GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Cumhur BULUT
YAZARLAR
27 Mayıs 2024 Pazartesi

Maymunlar Cehennemi ve Cujo

Serinin ilk filmi bin dokuz yüz altmış sekizde çekildi. Farklı bir bilim kurguydu. Yüzyıllar ötesinden dünyaya geri dönen uzay adamları, maymunların dünyaya hâkim olduğu gerçeği ile karşı karşıya kalmıştı. Maymunlar konuşuyor, iptidai de olsa kendi medeniyetlerini kuruyor ve yaşayan insanlara da zulmediyorlardı.

Film çok beğenildi. 1970, 71, 72 ve 73 yıllarında çekilen devam yapımlar da izleyici karşısına çıktı.

Bitmedi. Seri o kadar beğenilmişti ki farklı konulara dağılsa da ardı arkasına çekilen filmlerden yıllar sonra 2001, 2011, 2014 ve 2017’de yenileri yapıldı.

Son film ise şu sıralar gösterime girmek üzere, belki de girmiştir.

Neyse…

İlk yapımlarda maymunlar doğal “evrim” sebebiyle tekâmül etmiş görünüyordu. Diğer yapımlarda ise maymunların evriminin insanlar sayesinde ve ilaçlar marifetiyle olduğu anlatıldı.

Çok seviyorlardı insanlar maymunları. Hatta kedi ve köpek dostluklarından sonra gelen maymunculuk bütün dünyaya yayılmıştı. Sonunda da insanlar maymunlar tarafından katlediliyordu...

Film işte, senaryo!  

Birileri yazıyor, birileri oynuyor ve bizler de izliyoruz.

KUJO

Çok netameli bir konu “sokak hayvanları”…

Sahipli olanlar bile tehlike saçabiliyor… Diğer taraftan da bizlere emanet olan can taşıyorlar…

Ama başıboş, kontrolsüz hatta cana kıyan; çocuk öldüren, sakat bırakan; yaşlılara saldıran, travmalara sebep olan bu hayvanlarla ilgili bir şeyler de yapmak gerekiyor.

Kabul edelim, sorunun arka planında yine insana dayalı hatalar yığını var. Şahsi ve kurumsal boş vermişlik birçok derdimizin ana sebebi…

Bir tarafta “Hayvan sev-miyorsunuz!” diye herkese iftira atanlar, diğer tarafta da canı yananlar ve başka canlar yanmasın diye problemi çözmek isteyenler var.

***

Seksenli yıllarda “Kujo” adlı filmi izlemiştim. Önceleri sıradan köpek olan ve bir aile tarafından beslenen sevimli köpek Kujo nasılda vahşi bir hayvana dönüşmüş, tam bir canavar halini almıştı!

Ölüm saçıyordu Kujo! Çoluk çocuk, genç yaşlı demeden saldırıyor ve öldürüyordu. Ürkütücü ve gergin sahnelerdi. Stephen King romanından uyarlanan film unutulacak gibi değildi.

Mesele daha o yıllarda işlenmişti… Kırk yıl sonra şimdi de biz yaşıyoruz bu sahneleri.  Hevesle edinilen hayvanlar sokağa terk edilince başımıza gelmeyen kalmadı. Sevgi kelebekleri vahşi canlılara dönüştü.

Çoktan kontrol altına almalıydık bu durumu. İnsanların her şeyi istemesi bir hak değildir. Toplumsal yaşantı ancak kurallar, yaşam hakkına saygı ve ölçülerle sağlıklı bir şekilde devam ettirilebilir.

Kural ve yasa tanınamazlık; “bana bir şey yapmıyorlar, bin yaşasın bu yılanlar” demek hak olamaz!

Yaratılanı sevmek, insan hayatına kast edilmesi değildir.

O kadar çok meselemiz varken bu konu bizi hiç yormamalı, meselenin çözüm merkezine insanı koyarak gerekenler yapılmalıdır.

Bir atasözümüzle konuyu bağlayalım; “Köpeğin dayısı olmaz.”  Her an saldırabilir!

***

BATIDAN GEÇME HASTALIKLAR

İnsanın evrensel sorumsuzluğu dünyamızı berbat ediyor.

Kana doymayan insan, dünyanın kaynaklarını sömürürken azgın ve vahşice davranıyor. Her işinde, tabiata her müdahalesinde de aşırı insan. Sınır tanımıyor!

Ya bize ne oluyor?

Türklerin doğaya karşı dengeli bir duruşu vardı, ne oldu ona?...

Neden bu kadar kontrolsüz ve çılgınca davranıyoruz. Bu hayvancıkları nasıl oldu yaşamımızı tehlikeye sokan sürülere dönüştürdük?

Esasen batıdan geçme bir hastalık bu! İfrat ve terfide dayalı patolojik bir durum…

Sonunda yoğun bakıma sevk ediyor bu aşırılık bizi. Oysa hayvanları çok seven bir milletin ve medeniyetin varisleriyiz biz. Emanete sahip çıkmayı emreden bir dinin de mensubu...

Gereğini yapıyorduk da… Sonra ne olduysa sevgi perestişe döndü, bir çılgınlık halini aldı. Batının aşırılığı bulaştı bünyemize.

Her bahçeli evin bir köpeği ve kedisi vardı eskiden. Atlarımız kanatlarımız; kuşlar dert ortaklarımızdı. Kedi ve köpeklerimiz ise can dostlarımızdı…

İfrat ve tefrit bu… Aşırılık! Bulaştı bu hastalık bize.

 Acil önlem şart!

***

“Çocuk sahibi olmak istemiyoruz, çünkü kedimiz var” diyen çiftlerle tanışıyoruz artık. Gözlerimiz fal taşı gibi açılıyor, beynimiz tokatlanıyor fakat sayıları da hızla artıyor!

Sosyoloji buna bir isim koymalı. Bir başlık açmalı…