GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
4 Nisan 2023 Salı

Akılcı-rasyonel seçmen davranışları

Seçime 40 gün kalmış… Gözlemim 14 Mayıs’ın en yüksek katılımlı seçim olacağı yönünde… İletişim sosyolojisinde biliriz ki, bireylerin siyasi olaylar karşısında aldıkları tavır, sahip oldukları tutum ve ortaya koydukları eylemler sandığa yansır. Sandığa ne ne kadar yansıyacak 40 gün sonra öğreneceğiz.

20. yüzyılın başlarından beri gelişen sosyolojik bilimler “seçmen davranışı” üzerinde kafa yorar, yormaya da devam ediyor. İletişim sosyologlarından oluşan whatsapp grubumuzda günlerdir 14 Mayıs sandıklarına seçmenin hangi davranışının yansıyacağını tartışıyoruz. Seçmen davranışları, siyasal katılmanın en ölçülebilir davranış türünü oluşturuyor.

Seçmen davranışı kendi içinde iki boyutu barındırıyor. Bunun ilki katılıp katılmamak, diğeri parti tercihi.Kendinden emin olan yurttaş seçimlere kendikatılımının dışında başkalarının da katılması gerektiğini düşünüyor.

Bireyin siyasi davranışını nasıl değerlendireceğiz? Çeşitli göstergeler var. İlki partizanlık. Burada seçmenin davranışını hiçbir şey etkilemez. Bağnazca üyesi ya da taraftarı olduğu partiye oy verecektir. Cehaletin hakim olduğu ülkelerde partizanlık ve siyasal bağnazlık sonuçları belirliyor elbette. Katılımcı demokrasi anlayışı oy verenlerin kamu politikalarının üretiminde söz sahibi olmasını ve politikalara yön verme olanaklarını artırmak amacını güder ama bağnaz ve partizanın “katılımdan anladığı” başka bir şeydir. Onun katılmaktan anladığı cebe ne kattığıdır.

Çağdaş Avrupa demokrasilerinde temsili demokrasinin aksine vatandaşın sadece bir seçmen olarak değil aynı zamanda politika yapım sürecine katılan bir aktör olarak katılmasının yollarını genişletmek için çalışılır. Katılımcı demokrasi yurttaşın bir seçmen olarak sadece kendini temsil edecek yöneticiyi seçmesinin ötesinde, uygulanacak kamu politikalarına referandum gibi uygulamalar aracılığı ile onaylama ve reddetme olanağını bulduğu, dolayısıyla halkın kendi kendisini yönetmesi ilkesi ile daha uyumlu uygulamaların görüldüğü bir demokrasi anlayışıdır.

Umarım Türkiye de bu yola yakında girer.

Ancak günümüzde pek çok demokratik olduğunu iddia eden sistem içinde, bireylerin bir vatandaş ve seçmen olarak bu yetkinliğe ulaştığı söylenememektedir. Belki de bu nedenle partizan ve bağnaz seçmenlerin dışında kalan insanların siyasal süreçlere katılım eksikliği ve isteksizliği görülmektedir.

Bu da tabii ki, demokrasi tartışmaları içinde katılımcı demokrasi anlayışının yetkinliğini gölgelemektedir.

Radikal demokrasi savunucularına göre demokrasi, vatandaşların farklı kimlik ve inançlarının ifade edilmesine imkân veren araçlar ve kurumlar geliştirmelidir. Bu türden bir demokrasi anlayışı vatandaşı sadece bir seçmen olarak değil kamu politikalarının üretilmesinin ardındaki tartışmalara da ortak eden, yurttaşı daha etkin bir siyasal aktör olarak gören bir anlayışa sahiptir.

Seçmen davranışı, görünürde kişisel bir davranış biçimi olmakla beraber sosyal, psikolojik, kültürel, çevresel, ideolojik ve ekonomik olmak üzere pek çok faktörden etkileniyor. Gelir düzeyi, eğitim seviyesi, meslek, cinsiyet, seçmenin köyde ya da şehirde yaşaması, kişilik yapısı gibi değişkenler seçmen davranışının şekillenmesinde önemli role sahip.

Çağdaş demokrasilerde elbette en çok rastlanan ama bizde henüz uzakta olduğumuzu düşündüğüm seçmen davranışına iletişim sosyolojisinde “Rasyonel tercih yaklaşımı” diyoruz.

Akılcı seçmenler oy verirken ekonomik değişkenleri ve olayları göz önünde bulundururlar.

Akılcı seçmenler kendi çıkarlarını ve faydalarını maksimize edecek şekilde siyasal tercihlerini belirler.

Hayat boyu bir partiye sadakatle bağlılığın aksine akılcı seçmenler, ülkeyi hangi aday daha iyi yönetecekse oylarını o aday lehine kullanırlar.

Umarım “rasyonel- akılcı” oylar 14 Mayıs’ta seçmen tercihini belirler.