Ama çoğunlukla AK Parti’ye kaçan etnik seçmenden ama CHP’deki mutsuzlardan ama uç soldan ama ‘dördüncü parti girsin de iktidarın burnu sürtülsün’ deme ihtimali olan cemaatten vs…
O nedenle CHP’nin matematiğini 12 vekil üzerinden yapmak gerektiğini düşünüyorum.
Sonuçta eğilim yoklamasından en çok 6 vekil gönderecek olan örgütte kaç aday var?
Şu anda sosyal medyadan selam gönderen en az 100 kişi… Bu rakamın 300’e dayanmasını bekliyorum. En çok 6 koltuk için 300 aday… Üzerine kadın ve genç kotalarını da hesaba katın… Büyük bir itişme, kakışma hali çıkacak ortaya…
Yerel seçim sürecinde olduğu gibi aday adayları birbirini yiyecek.
**
Kılıçdaroğlu yönetiminin Yücel Özen’in getirdiği perspektifi de dikkate almasında fayda görüyorum. Yani CHP’nin H’sinin ne anlama geldiğini sorgulamasını…
Erdoğan’ın ‘HA’ diye okumayı tercih ettiği H’yi… Yani halkı, halkçılığı…
Siyaseti sadece parası olanların yaptığı, işçi, memur ya da dar gelirlinin de oy kullanmanın ötesine geçemediği manzaraya bir de bu açıdan bakmasını…
Adında Halk olan bir partinin vekil adayları için en az 10 bin lira başvuru ücreti belirlemesi ancak ‘Bu ne perhiz…’ sözüyle açıklanabilir.
‘Memiş Yıldırımcan’lı yılları’ özledim diyordu Yücel Özen… Belediye otobüsüyle yolculuk eden il başkanlarını, ilçe başkanlarını…
Orta ya da alt düzeyde gelir gurubuna sahip olanların aday olmaya bile cür’et edemediği, basit bir ön seçim kampanyası için bile 250 -300 bin liraların söz konusu olduğunu hatırlatıp, ‘Bu manzara da bu koltuklara tabi ki vergi rekortmenleri oturacaktır’ demeye getiriyordu.
Haklıydı Özen…
Her fırsatta lafı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne getirmeye meyilli olan bir partili de Özen’in ‘otobüsle seyahat eden il başkanı’ özlemine limon sıkıyordu.
-Velev ki otobüsle seyahat eden bir il başkanımız var. Muhtemelen CHP standartlarında 60’yaşın üzerinde olacaktır bu başkan. Ve cebindeki 60 yaş kartıyla seyahat ederse yandığı gündür. Biliyorsunuz 60 yaş kartı ‘pik saatlerin’ dışında çalışıyor. Yani sabah 10.00’dan önce otobüse binemez. Bindi diyelim. Uzak bir ilçede oturuyorsa vay haline… Oradan oraya aktarma derken ilk toplantı kesin kaçar.
İşin latifesi tabi ki… Ulaşımdaki aktarma sorununun büyük ölçüde çözüldüğünü düşünüyorum. 60 yaş kartlarındaki ‘pik saatler’ meselesi de çözülemeyecek bir mesele değil. Yeter ki otobüsle seyahat eden yani halktan biri iş başına gelsin.
Kültür Turizm Eski Bakanı Ertuğrul Günay anlatmıştı.
- Bir gün bakanlar kurulunda bakan arkadaşlarıma döndüm ve şöyle dedim. Arkadaşlar bilmem farkında mısınız ama giderek oylarını aldığımız kitle ile aramızdaki gelir makası açılıyor. Yani onlardan uzaklaşıyoruz.
Muhtemelen Günay, bu sözleri yan yana oturdukları Zafer Çağlayan’ın kolundaki 700 bin liralık meşhur saate bakarak söylemiştir. Ya da Egemen Bağış’ın havalı kıyafetlerine…
CHP’de de yaşananlar farklı sayılmaz.
Giderek para baronlarının partisine dönüşen, halktan kopan bir anlayışın ne yazık ki egemen olmaya başladığı görülüyor bizim baktığımız pencereden…
Yücel Özen’in de hatırlattığı budur.
*
Tabi ki fermuar sancısı dedik bir önceki yazıda. O sancıya dair sıcak anıları olanlar da aradı. Hatta biri şöyle anlattı; ‘Eskiden fermuardan önce düğmeler vardı. Fermuarı kullanmayı uzun süre öğrenemedik. Fena sıkıştığı zamanlar oluyordu. Yani fermuar sancısına alışığız hocam…’ diye matrak geçenler de sürecin ne kadar sulandığını anlatmaya çalışıyor gibiydi.
Gördüğünüz gibi gülüyoruz ağlanacak halimize…
Umarım gülerken düşünüyoruz da…