Türkiye’ye ABD ve Avrupa’nın bakışı yamuktur. Batı Bloku için yüzyılın özeti, Türkiye’ye katlanmaktır.
Bu nedenle de Türkiye Cumhuriyeti’nin batılı kimliği, ABD ve Avrupa için kullanılabilirliği ölçüsünde bir değer ifade etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin batı kültürüyle yetişmiş çağdaş insanı,Avrupa ve ABD indinde, “Öteki”dir.
Türkiye, “Öteki” olmanın bedelini yüzyıldır ödüyor; Pentagon-NATO ekseninde tezgahlanmış, kışkırtılmış veya göz yumulmuş; 27 Mayıs darbesi ile, 12 Mart Muhtırası ile, 12 Eylül darbesi ile, 28 Şubat süreci ile, 15 Temmuz kalkışması ile…
Şimdi de uluslararası arenada; Ermenistan’a verilen göz dağı ve Türkiye-Azerbaycan iş birliğinin ABD ve AB yönetimlerinde yarattığı rahatsızlık… Irak ve Suriye’de Batı Bloku’nun yarım kalan işleri… Doğu Akdeniz’de ayak direyen Türkiye… Karadeniz krizi…Bu tablo, NATO-Pentagon hattında elbet de hoş karşılanmıyor.
Ve ne zaman NATO-Pentagon hattında memnuniyetsizlik ortaya çıksa, Türkiye’de de rejim krizi ortaya çıkıyor.
Yanı sıra, Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal yararının Batı Bloku’nun çıkarlarıyla bu yüzyılda neredeyse hiç örtüşmediği iyice su yüzüne çıkmış bulunuyor.
Ve tam da böyle bir zamanda, Sedat Peker yayınlarıyla yaratılmak istenen kaotik ortam bize hiç de yabancı gelmiyor.
Açıklamaların toplamı üzerinden yapılan değerlendirmeler bir tarafa, Azerbaycan-Türkiye ikilisini ve devlet başkanlarını hedef alan ve uluslararası mahkemelerde yargılanmaya yol açacak açıklamalar bir tarafa…
Kıyamet alametlerinin ortay çıktığı yer, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine odaklı. Ermenistan’ın yaşadığı bozgunun hemen ertesinde…
Ermenistan-Kürdistan-Irak-Suriye; Batı Bloku tarafından oluşturulmak istenen saadet zinciridir. Ve bu zinciri bozan iki ülke; Türkiye, İran.
Bu iki ülkenin ortak özelliği; ikisinde de güçlü devlet geleneği var.
Ağzını açıp Sedat Peker dinlemek yerine, büyük fotoğrafı görmek lazım.
Doğu Bloku ile yakınlaşma ihtimali güçlenen Türkiye’ninbaşına açılan dertler büyüyor, rejim krizi günbegün derinleşiyor.
Tarih tekerrür ediyor.