GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
22 Haziran 2021 Salı

Sözün tükenişi

Önce söz vardı… İlk kez okuduğumda, bu tanrısal kelam beni çok etkilemişti. “Önce ruh vardı” meselesinin ötesinde söz/insan ilişkisi olarak bakınca çok etkilenmiştim. Ve bu etki hiç eksilmedi.

Sözün insani ihtiyaç ve eylemleri ifade ettiği zamanlardan yazının tahakkümüne uzanan zaman diliminde, evrimleşereksoyutlamayı öğrenince zekâsı açılan insan,uygarlık yolunda, yaza boza bilim yapmayı öğrendi.

Ve nihayetinde,Batı kültürünü inşa eden 3 din, 4 kitabın karşısına dikilen bilim, modern zamanların dini oldu.

Şimdi tükeniş zamanlarındayız…Kavram fetişizmiyle kendinden geçen entelektüelin, aydının, siyasetçinin, yönetenin hiçbir şey söylemeden vaaz verir gibi konuştuğu zamanlarda...

Müritlerden pek farkı kalmayan aydınlanmış insanın bilgiyi bir türsosyal statü sağlayıcıve sisteme entegrasyon enstrümanı olarak kullanması, bilgi ile gösterinin buluşmasıdır. Kitlesel üretim/tüketim sarmalında, gösteri ve gürültünün inşası…

Uygarlığın yıkılış çağında,insanın ziyadesiyle ihtiyacı olan sessizlik, toplumunüstüneabanan görüntü ve gürültüyle hemhal kitle kültürünün işgalinde…

Halbuki gürültüden ibaret kalan söz birikintileriyle yüzleşmek için insanın sessizliğe ihtiyacı var.

Sözün söz olduğu zamanlar çok ama çok gerilerde kaldı. Yalan ile aynılaşan sözün nicedir haysiyeti kalmadı.

Muktedirlerin huzurunda iki büklüm duran insan, sözünü yutmanın zaruretine inanıyor. Başkaldıran insan sadece ve sadece edebi bir imge…

Toplumsallık, efendilere itaatin ve sistem kuran akla biatın bir toplumsal zaruret olduğunu buyuruyor. Söze ne hacet!

Sözün yalandan ibaret kaldığı Araf zamanlarındayız.