GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
13 Ocak 2016 Çarşamba

Sultan Ahmet…

IŞİD mi? DAEŞ mi? DAİŞ mi? İstanbul’daki saldırının arkasındaki örgütü adlandırmakta bile ikiye ayrılan Türkiye medyası, Almanca laf üretmede tam bir birlik sağlamış durumda… Hükümete pek yakın Yeni Şafak IŞİD yazmış, daha yakın olmayan Habertürk DAEŞ diyor… Durumu idare etmeye çalışan Milliyet’in 1. Sayfasında örgütün adı bile yok. Kızayım mı güleyim mi bilemiyorum…

Kimse dünyada yükselmekte olan “muhafazakarlığı” anlamış gibi görünmüyor… Romantizm bize kurumların hantallığı ve sıkıcılığıyla, yozlaşmaya olan eğilimleriyle, vasatlığı hoş görmeleriyle alay etmeyi öğretti ama bizdeki gazeteciler “ümmi” gelenekten olduklarından okumaya niyetleri yok. O nedenle hep birilerinin ağzına bakıyorlar.

Evet “muhafazakarlık her şeye rağmen dünyada yükselişte…” Günümüzde insanların iç dünyalarının seküler düşünürlerden çok kutsal kitaplardaki peygamberlerden etkilenmesinin nedeni, seküler düşünürlerin ruhla ilgili düşüncelerini geniş bir kitleye başarıyla yaymak için gerekli olan kurumsal yapıları oluşturmak konusunda yüzyıllardır fazlasıyla isteksiz olmaları. Seküler ruhların gereksinimlerine seslenmek isteyenler, gerekli donanmadan, sabit bir işten ve düşüncelerini kitle iletişim araçlarıyla yayma olanağından genellikle yoksundurlar.

Yaşamakla ölmek arasındaki farkı ölümden yana koyan saldırganın acaba Sultanahmet Camii hakkında bilgisi var mıydı?

Sultan 1. Ahmet tarafından 1616 yılında mimar Sedefkar Mehmet Ağa’ya Ayasofya’nın karşısında yaptırılan Sultanahmet Camii çok önemlidir. Keza dün Başbakan ve bakanların önüne karanfil bıraktıkları Mısır Obeliskleri.. Camii, Mimar Sinan sonrası klasik mimarinin en büyük ve en önemli eseri olarak biliniyor ve aynı zamanda Türkiye’nin 6 minareli tek selatin camisi olma özelliğini de taşıyor.

Avlunun batı girişinde, demirden ağır bir kordon bulunmaktadır. Bu kordon, avluya atıyla giren padişahın kafasını çarpmamak için eğmesini gerektiriyordu. Bu durum da padişahın bile camiye girerken kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini göstermek amaçlı sembolik bir eylem olarak kabul ediliyordu. Sevgili Hocam; Semavi Eyice Prof. Dr. Semavi Eyice, Mimar Sinan’dan sonra yetişen ve onun üslubunu devam ettiren Arnavut asıllı Sedefkar Mehmet Ağa’nın eseri Sultanahmet Camisi’nin, çok zengin bir mimarisi olduğunu söyler.

Şu günlerde Kösem Sultan dizisinde gördüğünüz Çocuk yaşta padişah olan ve genç yaşta da ölen Sultan 1. Ahmet’in caminin yapımında ilk vurduğu kazma, bugün Topkapı Sarayı’nda hala saklanır. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinden rivayetle caminin yapılışında Sultan 1. Ahmet’in, temel kazma çalışmalarına eline kazmayı alarak bizzat katıldığını ve temelden çıkan toprağı kaftanına koyarak dışarıya taşıdığını anlatır Evliya.

Efsaneler bir yana imparatorluğun bazı eyaletlerinden caminin altı minareli olmasına  itirazlar gelmişti. İtiraz edenler, camiye altı minare olması Kabe’ye saygısızlık dediler.Çünkü o zamanlar altı minaresi olan tek mabed Mekke’de idi. Padişah bu meseleyi bütün İslam alemini memnun edecek bir şekilde halletti: Mekke’ye yedinci minareyi yaptırdı. Sultanahmet Camii’nin asıl sırrı ise inşaatından 400 yıl sonra üstelik yabancılar tarafından tespit edilir. Öğretim görevlisi ve sanat tarihçi Sezai Gülşen,  Japon bilim adamlarının yaptıkları araştırmalar sonunda, camideki İznik çinilerinin gizeminin çözüldüğünü söyler. İznik çinilerinde kullanılan kilin yüzde 80’i kuars maddesinden oluşuyor. Kuvars maddesinin elektromanyetik dalgaların yaydığı olumsuz etkiyi ortadan kaldırdığı bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Batılı ülkelerde cep telefonunun zararlarından korunmak isteyenlere kuvars taşı tavsiye ediliyor. Yani,İznik çinilerinde kullanılan kuvarsın olumsuz enerjiyi aldığını, Osmanlı 400 yıl önce keşfetmiş…

400 yüzyıl öncesinden günümüze uzanan mimarisi Sultanahmet Camii, her ulus ve her dinden ziyaretçilerine ayrı bir manevi haz vermeye devam edecek…

Orada kendini patlatan kafanın anlayamayacağı bir mevzudur bu…