GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
10 Nisan 2015 Cuma

Eleştirilerin partisi CHP’de solcu olmak…

CHP’yi eleştirmek, her CHP’linin asli parti görevidir… CHP örgütlerinde hiç dinmeyen eleştiri fırtınasına bakarak böyle bir kanaate vardım. CHP’ye şöyle sağlam bir eleştiri getirmeden iyi CHP’li olmanın imkânsız olduğunu düşündüğüm bile olmuştur.
Bence, örgütlerde o eleştiri curcunasına dâhil olamayanların parti içindeki siyasal etkinliği bile tartışmalıdır. Eleştiri, partilinin kendini ifade biçimi olmuş bir kere...
Zaman zaman, eleştirinin ölçüsü kaçtığında elbet de can sıkıcı oluyor. Fakat eleştirel tutumun aynı zamanda CHP’ye inanılmaz dinamizm kazandırdığı da bir gerçek.
 
CHP kabuk değiştiriyor. Yeni dünya düzeninin öngördüğü yapısal değişim, ikibinli yıllarda, CHP’yi de değişime zorlamaya başlayınca, yeni arayışlar gündeme geldi.
Genel seçimlere giderken oluşturulan parti vitrini, CHP’nin, boşalan merkezi doldurmak, merkez partisi olmak arzusunda olduğunu düşündürüyor.
Parti içindeki solcuların ne olacağını soranlar olabilir. Solculuk yapmadıkları sürece onlara hiçbir şey olmaz. Zaten CHP’de solcu olduğunu söylemek mümkündür ama solculuk yapmak mümkün değildir. “Antiemperyalizm”, “Deniz, Mahir, Ulaş”, “emeğin sömürüsü” gibi simgeleşmiş kalıpları içeren sloganlar kullanmaktan öte solculuk yapmak, CHP’de karşılık bulmaz. Mesela, “ben Marksistim” diyen birinin, bunu söylemek dışında, Marksizm adına yapabileceği hiçbir şey yoktur. Yumruğu havaya kaldırır ve slogan atar, o kadar…
Bugün, CHP’nin merkezde siyaset yapma çabası içinde olduğu bir gerçektir. Kanat hareketleri henüz oluşamamış olmakla birlikte bu çaba da sürecektir. Muhtemelen liberallerin ve sosyal demokratların oluşturacağı kanatlar, hiç kuşku yok, CHP’ye güç katacaktır.
 
Sosyal demokratlara gelince…
Kanımca, CHP’de asıl mesele, günümüz dünyasında ülke ve dünya problemlerini sosyal demokratların nasıl ele alacağıdır. Sosyal demokrasi fikrini geliştirecek ve iktidara taşıyacak siyasal parti olarak CHP’nin böyle bir sorumluluğu var.
Devletler ile metropoller arasında erk paylaşımı, yerelleşme, üretim ve inovasyon, temsili demokrasi, parlamenter rejim, yoksulluk ve kentleşme, doğanın savunulması başta olmak üzere, yeni dünya düzeninde yaşanagelen değişim sonucu ortaya çıkan yeni yapıların, yeni kavramların, yeni kurumların, derinleşen sosyoekonomik sorunların çözümlerinin, sosyal demokrat düşünce bağlamında bir siyasal programa dönüşmesi, ertelenemez bir ihtiyaçtır.
Sosyal demokratların, son otuz yılda nelerin değiştiği ve neleri yeniden söylemek gerektiği konusunda kafa yormaları ve Parti’den önce, kendilerini eleştirmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Sosyal demokratlar kendilerine çeki düzen vermedikleri sürece, CHP’de sol kanat oluşumu ötelenecektir. Kanımca, şimdiki halde, sağ kanatta bir oluşumun şansı çok daha fazla.
Fakat aynı zamanda, CHP’nin hiç olmadığı kadar sosyal demokrat kimlik kazanmaya hazır duruma geldiğini söylemeliyim. Sosyal demokratlar artık mazeret üretmekten vazgeçmeli.
CHP’de sosyal demokrat düşüncenin önünün açılmasını, Kılıçdaroğlu’nun başarısı olarak görüyorum.
 
CHP’de, adım adım, yeni dünya düzeninin normlarına dayalı bir siyasal yapılanma ortaya çıkıyor. Bu, muhafazakârların iktidarına son vermesi umulan ve merkezde yer alan bir siyasal yapılanmadır. Merkezde olmak, CHP için çok da yeni bir durum değildir ama… Neyse, bu yapı içinde, solu, nereye isterseniz koyun… Partide ulusalcı cenah etkisizleştiğinden, onları muhtemelen dağınık bırakacaklar…
Bu arada, sol kimliğiyle tanıdığımız adayların daha ziyade uluslararası sistemin arzuladığı bir sol çizginin takipçisi olduklarını not etmekte yarar var.
 
Bütün eleştirilerin ötesinde, Bülent Ecevit döneminden sonra ilk defa, CHP’de iktidar olmak için kıpırdanmalar başladı. Bu, iyi bir gelişme…

Ancak, iktidar yolu CHP’lilere yabancı olduğundan, gelecek muhalefeti ve itirazları Kılıçdaroğlu’nun göğüslemesi hiç kolay olmayacak.