GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
29 Aralık 2020 Salı

Kahveciler kan ağlıyor!

Bu Korona Belası yüzünden…

Darbe yemeyen ekmek teknesi kalmadı…

Mart’ın ortalarından itibaren…

Her yer kepenk indirdi…

Restoranlar, lokantalar gitti…

Berberler aylarca dükkan açamadı…

Marketlerin adını unuttuk…

Hamamlar bile müşteri kabul edemedi…

Pastaneler size ömür…

Kafeteryalar ticarete veda etti…

Saunalar gümbürdedi…

AVM’lerin içindeki minicik minicik dükkanlar bile kilit astı…

Sonra ortalık bi’toparlanır gibi oldu…

Haziran’la birlikte…

“Haydiiin, efeler…” dedik; o serbestlikle…

Her yer açıldı; yüzler güldü…

Gelgelelim…

Sadece bir “esnaf sınıfı” bitişini ilan etti…

***

Kahvehaneler hiç kapanmadı…

Ama rızkını da hiç çıkaramadı…

Kafadan darbe yemişti 500 yıllık kahvehane kültürü!

Salgın yüzünden…

Kahvelerde ne pişti oynanmasına izin verildi…

Ne de tavlaya, ne de okey’e…

Manzara bu olunca…

Kahvehanelere gidilmez oldu…

***

Oysa…

Resmi kayıtlara göre…

Türkiye’de en az “700 bin” kahvehane var…

Bırakalım İstanbul ile Ankara’yı…

Sadece İzmir’de…

Yedi bin kahvehane hizmet veriyor 4.5 milyonluk kente…

Çoğu siftahsız dükkan kapatıyor…

Oyun yoksa…

Çay/kahve içsen ne yazar…

Bunların da tiryakisi ve müdvimi var…

Onlar…

Okey taşı ile zar sesini özlüyor…

Kağıt oynayarak zaman çalan yaşlı kahvehane müdavimleri vardı…

Artık onlar da bıraktı; her gün uğradığı kahveleri…

Aslında o kıraathaneler…

Asırlardır çay-kahve eşliğinde sosyalleşmenin adresiydi…

***

Kriz büyük, çare yok!

Devlet Baba…

Salgın nedeniyle haklı olarak kahvelerde oyun oynatmıyor…

Adları kahvehaneydi…

Şimdi sadece belli bir yaşın üstündekilerin gazete okuduğu…

Birer kıraathaneye dönüştüler…

Tabii, sosyal mesafeyi korumak şartıyla…

***

Kahvehaneler “tükendik” derken…

Odalar, federasyonlar hiç bi’şi yapamıyor…

Oysa esnafı yaşatmak gerek…

İyi de nasıl?

***

İşte tam da Pandemi’ye saydırdığımız bedduaların…

Dokuzuncu ayında…

Türkiye’de…

Sadece bir belediye başkanı…

“Kahveci esnafının tükenişini seyredemeyiz!” dedi ve…

İlçesinin dört bir yanına yayılmış…

250 adet ruhsatlı kahvehane sahibine…

500’er lira nakdi yardım yapmaya başladı…

Neden?

Yaşatmak için…

“Yaşatmak için kimler her çareye başvurur?” diye düşünmeyin…

O bir doktor…

Yaşatmaya yemin etmiş…

“O kadarcık parayla hangi yara kapanır?” demeyin…

Bu zamanda esnafa can suyu gerek…

***

Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay

Türkiye’de ilk kez uygulanan “Kahveci’ye Destek” atağı için…

“Küçük bir hediye... Keşke daha fazlasını yapabilseydik” diyor…

Keşke tabii ki…

Ama…

Belediyeler nereye yetişsin ki?

*** 

Karşıyaka’nın Belediye Reisi Dr. Tugay’ın…

Kahveci esnafına verdiği nakit para desteğini…

Devlet Baba’nın aldığı önlemlere karşı çıkmak gibi okumak yanlış olur…

Sadece…

“Can Suyu” diyor, doktor başkan…

Belki…

Başka belediye başkanları da kahveci esnafını hatırlar(!)

***

Çok kıymetli bir atasözümüz var…

Ender kullanırız ama…

Anlam yükü tonlarca ağırlıktadır(!)

“Az veren candan, çok veren maldan…”

Aslında şunu anlatır o atasözü:

“Varlıklı olmayan kimse, yardım ya da armağan olarak az şey verebilir... Bu büyük bir fedakarlıktır... Varlıklı kimse ise çok şey verebilir… Bu, onun için özveri sayılmaz…”

Karşıyaka Belediyesi…

“Az veren candan!” sözünün…

Gereğini yerine getirmenin mutluğunu yaşıyor…

Güzel olan da bu zaten…

Nokta…

Sonsöz: “Ümitsizliklerden sonra nice ümitler, karanlıkların sonunda nice güneşler var… / Hz. Mevlana…”