GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Dr. Berna BRIDGE
YAZARLAR
26 Haziran 2023 Pazartesi

Bayramın çeşitli halleri

Bayramımız kutlu olsun…

Bir bayram daha kutluyoruz. Zihinlerin olumlu tarafında mutluluk, aile, yakınlık, keyifli sofralar, hediyeler, bayram harçlığı, el öpmeler, büyüğe saygı, küçüğe sevgi, yoksula yardım… Zihinlerin yaslı tarafında ise kaybedilen sevilenler, yalnızlık, özlem, aile çatışmaları, aile içi baskı, zorlamalar, bastırılan veya açığa dökülen öfke, yoksullukta çocuğuna alınamayan hediye, vb… Acaba nüfusun ne kadarı bu özel günlerde mutlu, ne kadarı mutsuz, hüzünlü?

Empatik, düşünceli, özverili insanlardan oluşan, olumlu ilişkilerin yaşandığı, büyüklerin küçükleri koruduğu, kolladığı, duygusal gereksinmelerini gördüğü, karşıladığı ailelerde bayram mutlaka bir sevinç ancak bir hoca olarak yetiştirdiğim binlerce öğrencimde gördüğüm gerçek bu değil. Aile ilişkileri genelde bir tarafın bencil, bir tarafın fazla özverili yaşandığı, denge içermeyen, sorunlu ilişkiler. Arada sıkışıp kalan ve düşünülmeyen, duygusal gereksinmeleri görülmeyen, fark edilmeyen, dolayısıyla karşılanmayan, yeterince değer görmeyenler ise çocuklar…

Zorlamalar, Baskılar, Travma ve Hüzün

Hal böyle olunca da bayramlar zor bir durum alıyor. İyi ilişkilerde olmayan anne-baba çocukları el öpmeye, saygıya, bayram ziyaretlerine zorluyor, çocuklar bu baskıya bazen boyun eğiyor, bazen isyan ediyor ancak anne-babalarının sorumluluklarını yeterince üstlenmediklerinin, onların gereksinmelerini görmediklerinin farkında olarak. Büyüyüp evlendikleri, evler ayrıldığı zaman ise bayram tatillerinde uzaklaşarak, tatile giderek bu kendilerini zorunlu, rahatsız ve mutsuz hissettikleri ortamdan koparıyorlar.

Bir de uyumlu ve mutlu ailelerden gelip, çok sevdikleri, yakın hissettikleri eşlerini, anne-babalarını, büyük annelerini, büyük babalarını hatta evlatlarını kaybetmişler var. Onlar için de bayramlar başka türlü tatsız zamanlar. Kendilerini iyice yalnız hissettikleri, özlemlerinin iyice kendini hissettirdiği zamanlar, hüzün…

Gelirsek Kurban Bayramının özelliğine… Kentlerde, doğadan, hayvanlardan, ölümden, kan görmekten uzak büyüyen, eti yalnızca kasapta, pakette ve tabakta pişmiş görmüş kentli çocuklar için Kurban Bayramı tam bir travma… Sokakta ayağından bir ağaca veya demir parçasına asılmış, derisi yüzülen kuzucuklar, yine sokaklarda akan kan, onlara çok uzak ve yılda bir kez yaşanan, unutulup bir yıl sonra yine anımsanan korkunç bir olay, çocuk gözüyle… Ben bu travmatik kent çocuğu sınıfına aitim ve hala her Kurban Bayramı kendimi çok kötü hissederim…

Yurt Dışında Kurban Bayramı ve Doğru Tutum

Peki, yurt dışında nasıl yaşanıyor Kurban bayramı? Artık kaldı mı bilmiyorum ama 1970li yıllarda Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde banyoda, apartman hollerinde kurban kesenler vardı. Yurdumuzdan Almanya, Hollanda, Fransa ve diğer ülkelere çalışmaya giden, o ülkenin ortamına ayak uydurmaya, adapte olmaya çalışmak yerine kendi köyündeki adetleri burada bu tür tutumlarla zorlayarak tepki alanları da bayramın çeşitli hallerine eklemek isterim.

Irkçılık türü tutumlardan hoşlanmıyorsak yaşadığımız ortama ayak uydurmak, çevreyi huzursuz edecek, onlara yabancı gelen bu tür tutumlardan da kaçınmak gerek…

Sanırım asıl olay bayram, anneler günü gibi özel günler ile bireylerde mutsuzluk yaratmak yerine bayramdan bayrama yoksula yapılan yardım değil veya bayramdan bayrama aile içi zorlamalarla, baskı sözleriyle el öptürmek, saygı beklemek, aranmayı beklemek değil. Yoksula yardımı her gün yapmak, her gün onlara sevgiyle el uzatmak, aile içi ilişkilerde ise çocuğumuz bize gereksinme duyduğunda yani küçükken veya büyüdüğünde hastayken, duygusal bir gereksinmesi varken gerekli özveri, duyarlılık ve ilgi ile davranarak o saygıyı emeğimizle hak etmek ve vefayı ondan sonra beklemek…