GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Metin ÖNEY
YAZARLAR
9 Temmuz 2014 Çarşamba

Tebrikler

12 yıl süren mücadelenin sonun da siyasal iktidarın neler yaptığını ve yapmak istediğini önemli ölçü de anlatmak mümkün olabilmiştir. Bu gayretler sonun da oldukça "milli güç birliğinin" de oluştuğu söylenebilir. Elde edilen sonuç elbette tatmin edici boyutta değildir. Son yerel seçimler de bazı yerler de halkın sağ duyusu sayesin de olumlu sonuçlar elde edilmiş olsa da genel de bilhassa parti üst yönetimlerinin anlaşılmaz tutumları sebebiyle beklenen netice hasıl olmamıştır.
Şimdi esas meseleye gelelim.                
Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Bunun çok önemli olduğu tartışma götürmez. Hem usul ve hem de esas yönünden çok önemlidir. Usul yönünden önemlidir çünkü ilk defa halk sandığa gidecek ve Cumhurbaşkanını seçecektir.
Esas yönünden çok önemlidir çünkü Anayasamıza göre Cumhurbaşkanlığı çok önemli yetkilerle donatılmış bir makamdır. Şimdi böyle bir makama halk desteğini de arkasına almış bir kişinin seçilmesi Devletin yönetimin de ne derece etkili olacağı hiç şüphesizdir. Bu açıdan Recep Tayyip Erdoğan'ın söylediklerine ve tespitlerine katılmamak mümkün değildir. Recep Tayyip Erdoğan seçildiği takdir de tabir uygunsa "her şey" olacağının bilincindedir. O'na Anayasa dersi vermeye kalkışanlara sadece şunu söylemekle yetiniyorum: 12 yıldır ne zaman Anayasa akla geldi ki Cumhurbaşkanı seçildikten sonra gelsin.
Kaldı ki için de bulunduğumuz ağır şartlar sebebiyle Cumhurbaşkanlığı daha çok önem kazanmıştır. Seçilecek kişi belli vasıfları taşıdığı takdirde bu vahim gidişe halkın da desteği ile "dur" diyebilirdi. Ne yazık ki muhalefetin tutumu sebebiyle büyük bir ihtimalle bu imkan kaçırılmıştır.
Şimdi altını çizeceğimiz konu şudur:
Yazının başın da ifade etmeye çalıştığımız "milli güç birliği" Muhalefet Genel Başkanlarının tutumları sebebiyle ne yazık ki üçe bölünmüştür. Bu bizim ortaya koyduğumuz bir tespit değildir. Artık halkın aynası durumunda bulunan sosyal medya da adayların sahneye çıktığından bu yana yazılıp çizilenler tabloyu açık bir biçim de ortaya koymaktadır.
Şöyle ki :
1. Sandığa gitmeyeceğini söyleyenler
2. Sandığa gidip oy vermeyeceğini söyleyenler
3. Kerhen de olsa Ekmeleddin İhsanoğlu'na oy vereceğini söyleyenler.
Bu tablo zaman zaman fikir bazın da da olsa da çatışmaya dönüşmektedir. Aynı parti için de dahi birbirlerini ağır bir biçimde ithamlar başlamıştır. Bu tamamen "adayın" ortaya koyduğu olumsuzluktur.
Oysa "aday da ittifak" olsaydı ve "aday" gerekli heyecanı yaratabilseydi şimdi bu tarafta olan herkes kendini meydanlarda bulacaktı. 
Benim anlayamadığım durum bu kadar net olduğu halde niçin "riske" girildi? Ne yapılmak isteniyor?
Olan oldu artık yapacak bir şey yok diyerek konunun çözümü mümkün değildir. Karşı tarafı "biat, biat" diye itham edenlerin şimdiler de oldu olacak diyerek işi geçiştirmeye çalışmaları derde deva değildir.
Hasılı böyle bir sonuç yarattıkları için her iki Genel Başkanı doğrusu tebrik(!) ediyorum.