GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Neşe ÖNEN
YAZARLAR
25 Ekim 2015 Pazar

Diyalog ve evrensellik

Yeryüzünde bunca kültür çeşitliliği varken, bütün bu kültürel değerleri aşarak, bunların üzerinden ortak bir evrenselliğe ulaşmak mümkün müdür? Bu soru, ülkemizdeki siyaset bilimcileri ve medya tarafından da tartışılması ve yanıtlanması gereken bir konudur.
 
Anadolu coğrafyası, yüzlerce, belki de binlerce farklı kültürel çeşitliliğe sahiptir. Bin yıllar boyunca, farklı kültürel yapılar birbiriyle karşılaşıp harmanlanarak, melez kültürel çeşitlilikler oluşturmuşlardır. Bu kültürel yoğrulmada, birbirinden farklı tarihsel kökten ve uygarlıktan gelen ırklar da birbirleriyle karışmışlardır.

Bugün artık Anadolu coğrafyası tek bir ırk ya da kültürel yapıyla sınırlandırılamayacak derecede birbiriyle iç içe geçmiş kavimler uygarlığını barındırmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye toprakları içerisinde yaşayan, değişik kültürden gelen bireylere, tek tip bir aidiyet (Türk) dayatmanın gerçekçi temelleri yoktur.
Anadolu coğrafyasında yaşayan ve değişik kültürel gruplardan gelen bireyler arasında var olan sorunlara, bir çözüm yolu aramadan önce, bu objektif saptamanın herkes tarafından kabul edilmesi gerekir.

Ben dâhil, birçok ulusalcı görüşte fikir beyan edenler, Türkiye topraklarında yaşayan bireylerin, ortak olduğu var sayılan ulusal ve kültürel değerler üzerinden, kendilerini ‘Türk’ olarak tanımlamakta bir sakınca görmemeleri (kendini Türk hisseden herkes Türk’tür önermesine dayanarak) gerektiği üzerinde fikirler beyan ettik. Ancak öyle görünüyor ki, ortak olduğu var sayılan ideolojik (milli birlik) ve kültürel değerler (toprak bütünlüğü, din birliği vs.) üzerinden yapılan bu taleplerin, karşılık görmeyen (kendini Türk olarak tanımlamak, Türk kelimesi bir kavime tekli bir vurgu yaptığı için diğer kavimler tarafından bir aidiyet sorunu yaratmaktadır) yapay zorlamalar olduğu ortaya çıkmıştır.

Bu noktada, ben kendi açımdan bir eleştiri yaparak, ‘değişik kültür grupları arasında bir diyalog oluşturarak, evrensel değerler üzerinden ortak ulusal bağlar güçlendirilemez mi?’ sorusu ile konuya yaklaşmak istiyorum

Anadolu coğrafyasında yaşanan sorunların güncelliği açısından, pratik bir fayda sağlayacağı umudu ile de, ‘Türkiye’ adının Anadolu olarak değiştirilmesini öneriyorum. Anadolu, saf Türk ırkından gelenlerin belki de azınlıkta olduğu bir coğrafyadır. Bugün Türkmenistan, saf Türk ırkı açısından, Türklerin çoğunlukta olduğu belki de tek yerdir. Bu bilimsel verinin, Anadolu’daki tüm kültürel gruplar tarafından kabul edilmesi, sorunun, halledilmesi en zor yanlarından biridir.

Bu nedenle, sorunun çözümünde en önemli aracın, değişik kültürler arasında diyalog kuracak ve bu diyaloğu yürütecek kişi ve araçlar olduğuna inanıyorum. Anadolu’da yaşayan halkların, en çok ihtiyaç duyduğu, böyle bir diyaloğu gerçekleştirebilecek sezgi ve yeteneklere sahip kişi ve kurumlardır. Bu anlamda, en büyük görev ise medya ve siyaset bilimcilerine düşmektedir kanısındayım.