GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Fatih YAPAR
YAZARLAR
5 Ocak 2021 Salı

Menemen sendromu!

Yerel seçimde yüzde 53 oranla 55 bin seçmenin oyunu alan Menemen Belediyesi’nin CHP’li Başkanı Serdar Aksoy “yolsuzluk” iddialı “zimmet” suçlamasıyla mahkeme tarafından tutuklanınca meclisten başkan seçilmesi elzem olmuştu.  Polis operasyonu öncesinde parti tarafından ihraç istemli disipline gönderilen Aksoy kendisi istifa etse de “CHP’li belediyeler” algısına engel olunamadı. Fakat; Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun mesajı netti: “Herkes kendine çeki düzen verecek. Yolsuzluk yapanın partimizde yeri yoktur, barındırmayız…”

Hal böyle olunca Menemen meclisinin sandıkta “başkandan ayrı bir pusulayla seçilen” meclis üyeleri kendi aralarında “vekalet başkanı” seçmek için bir araya geldi. Ne olduysa aslında bundan sonra oldu! İYİ Partili 3, CHP’li 15 üyeyle toplam 18 kişiye ulaşan Millet İttifakı çatladı. Mecliste 10’u AK Partili, 2’si MHP’li 12 üyeyle temsil edilen Cumhur İttfakı firelerden yararlanarak oyları 15-15 eşitledi. Sonunda kanun gereği oylama kuraya kaldı. Kurada, CHP’li Deniz Karakurt “başkanvekili” çıkınca yöntem tartışması nedeniyle iş mahkemelik oldu. İzmir 2. İdare Mahkemesi “kuranın şeffaf bir kutuda yapılmasını” gerekçe göstererek “gizlilik” ilkesinin ihlal edildiğini belirtti. Ve sürecin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.

Hemen belirtelim!

Henüz netleşmiş bir karar yok ama İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger imzalı “mülki amir” sıfatıyla belediyeye gönderilen “toplanın, başkanı seçin” yazısı var. İdare Mahkemelerini takip edenler iyi bilirler mahkeme “yürütmeyi durdurma” verdiği bir konuda çok büyük bir sorun görmezse “kesin karar” verir. Bu arada, yürütmenin durdurulmasına karşı yapılan itirazın bölge idare mahkemesinden de ret edildiğinin de altını çizelim.

Herkes gibi siyasi partiler ve adaylar da mahkemeden gelecek kesin kararı bekliyor. Ama valiliğin meclise çağrısı olduğu için bir yandan süreç de ilerliyor. CHP’li Deniz Karakurt’un üstünü ısrarla çizdiği hukuk profesörlerinden alınmış sürece dair mütalaa yani görüşler yetkili makamlara sunulacak.

Adeta satranç oyunu haline gelen Menemen seçiminde Millet İttifakı üyeleri ilk hamleyi yaparak meclise katılmadı. Ve böylece mecliste yeterli çoğunluk sağlanamadığı için “başkanı seçme” maddesi de görüşülemedi. 5393 Sayılı Belediye Kanunu’nun ilgili maddesi üç gün içinde “dörtte bir çoğunluk” sağlanması şartıyla yeniden seçimi şart koşuyor.  Bu konuda çeşitli formülleri masanın üzerine koyacak olan Millet İttifakı’nın üyeleri yeni bir hamleye hazırlanıyor. O da meclise tam sayı olarak katılıp “yeterli çoğunluğun avantajıyla” gündem maddesi olarak gelen başkanlık seçimini “gündemden çıkartmak” olacak.  Daha önce Türkiye’de böyle bir örneği yaşandı mı bilmiyorum ama İzmir’de böyle bir örnek yok. Bir yandan hukuki süreçte zaman kazanmaya oynayan ve mahkemenin kesin kararı vermesini isteyen ittifak üyelerinin önünde birçok alternatif bulunuyor.

Tehlike yok mu?

Elbette var! Aynı kanunun “meclisin feshi” başlıklı 30 maddesinde durum açıkça tarif ediliyor. Eğer belediye meclisi kendisine kanunla verilen görevleri süresi içinde yapmayı ihmal eder ve bu durum belediyeye ait işleri sekteye veya gecikmeye uğratırsa, belediyeye verilen görevlerle ilgisi olmayan siyasi konularda karar alırsa, İçişleri Bakanlığı’nın bildirimi üzerine Danıştay’ın kararı ile feshedilebiliyor. İçişleri Bakanlığı gerekli gördüğü takdirde meclisin feshine dair bildirim ile birlikte, karar verilinceye kadar meclis toplantılarının ertelenmesini de isteyebiliyor. Danıştay’ın bu konuyu da en geç bir ay içinde karara bağlayacağı da kanunda yazılmış.

Bu arada yine kanunda “Belediye başkanı görevlendirilmesi” başlıklı 46. madde var.  Burada ise, “Belediye başkanlığının herhangi bir nedenle boşalması ve yeni belediye başkanı veya başkan vekili seçiminin yapılamaması durumunda, seçim yapılıncaya kadar belediye başkanlığına büyükşehir ve il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğer belediyelerde vali tarafından görevlendirme yapılır” deniliyor. Bunun için görevlendirilecek kişinin belediye başkanı seçilme yeterliğine sahip olması şartı yeterli.

Gerek hukukçular ve gerekse parti içinde valiliğin aldığı kararı “hukuksuzluk” olarak nitelendiren çok sayıda kişi var. Mahkeme kesin kararı vermemişken idari bir tasarrufta bulunan valinin “toplanın” çağrısının geçerli olmadığı düşünülüyor. Bu konuda da hukukçu başkanvekili Deniz Karakurt’u sorumlu tutanlar var. Çünkü, valiliğin bildirimini meclis gündemine alıp almama iradesi başkanda olduğu için “mahkeme kararını beklemeliyiz” şeklinde resmi bir yanıt verilebileceği dile getiriliyor.

Asıl tartışılan en önemli nokta şu ki partinin bu noktaya nasıl geldiği!

Başından bu yana sürecin hukukçu kimliği taşıyan İl Başkanı Deniz Yücel’in “koordinasyonunda” yürüdüğünü bilmeyen yok. Aday belirleme sürecinden meclis üyeleriyle yapılan örtülü görüşmelere, genel merkezin yönlendirilmesinden parti üst makamlarının öncesinde ve sonrasında bilgilendirilmesine kadar tüm operasyon “tek elden” idare ediliyor. Mecliste AK Parti’nin adayına oy veren CHP’li üyelerin tespiti ve disipline gönderilmesi işlemini kaos ortamında bile unutmayan Yücel’e birileri “dur artık” demese CHP bir de bu tartışmayla gündeme gelecekti.  Aslında durumu,  partide genel sekreterlik yapmış İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır’ın, “asıl üzüldüğüm nokta 18 kişiyken 15 meclis üyesine düşüp vekil başkanın seçilememesidir” sözleri gayet net anlatıyor. Yine milletvekillerinden Tacettin Bayır’ın, “Bu organizasyonları yapan, belediye meclis üyelerini yazan, öneren arkadaşlarımız da dahil mutlaka genel başkanın akıl defterinde vardır” sözleriyle Milletvekili Atilla Sertel’in, “Kimse aday belirlerken, seçerken bize sormadı. Milletvekillerine danışılmadı” ifadeleri iyi okunması gereken cümlelerdir.

Urla’da başlayan, Kınık’ta alevlenen, Menemen’de devam eden partideki yangının kıvılcımı farklı ilçelere ve il yönetimine çoktan sıçramış durumda. Genel merkez dahil birçok etkili-yetkili makamın sorumlu tutulmasına neden olan gelişmelerin elbette mimarları biliniyor.

Menemen olayı iyice büyüyüp partideki tartışmalar artınca dün yakın tanıdığım, üst kurullarda görev yapmış eski bir hukukçu arayarak şöyle dedi: “Allah aşkına birisi il başkanına milletvekili olacağına dair yazılı belge versin de şu İzmir rahatlasın. Belki böylece kendisini garantiye alan siyasi kişilik olarak, davranış bozukluğu sergileyen karaktere dönüşmez… ”