GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
14 Mart 2015 Cumartesi

O röportajın ‘püf’ noktaları!

İzmir’in 11 yıllık başkanı Aziz Kocaoğlu ile A’dan Z’ye bir sohbet fırsatı yakaladık. 
Ege’de Sonsöz’ün tecrübeli kalemleri Başkan Kocaoğlu’nu iki açıdan sıkıştırdı.
Siyaset ve de belediyecilik…
En çok da siyaset…
İki soru vardı aklımızda.
29 Mart’ta taraf olacak mı?
7 Nisan öncesi liste verecek mi?
8 Haziran’da nasıl bir tutum takınacak? 
 
Belediye başkanı olarak da son günlerde Ödemiş üzerinden tartışılan ‘ayrımcılık’ iddiaları ve de gün yüzü görmemiş projelerini sorduk, sorguladık. Ve de Kocaoğlu samimi yanıtlarıyla her iki konuda da kafalarda soru işareti bırakmayacak netlikle yanıtlar verdi.
Belediye Başkanı olarak ‘Yeni Fuar’ gibi kenti ekonomik açıdan birkaç seviye atlatacak, İzmir’e ‘Fuarlar Kenti Vizyonunu’ kazandıracak projesinin kurdelesini kesmeye hazırlanan Aziz Başkan, mutlu ve de gururluydu.
Yüzünde ‘İşte bu işi bu nedenle seviyorum ve bunca yüke bu nedenle katlanıyorum’ diyen bir gülümseme vardı. Siyaseti bir şey olmak için değil bir şey yapmak için yapan birinin gülümsemesi…
Mavişehir’de hayata geçirilecek ve İzmir’i bir ‘kültür-sanat kenti’ yapma noktasında çok önemli bir hamle olan Opera Binası’nı anlatırken de aynı enerjiyi dışa vuruyordu.
 
Sonra tarımı konuştuk… Dahası ‘Tarım kenti İzmir’i…’
Öyle harika bir tarım projesi var ki… Detaylarını önünüzdeki günlerde öğreneceğiz.
Yarımada bitmiş. İşin özü kooperatif modelini yerel yönetime entegre etmiş Kocaoğlu… Bugüne kadar Tire, Bayındır, Ödemiş, Kiraz, Urla, Menderes, Bergama, Karaburun, Seferihisar çiftçisiyle yaptığı sözleşmeli tarım modelini artık beş basamak daha yukarıya taşıyor.
Anlatılan model eksiksiz hayata geçerse sadece İzmir’in değil son yıllarda kan kaybeden Türk çiftçisi için müthiş bir model olur. Efendim İzmir’den model mi olur demeyin…
İşte okul sütü… Kocaoğlu başlattı. Beş yıl sonra hükümet tüm Türkiye’ye yaydı.
7 milyon çocuk süt içiyor bugün. Çiftçi de kazanıyor, yoksul da…
 
Ve 19 ilçe hamlesi… Bence önümüzdeki sürece dair atılmış en stratejik adım. Kentin eski metropolünün dışında kalan tüm ilçelere ‘Büyükşehir’i temsilen’ bir idari bina yapılıyor. Büyükşehir’in tüm işleri o idari binadan yürütülecek. Ve her ilçede Aziz Kocaoğlu’nu yani Büyükşehir’i temsil eden yetkili biri olacak.
- ‘Eee n’olmuş’ demeyin.
Başta CHP’nin kaybettiği 8 ilçe olmak üzere 19 ilçenin tamamında en güçlü adamdan söz ediyoruz. Büyükşehir’in ekonomik olanaklarını sahaya yansıtacak bu kişiler çok değil birkaç ay sonra o ilçelerin fiili başkanlarına dönüşecek. Belki o 19 isimden 15’i 2019’da aday olacak. Yani meşhur 19 mucizesi 2019’da gerçekleşebilir. Süreç içinde bizler ilçelere dair ‘paralel başkanlık’ tartışmasına da girebiliriz, ‘Ne gerek var ki ilçe belediyelerine’ yorumlarını da yapabiliriz. Özel idareler de tam olarak bu yüzden kapanmıştır.
 
Geçelim siyasete…
Kocaoğlu tam olarak kabullenmese de ben onun siyaseti çok sevdiğini düşünüyorum. Hatta 11 yıldır yakından tanıdığımız başkanın en mutlu olduğu anı sorsalar bana… 2010 Kasım’ındaki CHP Kurultayı’ndaki ‘Divan Başkanı Kocaoğlu’ cevabını hiç düşünmeden veririm.
2010 zaten onun siyaset sahnesinde ilk kez açıktan boy gösterdiği bir yıldı. Yılın başında Baykal yapısının İzmir uzantılarına karşı Önder Sav ekibiyle birlikte hareket edip, İzmir il kongresi sürecinde başta Bornova olmak üzere pek çok ilçede sonucu belirlemişti.
Başta Savcı Sayan olmak üzere ilçe belediye başkanlarıyla girdiği siyasi yarışın sonunda meşhur ‘adam-şalgam’ çıkışına imza atmıştı.
Kılıçdaroğlu’nun Yeni CHP sürecinde de en ön saftaydı Kocaoğlu… Yakın siyaset arkadaşları Alaattin Yüksel, Oğuz Oyan ve Hülya Güven’le birlikte... Sonraki sürecin kontrolü Kocaoğlu’nun da içinde hatta başında olduğu bu yapının eline geçti.
Kentin siyasi patronu olarak 2 yıl önceki il kongresinde, Ali Engin’in listesini, kurultay delegelerini bizzat Kocaoğlu yazdı. Ve de 2014 yerel seçimlerine deyim yerindeyse damga vurdu.
MYK’dan çıkan 9 belediye başkanı çizik yerken kalanların da Kocaoğlu’nun rızasıyla koltuklarını korudukları biliniyordu. Son süreçte özellikle yerel seçimden alınan yaralar nedeniyle ekip zor anlar yaşadı. Genel merkezle ayrı düşüldü.
Ali Engin’in istifasının ardından yapılan il başkanlığı ataması ve Eylül kurultayı büyük ayrılığın ipuçlarını taşıyordu. Kılıçdaroğlu ile Kocaoğlu arasına adeta kara kedi girmişti.
Geçtiğimiz günlerde Kılıçdaroğlu’nu İzmir’den aday olmaya hatta önseçime girmeye davet eden Kocaoğlu, partisinin ilçe başkanı tarafından hadsizlikle suçlanmış olsa da bizler işin perde arkasında nelerin olabileceğini her açıdan sorguladık.
 
Ve kürsüden söylenmeden önce ilk kez ‘Türkegül Hanım’a açılan bu manidar davet belki de o ‘kara kedinin’ aradan çekilmesi için bir fırsattı.
Öküzün altında buzağı arayanlara inat Kocaoğlu, son yıllarda MYK dışı kalan İzmir ve Ege’ye dönük bir sinerji arayışındaydı. Başbakan Davutoğlu’nun ‘ofis’ açmayı vaat ettiği İzmir’e…
Aslında İzmir’in ve de Ege’nin ‘yarım asırlık lider’ özlemine de kendince çareydi.
Belki de Kocaoğlu, İzmir’in ve de Ege’nin her seçimde CHP’yi taşımaktan yorulmaya başladığını, MHP hatta HDP’ye kaymaların olabileceğini görmüş ve de ‘lider motivasyonuyla’ seçmeni bir seçim daha diri tutmayı hedeflemişti.
Ki verdiği yanıtlardan benim anladığım tam olarak buydu.
Neden önseçim peki? Kontenjan olmaz mı?
Olur, ama yarım olur… Tüm bölgede ön seçim yapılırken Kılıçdaroğlu’nun da bu yarışa katılması, deyim yerindeyse savaşa giderken ordusunun önünden yürümesi daha şok olur.
Kocaoğlu hala bu samimi davetine yanıt bekliyor.
 
Ve ön seçimin delegeyle yapılmasını isteme gerekçesi…
Benim de bir süre önce yazdığım mesele… CHP’nin seçmeni düzde üyesi tepelerde… Konak ilçeyi incelemiş. Diyor ki; “Dikey yapılarda 70 bin oy almışız, 3 bin 200 civarında üyemiz var. Diğer yatay yapılarda 50 bin oy almışız, 6 bin küsur üyemiz var”.
Delege ile seçime gidilse Alsancak-Güzelyalı aksının yani oy veren bölgenin iradesi sandığa daha çok yansıyacak. Ama üyeyle yapılınca Kadifekale-Gültepe’nin yani kontrolü daha kolay üyenin dediği olacak.
Aslında bu açıdan bakınca (en azından metropol ilçeler için) Kocaoğlu hiç de haksız sayılmaz.
Ama bu tabloya rağmen ‘örgütü hastalıklı’ bulmadığını ve de güvendiğini ekliyor sözlerine…
Peki, taraf olacak mı?
Anahtar liste çıkaracak mı?
Resmi yanıtı hayır…
Ama siyaset resmi yanıtlarla yapılmaz.
 
‘Bizim illa Ahmet olsun diye bugüne kadar hiçbir ısrarımız olmadı, olmaz…’ dedikten sonra geçmiş hamlelerinden hareketle, ‘Mehmet olmasın diye oldu ama…’ diye araya girdik. ‘Oldu ama niye oldu. Orada birine ikbal vermiyorsun. Olası bir hatayı düzeltiyorsun’ diye devam ediyor.
Ben de zaten tam olarak onu söylüyorum.
Kocaoğlu bu kez sahaya inerse üyenin olası bir hatasını düzeltmek için iner.
‘Ahmet olsun diye’ değil…
Ama Kılıçdaroğlu’ndan hala yanıt vermediği ‘önseçim davetine’ Mustafa Balbay’ın ‘evet’ demesinden de son derece mutlu.
“Balbay, 2.5 sene hapis yattı, siyasetle alakası yok, gazeteci ama geldi ben önseçime giriyorum dedi. Bana göre takdir edilecek bir davranış” diyen Kocaoğlu bana göre bu takdiriyle anahtar listesine bir çentik atmıştır mesela! Liste dediğin illa ki yazılı olmaz ki!
Ya süreç onu taraf olmaya zorlayacaktır yahut o taraf olmak için bir gerekçe bulacaktır.
Bugün için 29 Mart’a daha çok zaman var. İzleyip göreceğiz.