GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
8 Mayıs 2014 Perşembe

Kıyıların tedirginliği...

CHP’de süren değişim, yerel yönetimlerde de kendini göstermeye başladı. Liberal-sol işbirliğine dayalı bir yapının yeni CHP’nin omurgasını oluşturacağı anlaşılıyor. Ne ki bu durum sadece anlaşılmakla kalmıyor fakat aynı zamanda laik olarak tanımlanan Türkler tarafından da endişeyle karşılanıyor.
Endişeli modernlerin AKP’nin kamusal alana müdahaleleri sonucu başlayan korkuları, CHP’deki değişimin niteliğinden kaynaklı bir umutsuzluğa dönüşüyor.
Yeni CHP ve değişim rüzgârı, başlangıçta umut vermişti. Ancak, zaman içinde, değişimin belli kimliklerin partide etkinleşmesiyle sınırlı kaldığı anlaşılınca, umudun yerini hayal kırıklığı aldı.
 
AKP, din grubu olarak Sünnileri ve Nur cemaatini, etnisite grubu olarak da Kürtleri öne çıkarmıştı. İnsan haklarını, din ve etnisite gruplarını ifade eden normlara dayandıran AKP iktidarının ülkeyi getirdiği yer ortada. Korku filmi izler gibi izliyoruz olan biteni..
Öte yanda, ulus devlette yapısal değişimi öngören neo liberal politikaların bir başka versiyonunu, değişim ve yenileşme sürecinde, CHP’de de izliyoruz. Fakat gruplar arasında parti içi iktidar mücadelesi örgütün bütün zamanını aldığından, ülke sorunları ve ülke siyasetiyle ilgilenmeye zaman kalmıyor. Dolayısıyla, siyasal planda topluma dokunan pek bir şey olmuyor. Her iki cenahta da yaşam emaresi yok.
Bu ahvalde, parti içi mücadeleden yeni yönetimler çıkabilir ama çözüm çıkmaz.
 
İzmirliler, Cumhuriyet’in yurttaşı olarak yaşamaktan memnundur. Cumhuriyet devrimi ve Atatürk ilkeleriyle sorunlu değildir.
Elbet de yapısal sorunları vardır bu devletin ve bir değişim, yenileşme gereklidir. Fakat bu değişimden, “hep beyaz Türkler yönetti, biraz da Kürtler, Sünniler, Aleviler yönetsin” gibi bir sonuç çıkarmak, mevcut sıkıntılı durumun sürmesinden başka sonuç vermez. Devletin sorunlu alanları daha da sorunlu hale gelir. Değişim politikalarından, “nöbet değişimi” gibi tuhaf bir anlam çıkaranların sayısı her iki cenahta da çok fazla.
 
CHP’nin oy depoları kıyılar tedirgin. Bu nedenle anketlerde anlamlı yükseliş görülmüyor. Önümüzdeki aylarda laik Türklerin endişeleri derinleşirse, bu durum, oyların düşmesine bile yol açabilir.
 
Yerel seçim süreci iyi yönetilemedi. AKP’nin hatalarından nemalanan bir seçim stratejisi çok anlamlı değildi.
Herkesin Türkiye’si, herkesin CHP’si” için yola çıkıldığında herkes umutluydu. Şimdi akıllar karıştı, CHP yönetiminin “herkes”ten ne anladığı sorgulanıyor.
Herkesi eşit gören devlete giden yol, bu yol değil. AKP bunu denedi olmadı.
Aynı yolu, aktörleri değiştirerek denemek, sonu başından belli bir macera olur.
Sosyal demokrasinin uzlaşma kültürü bu tür palyatif çözümleri öngörmüyor.
 
Parti yönetimi ve milletvekilleri, CHP’nin sosyal demokrat kimliğini artık hatırlamalı…
Devletin üniter yapısını ‘ben yaptım oldu’ mantığıyla dönüştürmek hiç olası değil. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini ha keza… Bunlar konuşulmasın demek ne kadar hatalıysa, oldubittiye getirmek de o kadar hatalıdır.
 
Sosyal demokrat düşünce, toplumsal mutabakatı sağlayacak çözüm yollarını, toplumsal barışı ve yoksullukla mücadeleyi öngören etkili bir siyasal programı oluşturmak için elimizdeki en iyi araçtır.

Bunu anlamak için daha hangi bedelleri ödemek gerekiyor?