GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Melek ERYAZICI
YAZARLAR
18 Mart 2021 Perşembe

Şah mat

İngilizlerin meşhur “denizlere hakim olan, dünyaya hakim olur” ideasının

İtilaf Devletleri’nin ‘boğazına düğümlendiği’

Çanakkale Zaferi’nin 106. yıl dönümünü milletçe idrak ettiğimiz bugün,

hafızamızı tazelemenin milli birlik ve beraberliği kuvvetlendireceğini düşündüm.

Tarih 18 Mart 1915.

Hatırlayalım.

Dönemin İngiliz Bahriye nazırı Churchill,

Birleşik filonun ihtişamlı görüntüsünden sebep,

Türklerin askeri gücünü fazlasıyla hafife alarak,

manevi kudretin, tarihin seyrini değiştirebileceği fikrini ıskalamıştı.

Hesaba katılmayan onlarca unsurdan bir diğeri ise,

zamanın en modern teçhizatlarıyla donanmış itilaf zırhlılarının

doğulu müttefiki Rusya’ya silah ve yardım taşıma isteğinin altında yatan asıl nedenin

dünya politikasında mutlak söz sahibi olmak adına,

sıcak denizlere diğer müttefiklerinden önce ulaşma ihtirasından başka bir şey olmadığıydı.

Politik sahnede bu tür gizli çıkar çatışmaları süredursun,

İngilizlerin bir taşla iki kuş vurabilme sevdası,

Türk savunmasının ilahi kuvvetiyle ‘sukutuhayale’ uğramakla kalmamış,

Rus İhtilali’nin patlak vermesiyle,

denizlerdeki tartışılmaz imaj ve itibarı da yerle bir olmuştu.

Ruslar daha ne olduğunu anlayamadan,

otokratik sistemin yıkımı için

nüfusun büyük bir kısmını oluşturan işçi sınıfı,

göstericilere destek verince, bir hafta içerisinde

çarlık rejimi son buldu.

Velhasıl, Ruslar Marksist ilkeleri benimseyerek,

ülkenin uzun bir süre bu çerçevede şekillenecek politik yaklaşımını netleştirme yolunda ilerlemeyi seçtiler.

Tarihsel dönem değerlendirmesinde, işte tam da bu nedenle,

Çanakkale Şavaşı’nın politik atlası evirebilme gücü,

uluslararası ilişkilerin yeniden şekillenmesi açısından son derece önem taşımaktadır.

İngiltere ve Fransa’nın prestiji hayli sarsılınca,

Avustralya ve Yeni Zelanda başta olmak üzere,

“Kim için kan döküyoruz?” sorgusuyla tanışan mevcut sömürgeler,

zihinlerinde filizlenen özgürlük ve bağımsızlık fikirlerini

muhakkak ki Seyit Onbaşı’nın yüklendiği 215 kilogram ağırlığındaki top mermisi

ve Türk milletinin cephede verdiği olağanüstü çaba ve inanca tanıklık ederek benimsediler.

Zira, durum aritmetikle sabit.

Havada iki merminin çarpışma ihtimali 600 milyonda bir.

Savaş kaynaklarına göre,

Bir metrekareye 6000 merminin düştüğü gerçeği havsala üstü.

Üzerinde güneş batmayan ülke olarak anılagelmiş İngiltere’nin emperyalist çabası

Çanakkale’de yiğitçe ve vatan bütünlüğü koruma bilinciyle

ölüme kulak tıkayarak çarpışan askerler sayesinde boğazına dizilmişti.

Türk’ün ölümle korkutulamayacağı algısı,

Churchill’in zihinsel dehasını alt etmişti.

Öyle ki,

İnsan üstü algı, zeka ve yeteneğiyle

bir milletin kaderini evirebilme yetisine sahip, eşsiz, Yüce Atatürk’ün

cihanı şekillendirebilme becerisi önünde şapka çıkaran Churchill

dokuz ay süren kanlı süreçte bilançonun ağırlığının altını çizerek,

29 bin İngiliz ve İrlandalı, 11 bin Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerle

87 bin askerimizin şehit olduğu savaşta, her iki taraftan da 300 bin askerin ağır yaralandığı bilgisini vermişti.

Nitekim, bu amansız savaşta ulu önderimiz “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” diyerek, ulusal egemenlik bilincini her şeyden üstün tutmuş ve kararlılığı ile dünya çapında hayranlık uyandırmıştı.

Bu minvalde, Çanakkale Boğazı, Hisarlık Tepesi üzerinde tüm heybetiyle bizleri karşılayan Şehitler Abidesi, gözünü budaktan sakınmayan kahraman askerlerin

Atamıza ve vatana bağlılıklarının da ebedi simgesidir.

Çanakkale geçilemez!

Türk’ün adını unutulmaz kılan başka bir unsur daha var ki;

Hem doğru, hem çalışkan,

ilkeli, küçüklerini koruyan, büyüklerini sayan,

yurdunu, milletini özünden çok seven,

ülküsü yükselmek ve büyük Atatürk’ün açtığı yolda

hedefe yürüyen

ve niyahetinde Ne mutlu Türk’üm diyene! sözüyle

varlığını Türk varlığına armağan eden bir milletin toplu yeminidir bu.

Bu yeminden de vazgeçilmez!

Atatürk’ün Türk milletine bıraktığı ebedi emanet,

Türkiye Cumhuriyeti’nin sarsılmaz temelleri üzerinde yükselirken,

bu millet muhtaç olduğu kudreti, damarlarındaki asil kanda bulur.

Ve hiç şüphesiz tarih, bu konuda evrilse de değişmez.

O her şeyi layıkıyla hatırlar ve yazar.

Çanakkale Zaferimizin 106. yıl dönümünde başta ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi minnetle anıyorum.

Sevgi ve sağlıkla kalın…