumhurbaşkanlığı envanterindeki uçaklar satılıp yerine orman yangını söndürme uçakları alınacak!

* Atatürk Havalimanı yeniden uçuşlara uygun hale getirilecek... Kanal İstanbul projesi iptal edilecek…

* Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere tüm uluslararası sözleşmelere geri dönülecek…

***

Bi’de müthiş alkışlananlar var…

* Seçim barajı %3'e düşecek… / * Eğitim 1+5+4+3 olacak…

*  Öğrencilere ücret siz yemek verilecek… * YÖK ve LGS kaldırılacak…

* Doktorlar yurda dönecek… * Atamalarda liyakat olacak…

* Enflasyon tek haneye inecek… * İlaç krizi çözülecek…

* Kadına şiddet bitecek… * Çocuklar erken ve zorla evlendirilmeyecek…

* Sınır güvenliği sağlanacak… * Yolsuzlukla mücadele edilecek…

* Şirketler geri alınacak… * 5 Mart kadınlara tatil olacak…

***

Bitiriyoruz; tarihten bir yaprakla…

Tam bir asır önce…

Cumhuriyet’in ilanından…

Sadece 48 gün önce…

Takvimler 11 Eylül’ü gösteriyor…

Gazi Mustafa Kemal…

Bir grup milletvekiliyle sohbet ediyor…

Söz…

Dönüp dolaşıp “Cumhuriyet”e geliyor…

Yunus Nadi…

“Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız” deyince…

Atatürk elindeki kalemi masaya vuruyor:

“En kuvvetli zaman bugündür…”

Arkadaşlarının şaşkınlığı devam ederken…

O büyük önder…

Yeni Anayasa’nın ilk maddesini okuyor bi’çırpıda:

“Türkiye Cumhuriyet usulü ile idare olunur bir halk devletidir…”

Atatürk bu sözüyle ne anlatmak istemiş?

Bir devletin yeniden doğuşunu mu?

Yoksa…

Yıllarca büyük acılarla boğuşan bir Devlet’in...

Sadece kabuğunu kırmakla kalmayıp…

Makus (kötü) talihini de yenerek…

Dünyaya sil baştan “merhaba” deyişini mi?

Söz Milletin ise gerçekten…

Fazla söze ne gerek var?

Nokta…

Hamiş: Bunca “yol” yürüdükten sonra, inanıyor musunuz; Kılıçdaroğlu,  Akşener, Karamollaoğlu, Babacan, Davutoğlu ve Uysal’ın dışında ve dahi bunca hazırlıkların gölgesinde sürpriz bir ismin Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edileceğini?

Sonsöz: “İki parmağının ucunu gözüne koy; bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir… / Hz. Mevlana…”