GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
16 Nisan 2011 Cumartesi

Bardağın dolu tarafı ve bir öneri

Bardağın dolu tarafına bakmak istedim son yazıda. CHP’nin İzmir ve Türkiye listelerine genel bir bakış attıktan sonra şu veya bu şekilde listelerde yer bulan vekil adaylarının ‘pozitif’ yönlerini ele almaya çalıştım. Gerek okur yorumları gerek gönderilen e-postalar ve gerekse açılan telefonlarda neredeyse dayak yedim CHP örgütü ve kamuoyundan.
Neymiş efendim, 3-4 tane Alevi kimlikli aday konulur muymuş?
Neymiş listeyi sadece Kılıçdaroğlu ve Kocaoğlu yapmışmış.
Neymiş, örgütü ve ilçe belediyelerini kazıyan/takan olmamış. Büyük ilçelerden aday konmamış!
Neymiş doğu kökenli aday yokmuş. HeleTuncelili hiç yokmuş!
Partinin kurucu yapısına yönelik tasfiye değil resmen kıyım/infaz yapılmış.
7 adayın seçim bölgesi yanlış yazılmış, kalan 7 adayın da İzmir’de evi/bağı yokmuş. Örgüt çalışmaz, ilçe belediyeler omuz atmazmış bu seçime!
Falan, filan… Daha neler, neler…
 
Bir kısmı aday adaylığından baki duygusal tepkilerdi bunların. Büyük bölümü yerden göğe kadar haklı ve de doğru tespitlerdi. Lakin olan olmuş, ölen ölmüştü. Olmuş ile ölmüşe ise çözüm yoktu. Sonuçta küsseniz de darılsanız da durum bu. İzmir’i bilmeyen/tanımayan üst yapının, koltuğunu koruma içgüdüsü ve 13 Haziran hesabıyla kentte dayattığı bir liste ile karşı karşıyayız ne yazık ki. Bunu ben de sizin kadar iyi biliyorum. Lakin gün bardağın dolu tarafına bakma günüdür. Gün birlik ve beraberlik günüdür. Anlaşılan o ki, İzmir’deki kırgınlık/kızgınlık, aday öfkesi bir süre daha dinmeyecek.
‘Örgütü, yerel ve bölgesel dengeleri hiçe sayanlar, televizyon reklâmlarıyla ipi göğüsleyeceğini düşünüyorsa fena halde yanılıyor’ diyorsunuz. Haklısınız da.
Evet, Türk siyaseti elbette ki lider odaklı bir yapıya inşa edilmiştir. Lider odaklılık hatta biraz feodallik bizim genlerimizle var ne yazık ki!
Güçlü olanın arkasından gider, onun şemsiyesi altında toplanırız. Çünkü güven duygumuzu tatmin eder güçlü bir lider. Ama unutulan bir şey var. O da Türk toplumunun da modernize olduğu yani değiştiğidir. Türk’ü hala Orta Asya steplerinden getirdiği genler üzerinden diyanz etmeye çalışanlar ya da sadece medya gücüyle sonuç alacağını düşünenler fena halde yanıldıklarını görecekler.
CHP’nin örgüt partisi olduğu ne yazık ki unutuldu. CHP örgütü yok sayıldı. Eskiden Deniz Baykal, Önder Sav ve Eşref Erdem ekipleri vardı. Şimdi Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin ekibi var. Yerelde de Alaattin Yüksel-Aziz Kocaoğlu ekibi. Adama dayalı, etnik kimlik ve mezhebe dayalı ekipçilik kadar tehlikeli bir şey yok. Bir nevi faşistlik çünkü bunun diğer adı. Sırf parlamento grubunu 13 Haziran’da elinde tutmak amacıyla yapılmışsa tüm bunlar, yazık!
Siyasi vefasızlığı, emek-makam dengesini, liyakat-torpil gerçeğini saymıyorum bile.
Görünen o ki CHP’de değişen bir şey yok! Bir süre daha olmayacak. Ciddi bir değişim yaşadığını düşünen buna inanan ve de bunu savunan CHP’de değişen tek şey koltukları işgal edenlerin isimleri… Anlayışta en küçük bir sapma yok!
 
Diyorlar ki CHP sağa kayıyor. CHP çoktan kaymıştı sağa. Neredeyse MHP ile aynı noktaya gelmişti eylem ve de söylem olarak. Deniz Baykal da çok sayıda sağcıyı listelere koymuş, bir bölümünü vekil bile yapmıştı hatta. Mesele bu değilmiş. Mesele isimlerin Demirel tarafından Cindoruk tarafından belki de Fethullah Gülen tarafından önerilmesiymiş bu kez. Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinde yaşanan şey sadece sağa kaymak değil ki. Her yöne oynamak! Tarikatçıdan da PKK sempatizanından da, merkez sağcıdan da oy almayı hedefliyor Yeni CHP. Ve de bu doğrultuda bir listeyle çıkıyor karşımıza. Değilse İzmir’den Dr. Aytun Çıray’ı nasıl izah edeceğiz parti örgütüne? Herkes için CHP derken, TV reklâmlarında ‘sağcıyı da solcuyu da ayırmam’ derken sahil partisi görünümünden Türkiye partisine geçiş amacını görmüyor musunuz?
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır derler ya! Sayın Kocaoğlu’nun da sıklıkla kullandığı bazı durumlarda da eleştiri oklarını savuşturmak için kalkan yaptığı bir atasözü bu.
Kılıçdaroğlu’nun da yoğurt yiyişi böyle… Yoğurdu tek başına yiyor. Henüz sütten ağzı yanmadığı için de üflemiyor bile…
Bizler sorumlu gazetecilik anlayışıyla eleştirimizi de olumlu bulduğumuz noktaları da ortaya koymak durumundayız. Yandaş ya da Candaş olmadan…
CHP listelerinin sürükleyici isimleri İzmir kamuoyuna, örgütünde karşılığı olanlar. Eski İl Başkanı Alaattin Yüksel kentteki siyasi atmosferi yönetip, yönlendirecek nitelikte bir isim. Örgüt ve seçim tecrübesi ortada… Tek sorun Aziz Kocaoğlu ile Yüksel arasındaki yoğurt yiyiş farkı. Yüksel gerginlikler üzerinden İzmir’deki hakim korkular üzerinden siyaset yapmayı tercih ederken Kocaoğlu’nun bütünleştirici/ılımlı anlayışının bu seçimde çakışması…
Evet, belki Kocaoğlu bu seçimde aday değil. Lakin CHP’nin en büyük sürükleyici gücü… Listeler üzerinde hakim olan bir belediye başkanı olarak elini taşın altına koymak zorunda Sayın Başkan. Ve de bugüne kadar görünen o ki, bundan da çekinmiyor.
AKP seçmeninden bile oy almayı başaran Kocaoğlu ile AKP korkusu üzerinden siyaset yapan Yüksel’in farklı bölgelerde çalışmasını bekliyorum. Ve de Yüksel’in aktif siyaset yaptığı 2002 ve 2004 ikliminin çoktan geride kaldığını hatırlatmak istiyorum.
Yani İzmirlinin önemli bölümü AKP’den korkmuyor artık. Hatta her üç İzmirli seçmenden biri AKP’ye oy veriyor. CHP listelerindeki sürükleyici isimlerden Musa Çam, Mustafa Morooğlu gibi kentte karşılığı olanları da unutmamak lazım. Ve de CHP örgütü kadar bir teşkilatı yöneten Mehmet Ali Susam’ı da yabana atmamak gerek!
Mustafa Balbay’ın merkezdeki seçmen üzerindeki kamçılayıcı etkisini Yüksel’in, Kocaoğlu’nun, Susam’ın gücüyle birleştirdiğinizde, Kılıçdaroğlu’nun lokomotifliğinde bu gemi yine de İzmir’de sonuç alacaktır.
Son dönemde herkesin kafa yorduğu soru şu…
Hangi parti kaç vekil çıkarır?
Seçim bu Pazar olsa benim naçizane tahminim şöyle… CHP yüzde 45 ve üzeri oy ile 13 ya da 14 vekil, AK Parti yüzde 30-35 aralığında bir oy ile 9 ya da 10 vekil MHP ise 10-13 arasında bir oy ile 3 ya da 4 vekil çıkarır. Tabi ki seçim bu Pazar olsa… CHP’nin ikinci bölgede bir vekil fazda çıkaracağını düşünüyorum. AKP’nin de birinci bölgede… MHP ikinci vekili en kolay birinci bölgede çıkaracaktır. Dervişoğlu’nun kuyudan çıkma mücadelesi sayesinde…
 
Sonuç itibariyle… Ne CHP ne AK Parti ne de MHP tabanı genel başkanların listelerinden memnun değil. AKP’deki isyan da CHP’yi aratmayacak düzeyde. Temayül yoklamalarının hiçe sayılması, ağır topların liste dışı kalması, siyasette sinek ikili diye tabir olunanların listelerde görülmesi en büyük handikap AK Parti için… MHP’de Bahçeli’nin beklenen revizyonu yapmaması, İzmir’de evi bile olmayan 4 adayı yeniden kentin önüne koyması, teşkilatta ve kamuoyunda gücü olanların yok sayılması aynı şekilde handikap.
Üç parti arasında teşkilatı en mutlu olan yine de AK Parti… Dördü kendi teşkilatından olmak üzere 5 il başkanının listede olması, sevilen iki bakanın, İzmir kamuoyunun yakından izleyip takdir ettiği İlknur Denizli gibi karşı tarafa gol sayılacak bir ismin siyasete ikna edilip listelere yazılması partilileri mutlu etti. Açıkçası AK Parti teşkilatını mutsuz eden listeler CHP örgütünü bir nebze de olsa korkuttu. Pek çok CHP’linin AK Parti listelerini, pek çok AK Partinin de CHP listelerini beğendiğini söyleyebilirim hatta.
Sonuçta iki dudak demokrasisine teslim olan İzmir’i TBMM’de temsil edecek 26 vekilden en az 12’sinin kentte evi/bağı olmadığını da söylemek zorundayım. İzmir’in kaderi de sanıyorum bu.
Ve bir öneriyle bağlayalım bu yazıyı… Yeni bir yasa teklifiyle ya da.
Genel ve yerel seçimler öncesi aday belirleme zorunluluğu kaldırılsın. Seçimler partiler ve liderler arasında yapılsın. Kazanan liderler vekil ve başkanları atasın, olsun bitsin.
Nasıl olsa yerel ve bölgesel dengelerin, adayların, siyasi emeğinin hiçbir önemi, karşılığı yok. Nasıl olsa bu süreçlerde genel başkana, genel merkeze hatta güçlü tarikatlara/ekiplere yakın olan, birilerinin eteğinin altında siyaset yapanlar ipi göğüslüyor.
Hem böylelikle küskün/kırgın ve kızgınlar da olmaz. Aday adayları takla üzerine takla atıp, kişiliklerinden ödün verircesine manevra yapmak zorunda da kalmaz.
Hem böylelikle tüm aday adayları makam/mevki umuduyla ‘aday gibi’ çalışır. Bugün olduğu gibi aday olamayanlar karşı safa ya da pasif direnişe geçmezler. Düşünsenize CHP’nin 270, AK Parti’nin 157 aday adayı canhıraç çalışıyor. Genel başkanlar ve partiler için daha kolay olmaz mı? Nasıl olsa seçim olsa atanıyorlar. Bu kez seçimden sonra atanmış olurlar. Ne dersiniz? Yakışmaz mı?
 
Not: AK Parti adaylarına dönük analiz gördüğünüz gibi sonraki yazıya kaldı. Bekleyenlerden özür dilerim.