GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
9 Kasım 2015 Pazartesi

Ateistler ve inananlar için basit bir formül!

İnsanlar, vücutlarının biyolojik fonksiyonları neticesinde hareket ederler. Burada anlaşıyor muyuz?

Biyolojik fonksiyonlar ise insan bedeninin içinde bulunduğu fiziksel koşullara direkt bağımlıdır. Örneğin, insan suyun içerisinde nefes almadan en fazla birkaç dakika yaşayabilir.

İnsan vücudunun biyolojisini meydana getiren unsurlar maddeseldir. Bu maddeselliği oluşturan etmenler; organik ve kimyasal elementlerdir. Bu maddelerin tümü, doğada bulunur. İnsan organizmasını meydana getiren maddeler arasında, doğada bulunmayan hiçbir maddeye rastlanmamıştır. Ancak bu maddelerin yan yana gelirken birleşmelerinde gösterdiği farklılıklar, insan denilen organizmayı diğer canlı organizmalardan ayırmıştır.

İnsan organizmasını teşkil eden elementler yapısal olarak aynı olduğuna göre, neden her insanın düşünce mekanizması farklı seviye ve tarzda işler?

Beyin de biyolojik yapının bir parçası olduğuna göre çevresel ve dış fiziksel etmenlere bağımlıdır, tıpkı vücudun diğer organları gibi. Algı ve davranışlarımızı oluşturan merkez beyindir ve beyin de diğer organların fonksiyonlarına bağlı olarak işlev görür. Beynin, normal işlevini görebilmesi için diğer organların da görevlerini aksaksız yerine getirmesi gerekir. Örneğin, hormonsal salgıların derecesinin değişmesi beyin faaliyetlerini etkiler. Karaciğer, böbrek, kalp, mide, damarlar vs. aklınıza ne gelirse, vücut içerisinde herhangi bir organın işleyişinde meydana gelen anormallikler direkt beyni etkiler. Beyin, vücutta meydana gelen bu tür değişiklikleri acı, ağrı, baş dönmesi, uyuşma, yanma hissi vb. şekillerde algılar ve tüm bu farklı algı biçimlerine göre refleksler üretir. Elimiz yandığında istem dışı bağırmamız, kolumuz kırıldığında attığımız çığlık bu istem dışı reflekslerin bazılarına örnektir.

Öyleyse, yukarıda sorduğum soruya, her insanın düşünce mekanizması, vücudu oluşturan diğer organların yapı ve fonksiyonlarına bağlı olarak değişir şeklinde bir açıklama getirilebilir. Ancak bu açıklama, tek başına yeterli değildir. Çünkü düşünce mekanizması beynin fonksiyonlarından sadece biridir. Düşünce mekanizmasını etkileyen başka faktörler de vardır. Bunlar; beynin algılarını yönlendiren (vücut içindeki etmenlerin dışında), çevresel yani vücudun içinde yer aldığı fiziki koşullardır. Örneğin, 70 derece sıcaklıkta insan beyninin normal fonksiyon göstermesi beklenemez.

İşte, insan denilen canlının düşünce ve hareketleri böylesine maddesel yani maddeye bağımlıdır. Bu maddesellik, hayvanlar için de geçerlidir.

Örneğin, evimizdeki iki evcil hayvan olan kedilerden biri saldırgan, diğeri uysal olabilir. Bunu, Allah birini saldırgan karakterli, diğerini ise uysal yarattı diye açıklamak yerine; birinin vücudundaki kimyasal ve organik elementlerin yapısı ve dolayısıyla beynin verdiği refleksler ile diğerininki birbirinden farklı olduğu için davranış biçimleri de birbirinden farklı diye izah etmek, bilimsel bir yaklaşımdır.

İnsan davranışlarını izah ederken, buna elbette, insan beyninin öğrenme ve dolayısıyla eğitimle ve diğer iletişim biçimlerinden etkilenme yeteneğini de dâhil etmeliyiz. Yine de insan davranışlarını ya da insan hayatını etkileyen olayları açıklarken, tüm bunları Allah ya da yaratıcıya havale etmek, cahilce bir yaklaşım arz eder.

İnsan davranışlarını ve hayata dair diğer tüm şeyleri izah etmek için, illa Allah kavramına müracaat edilecekse, şimdilik şöyle demek uygun olur: İnsanı ve içinde yer aldığı tüm fiziksel koşulları yani maddeyi, Allah yarattığına göre, insanın davranışları ve başına gelenler de Allah’ın yaratması sonucudur. Bu varsayım şimdilik gerçekçidir. Allah’ın yarattığı varsayılan maddenin ve insanın bu maddeye bağımlılığının göz ardı edilmemesi kaydıyla!

Kısacası, Allah’ın varlığına inanmak, bilimsel verileri göz önüne almaya engel teşkil etmediği sürece, insan yaşantısında bir sorun teşkil etmez. Ancak tabiat ve toplumsal yaşamdaki nedensellikler, bilimsel açıklamalar yerine, Allah’ın iradesi (Allah istedi, böyle oldu) biçiminde açıklanmaya çalışılırsa, o vakit, uygarlıkta bir aşama kaydetmek de mümkün olmaz.

Maddenin, insan yaşantısındaki yeri ve sebepleri izah edilirken, Allah inancını ya da dinleri yadsımak gerekmiyor. Önemli olan dinlerin ya da Allah inancının öğretiliş biçimidir.

Örneğin, çocuklara erken yaştan itibaren şu öğretilebilir; İlk maddenin nasıl oluştuğu henüz bilimsel olarak ispatlanamadı. Allah’a inananlar; Allah’ın ilk maddeyi yarattığına inanıyor, fakat maddenin yapısı ve maddeler arasındaki ilişkiyi öğrenebilmek için, somut ve ispatlanabilir verilerden yararlanmak zorundayız (çünkü kutsal kitaplarda bu bize açıklanmıyor).

Bence ateistler ve Allah’a inanlar basit bir formül ile uzlaşma yolu bulabilirler. Bu formül kısaca şudur:

Aksi ispatlanamadığına göre ilk maddeyi Allah’ın yarattığı kabul edilebilir (buna ateistler rıza gösterecekler).

Allah’a inanlar ise tabiat ve toplumsal yaşamla ilgili araştırma ve gözlemler neticesinde elde edile sonuçları, maddenin madde ile ilişkilerinin neticesi olarak yorumlayacaklar (2+2=4 denklemini açıklarken, ‘Allah istedi, bu nedenle sonuç 4’ demek yerine, çünkü iki elma ile iki elmayı toplayınca elimizde dört tane elma oluyor, şeklinde açıklayacaklar).

Görüldüğü üzere, her iki taraf da temel dünya görüşlerinden aslında taviz vermek zorunda değiller.

Ateistler, ilk maddeyi Allah’ın yaratmadığını, şimdilik ispat edemediklerine göre, ‘biz ilk maddeyi Allah’ın yaratmadığına inanıyoruz’ diyerek, en az, ‘biz Allah’ın yarattığına inanıyoruz’ diyenler kadar, bilim dışı bir tutum almaktadırlar. Çünkü bilim, neye inandığınla değil, elinde bulunan verilerin ne derece ispatlanabilir olduğu ile ilgilenir.

Allah’a inanlar ise şöyle düşünmelidir; madem ilk maddeyi Allah’ın yarattığına inanıyorum, o zaman, temel konusu Allah’ın yarattığı madde ve maddeyi incelemek olan bilimi özgür bırakacağım ve destekleyeceğim ki (dinlerin kutsal kitapları, maddenin tüm sorunlarına cevap veremediğine ve ellerinde bundan başka bir kaynak olmadığına göre), Allah’ın yarattığı maddenin sırlarını çözerek, insanlığa hizmet edebilsin…