GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
30 Aralık 2009 Çarşamba

S.O.S İzmir

Resmi rakamlara bakarsak, İzmir, giderek çekilmez, giderek yaşanmaz bir kent haline geliyor.’¶
İşsizlik, Türkiye rakamlarının üzerinde’… Yatırımlar noktasında kendisine ait gerileme rekorlarını egale ediyor. Türkiye’’nin üçüncü büyük kenti, hızla dibe vuruyor, on üçüncülüğe yelken açıyor. En son 7. sırada görüldü...
1999’’dan 2009’’a varan 10 yılda küçüldükçe küçülen’…
Devlet bütçesinden aldığı katkı her yıl azalan ama verdiği değişmeyen, kepçeyle verip tatlı/çay kaşığıyla bile alamayan bir kent’…
Yetişmiş gençlerini, dev fabrikalarını, sanayi kuruluşlarını bir bir kaybeden’…
İktidarla çatışan, cezalandırılan, Ankara bürokrasinin kapı bekçilerine bile madara olan’…
Sadece resmi rakamlar, birkaç sanayi tesisinin kapatılması, kentten göçmesi mi İzmir’’i küçülten?
Süreci idare edenlerin, suyun başında duranların, İzmir’’in suyunu içip ekmeğini yiyen ama bunu yaparken de ekmek yediği tekneye edenlerin hiç mi suçu yok?
Olmaz mı...?
Kısır çekişmelerin eksik olmadığı, siyasetçinin seviye ayarı yapamadığı, kamu bürokratının bıyıklarına günlük ’‘badem ayarı’’ yapıp, makam odasında ’‘tespih’’ çekerken, ziyaretçilerine vaaz-ı nasihat ederken, asıl işini unuttuğu ya da yapmadığı bir kent.
Belediye Başkanı’’ndan Oda Başkanı’’na günü birlik politikaların üretildiği, iş yerine laf/dedikodu üretenlerin, eyyamcılığın, çekememezliğin, kıskançlığın kol gezdiği bir kent.
Bir zamanlar demokrasinin, hoşgörünün başkenti olan ama bu günlerde faşizmin, şovenizmin, ayrımcılığın başkenti olmaya aday gösterilen bir kent.
İtilen, kakılan, gittikçe ötekileştirilen’…
Ancak ve ancak deprem, sel felaketi, taşlama, saldırı, çocuklara cinsel taciz gibi konularla ülke gündemine çıkan/çıkarılan bir kent.
 
Herkesin herkesle kavga ettiği, CHP’’lisinin birbirinin gözünü oyduğu, AKP’’lilerin bıyık altından güldüğü, diğerlerinin yerinde saydığı, incir çekirdeğini doldurmayan gündemlerin, saman alevi gibi sönen, 360 derece dönenlerin çokça bulunduğu bir kent.
Son dönemde yılın ilk ayında metroyu, kalanında körfezi tartışan, seçilmiş kralların kol gezdiği, küfürlerin, hakaretlerin havada uçuştuğu, siyasette adam satmanın bizzat genel başkanlar tarafından ödüllendirildiği, gittikçe karakter irtifası yaşayanların arttığı bir kent.
Dün ’‘Ak dediğine bugün kara’’ diyebilenlerin, bunu yaparken de pis pis, kıs kıs gülebilenlerin cirit attığı...
Küçük hesapların, büyük umutlarla satıldığı, vaatlerin havada uçuştuğu, gerçeklerin yürek yaktığı, kavurduğu, iç burktuğu bir kent’…
Halkın oyuyla gelenlerin seçilmiş kırala dönüştüğü, ’‘astığım astık, kestiğim kestik’’ döneminin uzun sürdüğü, kral çıplak diyen/diyebilenlerin bir elin parmağını geçmediği...
Valisi’’ne ’‘AKP İl Başkanı’’ benzetmesi yapılabilen, Büyükşehir Belediye Başkanı’’na, ’‘otur şuraya bekle’’ denilebilen bir kent’…  
24 milletvekilinden 9’’unun oturmadığı, bürokratlarının İstanbul’’a terfi için öylesine uğradığı, birkaç yıl kalıp gittiği’…
Basınının güdümlü hale geldiği, gazetecisinin suya sabuna dokunamadığı, bir dönem Türkiye’’yi titreten kalemlerin yerinde yellerin bile esmediği bir kent’…
Ve daha neleeer’… Neler.
***
Neredeeen nereye’…
Başbakan Erdoğan'ın bir zamanlar makarna fiyatlarını anlatırken kullandığı hitap cümlesi’…
Ege’’nin incisi, Türkiye’’nin batıya açılan penceresine neler oluyor?
Bence S.O.S veriyor’…
Acil yardım bekliyor.
Ve fazla vakti de yok.
Geç kalınır ve de önlem alınmazsa, önüne gelenin b.k attığı/atabildiği, havası-kızı, gevreği-boyozu dışında bir şeyi kalmayacak bir kasabaya hatta köye dönüşecek.
Gün İzmir’’i kurtarma, üzerindeki kara bulutları dağıtma, tozları kaldırma günüdür.
’‘Metro, körfez, gökdelen, tente, siyasette seviye’’ derken, zaman akıp geçmekte, değer erozyonu önlenemez boyuta gelmektedir.
Ünlü sanatçı Fazıl Say’’ın AKP iktidarını kast ederek söylediği, ’“Kızımı alıp gitmek istiyorum’’ sözünü hatırladım satırların sonuna gelirken’… Bir de Patrik Bartholomeos'un,  ’“Çarmıha geriliyor gibiyim’’ sözünü’…
Bu satırlara sığan ya da sığmayan İzmir gerçekleri de bende aynı hisleri uyandırıyor zaman zaman.
Çarmıha gerilmiş gibi oluyorum ve de kızımı alıp gitmek istiyorum’…
Tabi ki tüm bunlar benim penceremden İzmir’’in görünüşü’… En azından madalyonun bir yüzünde bunlar var.
Ya öteki yüzü’… Az da olsa umut, az da olsa ışık görünüyor ufukta. Kalbi İzmir için atan yöneticiler, sivil toplum örgütleri, bilinçli yurttaşlar, gazeteler olmasa da gazeteciler var.  
Yunan (düşman) bugün gelse kurşunu alnının orta yerinden çakacak efeler... Az da olsa var. Umut her zaman var. Ve karanlığın en yoğun yaşandığı an aydınlığa en yakın zamandır... Yani Tan'dır...
 
Not: İş bu yazının hiçbir satırında hiç kimse açıktan hedef gösterilmemiş, alınmamıştır. Ancak isteyen, istediği bölümü üzerine alınabilir. Bence mahsuru yoktur.
 
Not2: ’‘Bırak bu işleri, sen politika yaz’’ derseniz de anlarım. Ama halının altına süpürülen gerçeklerden böyle diyerek kaçamazsınız.