GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
9 Eylül 2016 Cuma

Türkiye’nin CHP’ye ihtiyacı var da…

“Türkiye’nin CHP’ye ihtiyacı var.” CHP üzerine yazdığım son yazının bitiş cümlesiydi. Hele 15 Temmuz’dan sonra bu ihtiyaç adam akıllı artmış bulunuyor.

CHP’nin merkezde siyaset yaptığını ve sistem partisi olduğunu belirttiğim önceki yazım, ortaya koyduğum iddia itibarıyla, elbet de tartışmaya açık bir metindir. Ancak ben ileri sürdüğüm görüşten hareketle yazmayı sürdüreceğim.

CHP sadece çağdaş batı değerlerini temsil eden bir parti olarak değil fakat aynı zamanda, Cumhuriyet’in kuruluşunda yer alan parti olmak nedeniyle de, sahip olduğu birikim ve değerler itibarıyla, Türkiye için vazgeçilmez bir öneme sahiptir.
Gelin görün ki CHP’yi kuşatan ideolojik bulanıklığın yol açtığı kısır ve etkisiz siyaset biçimi, partinin vazgeçilmez önemini gölgeliyor.
Bilindiği gibi seksenli yıllardan itibaren sosyal demokrasinin yıldızı sönmeye başladı. Küreselleşme sürecine giren kapitalist sistem, sosyal güvenlik politikalarını ekonominin sırtında yük gibi gördüğünden, sosyal devlet ihmal edildi. Dahası, sadece ihmal edilmedi, sistemde sosyal devleti mümkün kılan para da yok edildi. Sistemde artık böyle bir parasal kaynak yok. En kötüsü, sosyal demokratlar, bu kaynağı nasıl yaratacağını bilmiyor. Veya biliyor da söylemiyor. Ben hiç duymadım.

Demem o ki, sosyal demokratların, küresel politikaların ekonomide ve toplumsal yaşamda yol açtığı büyük hasarın önüne nasıl geçileceğini, anlaşılır ve ikna edici bir dille anlatması gerekiyor.

Sonuç itibarıyla, yeni dünya düzeninde sosyal demokrasinin durumu tartışmalıdır. Ne ki sadece sosyal demokrasinin değil, bütün ideolojilerin durumu tartışmalıdır.
Küresel düzenin mekanizmaları, endüstriyel devrimin ve modernitenin getirdiklerini büyük ölçüde yapısal değişime uğrattı. Dolayısıyla sistemde ortaya çıkan değişim ve dönüşüm ihtiyacına bağlı olarak siyasal partiler de program ve tüzüklerini gözden geçirmeye başladı.

CHP, tarihsel planda, Cumhuriyet aydınlanması ve modernitenin getirdiği değerlerin belleği ve taşıyıcısı olmanın yanı sıra, islamcı arayışların zirve yaptığı bu dönemde, seküler toplumun umut bağladığı veya bağlamak istediği partidir.
Sahip olduğu özellikler itibarıyla, tam da değerler sisteminde bir çöküş yaşanırken, Türkiye’nin birikimlerini yeni topluma aktaracak biricik partidir CHP. Ancak, CHP’nin bu özelliğini sahiplenmesi ve yeniden öne çıkarması gerekiyor.
Öne çıkarmak derken, umarım, Anıtkabir’de huzuruna çıkıp, Atatürk’e, yana yakıla olanbiteni şikâyet etmek anlaşılmıyordur.
Benim “öne çıkarmaktan” anladığım, CHP’nin, Aydınlanma düşüncesini, Türkiye Cumhuriyeti’nin moderniteyle buluşmasının uzun geçmişini, modern devletin inşasını, Anadolu ve Trakya topraklarında yaşayan halkların tarihsel olarak Batı’ya dönük yüzünü, Cumhuriyet’in hamasetten arındırılmış gerçek hikâyesini, günahları ve sevaplarıyla doğru dürüst anlatması ve dogmatizmin tuzaklarına düşmeden savunmasıdır.

Modern Cumhuriyet fikrinin, dolayısıyla Aydınlanma devriminin getirdiklerinin üstüne inşa edilecek yeni Türkiye’nin sosyal demokrasi fikrini benimsemesi akla daha yakındır. Bu yakın ihtimalin, yoksullukla mücadele etmeyi, özgürlükleri güvence altına almayı, insan haklarını savunmayı mümkün kılacağını önce CHP’lilerin anlaması gerekiyor.

Sosyal demokrasinin günümüz dünyasında yeni durumunu bir an önce konuşmaya başlamak gerek… Yerelleşmeyi, doğayı, insan haklarına dayalı devleti, demokrasi ve yatay toplumu konuşmak gerek…
Yapılacak o kadar çok iş varken CHP’liler ne bekliyor, bunu anlamak mümkün değil. “Bir şeyler söylese de biz de kızsak” diye Erdoğan’ın ağzının içine bakmaktan vazgeçseler iyi olacak…
Türkiye’nin gerçekten CHP’ye ihtiyacı var. Ama o CHP tam olarak bu CHP mi oluyor, orası biraz karışık.
Kuruluşunun 93. yılında, nice CHP’li yıllar diliyorum.