GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
1 Ocak 2023 Pazar

Birleşik Krallıkta 2022

Yerleşmek ve çocuk büyütmek için dünyanın sayılı iyi, yaşaması kolay ülkeleri arasında yer alan Birleşik Krallık hayli hareketli bir 2022 geçirdi. Yaşamak için en iyi ülkeler arasında sayılmasının nedenleri arasında ücretsiz ve iyi bir eğitim sistemi, düşük suç oranı ve çeşitli iş bulma olanakları olarak gösteriliyor. Ayrıca, bazı aksamaları olsa bile SGK gibi prim ödeme sistemi olmadan tüm halka açık, ilaç dahil ücretsiz sağlık sistemi de birçok ülkede olduğundan daha iyi. Çocuk büyütmek için önerilen yerlerin başında Oxford, Cambridge, Reading, Southampton, Cardiff, Liverpool, Manchester, Edinburgh ve Londra’dan söz ediliyor.

1801den beri adı Birleşik Krallık veya Büyük Britanya olan bu ülke kendi içlerinde bir miktar otonomi olan 4 ülkeden oluşuyor, İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda. Bu ülke 2022yi nasıl geçirdi, yılı nasıl kapatıyor?

COVİD19:
2019un son ayında başlayan pandemi aynı hızla ülkede sürmekte ancak yaklaşık tüm halk 3-4 kez aşılandığından virüse bağlı ölümler azalmış durumda. Halk kendini korumayı öğrenmiş, gençler ve sağlıklılar maske takmaz ve normal yaşama geri dönmüşken, yaşlılar ve riskli, kronik hastalığı olanlar daha dikkatli, maskeli, mesafeli, kontrollü yaşama alışmış durumdalar. Tüm kısıtlamalar kalkmış durumda.

Virüs zayıflamış olabilir, 2020 yılında gençler bile bu hastalıktan yüksek ateşle yatarken, 2022 yılında gençlerin çoğu bu hastalığı ayakta, ateşsiz geçirdi. Kısacası Covid19 açısından yaşam büyük çoğunluk için bu yıl normale döndü ancak normale dönmesi ile 2 yıldır maske, mesafe, izolasyona alışmış nüfusta farklı, grip, anjin gibi öldürücü olmayan bulaşıcı hastalıklarda artış görülmeye başlandı.

GREVLER:
Yılın sonlarına doğru hayli yükselen, %10u aşan enflasyondan, yaşam pahalılığından ve yıllardır pek artmayan maaşlardan dolayı grevler hız kazandı ve yaşamı ciddi şekilde etkiledi. Önce demiryolu çalışanları başladı ki en düşük maaşlı çalışan grup değildi. Belirli günlerde tren seferlerini durdurdu veya azalttılar. İşe gitmek, uçağa yetişmek gibi zorunlu demiryolu müşterisi olan zorunda olanları hayli zorladı. Birleşik Krallıkta zaten tren ücretleri çok pahalı, otobüsler daha ucuz ama tren kadar hızlı değiller. Sonuçta biletlere yüksek zam ile maaşların artması söz konusu ki bu zam halkı çok zorlayabilir.

Bu grevleri daha düşük bir oranda otobüsler, postacılar izledi ve hemşireler ile ambülans şoförleri de grev kararı aldı, gösteriler düzenlendi, şu an çoğu sektör ara ara grevde. Hemşireler ve yeni başlayan üniversite hocaları, yani eğitimciler en suistimal edilen grupta yer alıyor, maaşları çok düşük, ağır şartlar altında çalışıyorlar. Birçoğu ders ücretli kadroda görevlendiriliyor ve tam zamanlı bir iş verilmiyor.

Bu ülkede hemşireliğe “sevgi, şefkat dolu, saygın” bir meslek olarak bakılıyor ve bu nedenle hemşireler biraz “şefkatli anne” modelinde uzun yıllardır, nasıl olsa grev yapmaya gönülleri elvermez diye düşük ücretle çalıştırıyor. Ambülansların ise greve gitmesi hükümeti hayli kaygılandırıyor.

Son yıllarda yeni başlayan üniversite hocaları, öğretmenler, lise mezunu bir işçiden, tesisatçı, marangoz, kapıcı veya elektrikçiden daha düşük maaşlarda çalıştırıyor. Şimdilik az miktarda üniversite hocası greve gitti ama artabileceği düşünülüyor. Üniversiteler İşçi Patisi hükümetleri zamanında, eskiden öğrenciler için ücretsizdi, şimdi ücretli ve ücretler çok yüksek, yaklaşık 2 öğrencinin ücreti yeni başlayan bir hocanın yıllık brüt maaşını ödüyor. Bazı sınıflarda yüzlerce öğrenci var.

Kısacası yıllar süren Muhafazakar Parti yönetiminde ülkenin eski hakça dengeleri hayli bozulmuş ve düzeltmek için ciddi bir mercek altına almak gerekliliği durumunda… 

KRALİYET:
Bu yıl Kraliyet açısından hayli zor bir yıl yaşandı. Tarihin en uzun tahtta kalan hükümdarı unvanını alan ve Platin Jübilesini kutlayan Kraliçe Elizabeth 96 yaşında, Lis Truss’ı başbakan olarak görevlendirdikten iki gün sonra vefat etti. Yerine tahta oğlu Charles geçti ancak hayli tartışmalara, eleştirilere adeta alaya da sahne oldu. Kral Charles 73 yaşındaydı, yaşlanmıştı, Kraliçe son ana, ölümüne kadar tahtına, güce yapışmış, bırakmamış, oğluna yer açmamıştı.

Kral tahta çıktı, önüne akıtan dolmakalem, dirseğinin yanına devirmesi için mürekkep kondu, adeta gizli bir el onunla uğraşıyordu. Daha Kraliçe’nin zamanında başlayan Kraliyet hakkındaki Netflix dizileri ölümüyle daha da sertleşti, eleştirel bir görünüme geçti. Milyonların izlediği bu diziler Kraliçeyi hayli acımasız ve gücünü kimseyle paylaşmaz gösteriyordu. Gençliğinde kız kardeşini ezen, ona hiçbir görev vermeyen, sevdiği erkekle evlenmesine önce engel olan, ikincisinde ise “Ben şu an hamileyim, bu duyurulacak ve doğuma kadar senin evliliğin haberi duyurulamaz, ön plana geçemez” şeklinde ertelettiren ve tüm bu hareketleri “Ablan değil, Kraliçe olarak yapıyorum” diyerek makamının arkasına gizlenen biri olarak resmedildi.

Yine dizide, ülkesi, ailesi, gidecek bir yeri olmayan eşi Philip’i gençliğinde sevgiyle kazanmaya çalışmak, ülkenin yönetimi Victoria gibi onunla paylaşmak yerine devlet görevlilerinin yardımıyla ezen, ona pembe, kalpli bir kravat taktıran, ne eşini, ne kız kardeşini, ne annesini yönetime karıştırmayan, oğlu Charles’ın da yaşamına, evliliğine karışan biri olarak resmedildi. Charles da dizide içe dönük, mücadeleci olmayan, annesinin arkasından onu tahtan indirip kendisinin tahta çıkmaya çalıştığı, sorunlu bir kişilik olarak gösterildi.

“Ben ülke yönetimine karışmam” dediği halde başbakanların her hafta karşısına çıkıp rapor verdiği, herkesin karşısında reverans yaptığı, Prenses Diana ve daha sonra Harry ve Meghan dizisinde gösterilen, aileye gelin olarak giren, halk tarafından sevilen gelinlerin basın yoluyla mobbinge uğratılmasına izin veren, belki el altından destekleyen bir Kraliçe olarak resmedildi. Netflix acaba neden böyle bir resmedilmeye gereksinme duydu?

PRENS ANDREW MAHKEMEDE CİNSEL SUÇLA YARGILANDI:
Yine Kraliyeti bu yıl sarsan bu kirli olay Kraliçe’nin en sevdiği oğlu Prens Andrew’un kaçamayacağı bir şekilde, sabıkalı ve hapiste şaibeli bir biçimde yaşamını kaybeden Epstein’in evinde çekilmiş bir fotoğrafla belgeli, çocuk yaşta bir genç kızla ilişkide bulunmasının aylarca gündemi sarsması oldu.

Hüküm alacaktı, hapse girecekti, kaçış yoktu ki onu mahkemeye veren Virginia Giuffre isimli bu hanıma yüklü bir miktar para, tazminat vererek hanımın davayı geri çekmesi ile konu kapatıldı. Ne miktar para verildiği gizli kaldı, gazeteler bu parayı Kraliçe’nin ödediğini yazdı ama bu da gizli tutulduğu için yalnızca bir tahmin olarak tarihe geçti. Kraliçe oğlunun tüm rütbelerini söktü ve Prens kendini unutturmak için göz önünden geri çekildi.

Basın bu kirli olayda Saray tarafından hayli iyi idare edildi ve Meghan ile Diana’nın yaşadığı basın saldırısını Prens Andrew yaşamadı. Demek ki istedikleri zaman basını kontrol altında tutabiliyorlardı. Dikkat çekici başka bir fotoğraf da bu sabıkalı çift Gislaine Maxwell ve Epstein’in Kraliçenin İskoçya’daki evi olan Balmoral Kalesinde çekilmiş olmasıydı.      

IRKÇILIK:
George Floyd’un öldürülmesi ile dünyada mercek altına giren ırkçılık konusundan da artık Birleşik Krallık kaçamadı. Köle ticareti ve sömürgecilik ile varsıllaşmış bazı kişilerin heykelleri sökülürken bazı kişilerin heykellerini İngiltere sökmedi ama kurumlarda yapılan tarafsız soruşturmalar ülkede örtük ırkçılığı ne kadar yerleşik olduğunu gösterdi.

Bu soruşturmalar şu kurumlarda açık ve örtük ırkçılığın olduğunu kanıtladı: İç İşleri Bakanlığı, Polis teşkilatı, İtfaiye, NHS olarak adlandırılan sağlık teşkilatı, yani doktorlar, hastaneler ve Kraliyet. Kraliyet yani Buckingham Sarayı içinde ırkçılık olduğunu önce yarı siyahi olan gelinleri Meghan Markle dile getirdi, hatta intiharı düşünecek duruma geldiğini belirtti.

Daha sonra yeni Kraliçe Camilla’nın verdiği bir davette, Kraliçe Elizabeth’in en yakın yardımcılarından, Prens William’ın koruyucu annesi sıfatına sahip bir “Lady”nin açık ırkçılık yaptığını gazeteler yazdı ve “Lady” Susan Hussey tavrından dolayı istifaya etmek zorunda kaldı.

Kıta Avrupa’sına göre bu ülkede çok daha az ırkçılık olmasına ve insanların genelde hayli kibar olmasına karşın örtük ve kurumsal ırkçılık üzerinde hayli durulması ve düzeltilmesi gerekli bir durum gibi görünüyor. Örneğin, BBC habere göre Lord John Mann “Okullarda antisemitizm öğretilmeli” dedi ancak ırkçılık, köle ticareti, kölecilik ve sömürgecilikle ilgili tarih eğitimi de verilmesine değinmedi. Ülkede antisemitizm kadar anti İslamcılık ve ırkçılık da mevcut olduğuna göre daha bütünsel bir strateji daha hakça ve eşitlikçi olabilir.        

UKRAYNA:
Ukrayna konusunda bu ülke çok net olarak Ukrayna’nın yanında, Rusya’nın karşısında bir duruş aldı. Kısaca, yaklaşık tüm basın Reuters liderliğinde “Rus olan her şey kötü, Putin kötü, Ukrayna işgal altında, Ukraynalı askerler cesurca ve çok başarılı savaşıyorlar, her an başka bir başarıya imza atıyorlar, Rusya yeniliyor, Rus askerleri savaş suçu işliyor” civarında siyah-beyaz, iyi-kötü gibi net ayıran propaganda tarzında bir dil kullanarak savaşı böyle bir dille destekledi.

Başbakanlar Ukrayna’ya kilit anlarda sürpriz ziyaretler düzenlendi ve adeta her defasında olabilecek bir barış engellendi. Rus ekonomisini çökertmek için Rusya’ya karşın bir dizi ekonomik yaptırım uygulandı, Ukrayna’ya bol silah yollandı. Kısaca, Birleşik Krallık hükümeti Rusya’ya en sert tepki veren bir hükümet oldu, Rus gemilerinin limanlarına ve jetlerinin İngiltere hava sahasına girmesini yasakladı.    

YÖNETİM:
Bu yıl Birleşik Krallıkta başbakanlar açısından hareketli, siyasi krizlerin, siyasi kaosun yoğun olduğu bir yıl oldu. Covid19 sokağa çıkma yasakları sürecinde halka sokağa çıkmayı, ölen anne-babalarını bile ziyaret etmelerini, cenazeleri yasaklayan Başbakan Boris Johnson’ın kendi çevresine ve çalışanlarına üst üste birçok içkili parti düzenlediği, adeta vur patlasın, çal oynasın biçiminde bir ortam yarattığı eski danışmanı ve kendisi de böyle serbest davranan Dominic Cummings tarafından basına sızdırıldı.

Bir dizi soruşturma geçiren ve çeşitli yalanlarla durumu kurtarmaya çalışan Johnson sonunda istifa etmek zorunda kaldı. Başbakansız kalan ülke yeni bir seçimle halkın başbakanını seçmesine olanak tanımak yerine parti içinden yapılan dar bir seçimle yerine adeta atama yoluyla Liz Truss göreve geldi ama 44 gün içinde o da görevini bırakmak zorunda kaldı.

Yerine yine parti içi atama yoluyla Hint asıllı, genç ve çok varsıl Rishi Sunak başbakan oldu. Bugünlerde hala daha yerine yerleşmeye ve yukarıda açıklanan grevler gölgesinde kendini kanıtlamaya çalışıyor. Rishi Sunak ülkenin ilk Asyalı, ilk Hristiyan olmayan ve en genç başbakanı unvanına sahip.

ENFLASYON:
Yıl boyu enflasyon sürekli tırmandı, faizler arttı, enflasyon %10u geçti. Buna neden olarak Covid19 ve Ukrayna Savaşı gösterildi. Özellikle enerji fiyatları çok arttı, %80lere tırmandı, halkın alım gücü çok azaldı. Sterlin ekim ayında 1985ten beri en düşük seviyesine düştü. Ekonominin zorlanmaya devam edeceği basında yer almakta. Eşitlik Vakfı adlı kuruluş Covid19dan bu yana milyarder sayısının %20 arttığını, onlara varlık vergisi getirilmesi gerekliliğini, halkın bu eşitsizliği üstlenmesinin haksızlık olduğunu belirtti. Bu duruma hükümetlerin ve merkez bankalarının neden olduğunu ekledi.   

SUÇ: Polis kayıtlarına göre suç oranı Covid19 öncesine göre %7 artarak 6.5 milyonu buldu.
Yıl hayli fırtınalı geçmiş olsa bile yüzyıllardır içişlerini dengede götürebilmiş, 1200lerden bu yana demokrasinin beşiği, halkına sahip çıkmış, Avrupa kıtasına göre halkının Müslüman ve beyaz olmayan bölümünü de kucaklayabilmiş, birçok düzgün sistemi oturtmuş bir geleneğe sahip, anayasayla değil, oturmuş geleneklerle ülkeyi dengede tutmuş bu ülke bu sorunların da üstesinde gelecek, ırkçılığı, antisemitizmi, kaba tavırları uzun vadede engelleyebilecektir.